‘Çocuk istismarı’ hakkında açıklamalarda bulunan Liv Hospital Samsun’dan Uzm. Klinik Psikolog Enise Öziç, “Geçtiğimiz gün ülkemizde yine elim bir çocuk istismarı vakası ile karşılaştık. Hüzün içinde takip ettiğimiz istismar vakasında iki çocuğun ailesinin bilgisi dâhilinde istismar edilmesi, mahkemede bu yaşananları resmetmesi hepimizi adeta dehşete düşürdü. Son yıllarda çocukların cinsel istismarının çok önemli bir halk sağlığı sorunu olduğu kabul edilmektedir. Çocuğun cinsel istismarı, rıza yaşının altında bulunan bir çocuğun, cinsel açıdan olgun bir yetişkinin cinsel doyumuna yol açacak bir eylem içerisinde yer alması ya da bu duruma göz yumulması olarak tanımlanmaktadır. Cinsel istismar, sık rastlanan ve genelde yıllarca süren bir durum olmakla birlikte sıklıkla gizli kalmaktadır. Birçok çocuk, inanılmayacağı, eylem nedeniyle kendilerini suçlayacakları ve zarar görecekleri korkuları nedeniyle tekrar tekrar istismara maruz kalmaktadır” diye konuştu.
ÇOĞUNLUKLA TANIDIK KİŞİLER
İstismarda bulunan kişilerin çoğunlukla tanıdık kişiler olduğuna dikkat çeken Uzm. Klinik Psikolog Enise Öziç, “Çocukların cinsel istismarında faillerin yüzde 60-70’i akrabalar, öğretmenler, komşular, otorite figürleri gibi çocuğun bildiği ve güvendiği kişilerdir. Pedofilik bireyler planlayarak, çocuklara gözlemsiz biçimde yakın olabilecekleri bakıcılık, komşu, spor hocalığı ve servis şoförlüğü gibi mesleklere ve konumlara yerleşirler. Çocuklara yakınlaşmak için önceleri çocuğun ve ailenin güvenini kazanacak davranışlarda bulunurlar. Pedofilik bireylerin eylemlerini gerçekleştirmek için tercih ettiği yer genelde çocuğun tanıdığı bildiği yerlerdir. Küçük çocuklar ve kız çocuklarının çoğunlukla kendi evlerinde ya da pedofilik bireyin evinde, ergenlerin ve erkek çocukların ise ev dışındaki yol kenarı, ağaçlıklar, okul, oteller gibi yerlerde cinsel istismara uğradıkları gösterilmiştir. Sanılanın aksine genellikle bu cinsel eylemler için zor kullanmadığı, aksine önce masum dokunma sonra uygunsuz dokunma, açık resimler gösterme gibi birçok fiziki manipülasyon ve duyarsızlaştırma yöntemlerini kullandıkları gösterilmiştir” şeklinde konuştu.
EYLEMLERİNİ PLANLIYORLAR
Eylemlerini nasıl planladıklarından bahseden Enise Öziç, “Pedofilikler genellikle belli planlar içinde mağdur çocuğun bazı özelliklerini kullanarak cinsel istismar eylemini gerçekleştirmektedir. Mağdura yaklaşmakta kullandığı özellikler duygusal, psikolojik, fiziksel veya bunların bileşimi olabilmektedir. Saldırgan mağdur çocuklar hakkında bilgi toplayabilmekte, bu bilgileri mağdurun güvenini kazanmak ve onu kontrol etmek için kullanabilmektedir. Pedofilikler interneti mağduru cinsel istismara hazırlamak için kullanabilmekte, mağdurun direncini azaltarak, cinsel ilişkiye geçme planı için onunla güven ve korku temelli bir ilişki geliştirmektedir. Pedofilikler bağ geliştirdikten sonra mağduru kolayca ikna ederek ilişkiyi gizli tutmasını sağlamaktadırlar. Çocuklar kolayca güven duydukları, kolayca kandırılabildikleri için istismara çok açıktırlar. İstismar eden kişi yakınları ya da akrabaları ise, kendilerine inanılmayacağı, sevdiklerinin gözünde değerlerini yitireceklerini düşündüklerinden, cinsel istismarı anlama ya da anlatma kapasiteleri henüz gelişmemiş olduğundan çocuklar yaşadıkları istismar olayını anlatamazlar” ifadelerini kullandı.
EĞİTİM VE ÖNLEME
Uzm. Klinik Psikolog Öziç, eğitim ve önleme için, “Cinsel istismarı ortadan kaldırmanın en etkin yolu oluşmasını önlemektir, buna yönelik programlar da geliştirilmektedir. Çocuklara yönelik bu programlar, olası istismar durumlarını tanımalarını, uygun bir yolla tepki göstermelerini ve böyle bir durumda güvendikleri bir erişkine olayı anlatmalarını hedeflemektedir. Toplumsal farkındalık oldukça önemlidir” bilgilerini verdi.
AİLELER NELER YAPMALI?
Ailelerin yapması gerekenleri anlatan Uzm. Klinik Psikolog Öziç şunları söyledi:
“Çocuğumuzun özel bölgeleri, yaşına uygun şekilde ona aktarılmalıdır. İyi ve kötü dokunuşun farkından bahsedilmelidir. Kendisini kötü, tuhaf, garip hissettiren her dokunuşun kötü dokunuş olabildiğini ve böyle bir his olduğunda muhakkak aile olarak kendileriyle paylaşılması gerektiğini öğretilmelidir. Çocuk birisine yaklaşmak, öpmek, sarılmak istemiyorsa asla ısrar edilmemelidir, hayır dediğinde saygı duyulmalıdır. Böylece hayır demeyi öğrenmesi ve uygulaması sağlanmalıdır. Birisinin ona ısrar etmesi durumunda kendisini korumak adına çığlık atması, o ortamdan uzaklaşması ve güvendiği bir yakınının yanına koşması öğretilmelidir. Ne olursa olsun, ona güvendikleri ve onun yanında olunduğu açıklanmalıdır. Korkutarak, tehditle çocuğa eğitim verilmeye çalışılmamalıdır. Çünkü bu durum çocuğun istismara daha çok açık hale gelmesine neden olmaktadır. Hiçbir çocuğun bir daha bu tür olayları yaşamamasını diliyorum.”