AV. ESRA AYDIN EKİCİ – Günümüz verilerine göre, dünya nüfusunun yüzde 56’sı interneti, yüzde 45’i de sosyal medyayı aktif olarak kullanıyor. Bu veriler dikkate alındığında toplumun büyük kesimi sosyal medya ile haşır neşir… Bu da başkaca şeylerin yapılması için zamanı daralttığı, özellikle gençlerin sosyal medya bağımlısı oldukları eleştirilerini bir kenara bırakırsak, yüksek bir oran. Eskiden eleştiren kişilerin dahi sosyal medya kullanmaya yöneldiğini görmekteyiz. Sosyal medya her ne kadar gönderi paylaşım ya da fotoğraf paylaşım platformu olarak daraltılsa da artık sosyal medya kullanımı farklı boyutlara ulaşmaya başlamış durumda. Bunlardan en önemlisi ise adalet aramada artık birinci araç olarak kullanılmaya başlanması. Bu ne demek, artık insanlar adliyelerden daha önce sosyal medyada hakkını araması.
En basitinden aldığı bir hizmetten şikayeti olan kişi, tüketici hakem heyetlerine başvuru yapmadan önce hizmet aldığı şirkete sosyal medya yoluyla ulaşıyor veya kurumların şikayet edilmesi amacıyla kurulan sitelerde mesajlar yazıyor. Bu şikayetlerin çözüme kavuşturulması tüketici hakem heyetlerinden daha hızlı olduğundan kişilerin buna yönelmesi de kaçınılmaz olacaktır.
Yine başka bir örnek, bir erkek tarafından tehdit edilen kadının savcılığa yaptığı şikayetten uzun süre sonuç alamaması sonucu sosyal medyada tehditleri paylaşıp koruma talep etmesi halinde hızlıca sonuç aldığı da yaşanılan örnekler arasında.
Burada maalesef yapılacak en önemli eleştiri, kişilerin adalete duyduğu güvenin zayıflaması sebebiyle başka alternatif yollara başvurulmasının yaygınlaşması. Hatta kişiler artık dava açıldıktan sonra bile sosyal medya yoluyla yardım istemeye devam etmekteler. Mesela sevgili olma teklifini geri çevirdiği için acımasızca bıçaklı saldırıya maruz kalan bir kadının dava açıldıktan sonra sosyal medyadan destek istemesi yargılama aşamasında dahi sosyal medyaya adliyelerden daha çok güvenildiğinin kanıtı.
Bu şekilde olmasının en büyük sebebi ise çok ilginçtir ki sosyal medyada ses getiren, bu zamana kadar ne kadar olay varsa, en hızlı şekilde çözüme ulaştırılıyor. Kişilerin tutuklanması, salındıysa yeniden tutuklanması gündeme geliyor. Bakıldığı zaman adliyelerin kişileri zaten en kısa zamanda hakkına kavuşturması veya kişileri koruması gerekiyor. Ama ne yazık ki kişilerin haklarına kavuşması 2 yıldan uzun sürüyor, mahkemelerden can güvenliğinin tehdit altında olması sebebiyle koruma kararı talepleri bile en kısa zamanda karara bağlanmıyor.
Sosyal medya her ne kadar hak aramada önemli bir alternatif haline gelmiş olsa bile, insanların ilk olarak adliyeler aracılığıyla hakkını araması, kişilerin yargıya güveninin sağlanması hukuk devletinin en önemli gerekliliklerinden biri.