Eskişehir’de ikamet eden emekli muhasebeci Ali Arıcan, 2018 yılında 67 yaşındayken hayatını kaybetti. Arıcan, ölmeden 20 yıl önce bedeninin kadavra olması yönünde yakınlarına vasiyette bulunmuş, bu isteğini vefatından 1 yıl önce ise resmi bir şekilde belirtmişti. Arıcan’ın cenazesi ölümünün ardından ailesinin rızası ile Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı’na bağışlandı.
Bağışın azlığından dolayı yurtdışından getirme maliyeti yaklaşık 20 bin dolar olan kadavralar, tıp eğitimi için büyük öneme sahip. Osmangazi Üniversitesi’nde bulunan Tıp Fakültesi, Diş Hekimliği, Hemşirelik, Ebelik, Eczacılık, Konuşma Terapistliği Ayrıca Beyin Ve Sinir Cerrahisi, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları, Plastik Cerrahi gibi pek çok cerrahi branşın uzmanları ve uzmanlık öğrencileri kadavra üzerinden eğitim aldı. 6 yıl içerisinden yaklaşık 10 bin öğrenci kadavra üzerinden eğitim gördü.
Ali Arıcan’ın bağışlanan bedeni, ölümünden 6 yıl sonra ailesine düzenlenen tören ile teslim edildi. Törene, Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Engin Özakın, Anatomi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ferruh Yücel, Ali Arıcan’ın ailesi, yakınları ve öğrenciler katıldı. Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Engin Özakın tarafından, Ali Arıcan’ın yakınlarına plaket taktim edildi. Ali Arıcan, tabutu başında kızının isteği doğrultusunda öğretim görevlileri, öğrenciler ve yakınları tarafından alkışlanarak son yolculuğuna uğurlandı.
Arıcan’ın cenazesi, Ankara’nın Yenimahalle ilçesinde bulunan Karşıyaka Mezarlığı’na defnedilecek.
Kadavra bağışının tıp eğitiminde oldukça önemli olduğuna değinen Anatomi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ferruh Yücel, “Anatomi bizim için tıp eğitiminde olmazsa olmaz bir bilim dalı ve kadavra da anatomi eğitiminin bir temel parçası. O olmadan maketlerle hiçbir şey yapamayız. Yani teorik bilgi ama kadavra olmazsa hiçbir şekilde anatomi eğitimi yerine gelmiş olmaz. Eskiden belli bölgelerde kadavra çoktu. Belki kimsesiz kadavralar geliyordu adli vaka olarak. Ancak şu anda artan nüfus, artan üniversiteler, artan tıp fakülteleri ve öğrencileri nedeniyle kadavra ihtiyacı artık had safhaya ulaştı. Bir ara yurt dışından getirilmeye çalışıldı. O da ciddi rakamlar. Bunu şimdi telaffuz etmeyelim. Bu tamamen halkın bilinçlenmesiyle oluşacak bir şey. Bu törenin amacı da farkındalık oluşturmak. Farkında olan insanlar var. Zaten biz söylemeden geliyorlar, vücutlarını bağışlıyorlar. Organ bağışı yapan kişi aynı zamanda vücudunu da anatomiye bağışlayabilir. Organları alındıktan sonra biz yine burada bunları öğrencilerimize kadavra olarak gösteririz. Zaten biz de kullanmaya bağlı olarak kadavra 5-6 yıl kalır. Daha sonra uygun şekilde biz yöntemlerle onu tekrar Asri Mezarlığı’na götürüp belediyenin kontrolünde gömme işlemini gerçekleştiririz. Ben 1997’de geldiğimde 107 öğrencimiz vardı. Şu anda 420’yi geçti. Fiziki şartlarımız, laboratuvarımız tabii ki iyi ama bunun biraz daha arttırılması gerekiyor. Çünkü öğrencimiz arttı” dedi.
Ali Arıcan’ın kızı Sibel Arıcan, babasının tıp eğitimine verdiği destekten dolayı onunla gurur duyduğunu dile getirirken şöyle konuştu;
“Bir kere çok gurur verici bir şey, evet insan doğar, büyür, ölür. Fakat toprağa karışmaktansa bilime hizmet etmenin çok daha kıymetli olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden de bunun belirli mecralarda paylaşıp aslında insanların farkındalıkta olmasını istiyorum. Çünkü gelenekler ne emreder? Ölürsünüz ve toprağa koyulursunuz, orada doğaya karışırsınız. Tabii ki buna çok saygım var fakat öyle bir farkındalık istiyorum. Burada birçok öğrenci arkadaşımız var. Onların maketler üzerinde çalışmaktansa bir beden üzerinde çalışmasının ne kadar değerli ve gerekli olduğunun bilincindeydim. Fakat babamla bu benim için daha da yükseldi ve yüceldi. Bunun çok kıymetli olduğunu düşünüyorum.”
Babasının 20 yıl önce kadavra olarak cenazesinin bağışlanmasını çevresine belirttiğini anlatan Sibel Arıcan, “Hislerime gelecek olursanız, çok karmaşık çünkü 5-6 yıl önce babamızı kaybettik. Bir tören yapamadık. Gerekli şekilde uğurlayamadığımızı düşünmüştük ama bugün burada bu kadar insanın içerisinde bunu gerçekleştirmek hem çok heyecanlı hem çok duygusal hem de çok gurur verici bir şey. Babam ölümünden yaklaşık 1 yıl önce böyle bir vasiyeti olduğunu bize söyledi fakat işin en ilginç tarafı, ölümünden 20 yıl önce en yakın dostlarına bu vasiyeti vermiş olması. Son derece çağının ilerisinde bir karakterden bahsediyoruz. Bizim için aslında hiç zor olmadı. Yani babamı kaybettikten sonra sadece yapılması gereken bir şey vardı, onu kadavra olarak bağışlamak. Bu vasiyet çok kıymetli ve saygı duyulası bir şeydir. Bu süreçte yakınlarımızla da çok tersleştik. En yakınları, kendi sülalesi toprağa verilmesini istedi ama biz 3 kız kardeş çok direnç göstererek bu mücadeleyi de verdik. Bununla ilgili çok huzurlu olduğumu söylemek isterim” dedi.