Acıbadem Bodrum Hastanesi Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Cengiz Akbenlioğlu, “Yağ dokusunun vücut ağırlığına oranla artması” anlamına gelen ve hem ülkemizde hem de dünyada giderek artan obezite hakkında önemli bilgiler verdi. Obezitenin, hipertansiyon, kardiyovasküler hastalık, tip 2 diyabet hastalığı, kalıcı hasarlı eklem hastalığı gibi hastalıkların ortaya çıkması ve hayat süresinin kısalmasına neden olduğunun altını çizen Dr. Akbenlioğlu “Kilo artışı yağ dokusu hacmini oluşturan yağ dokusu hücrelerinin sayı ve hacimlerinin artışı ile alakalıdır. Normal kilo ile şişmanlık ayırımında birçok yöntem kullanılmakla birlikte en sık kullanılan vücut ağırlığının boyuna uyan ideal ağırlığına göre yüzde ifadesidir. Sık kullanılan başka bir indeks de kilo ile boyun metrekaresinin birbirine oranı şeklinde hesaplanır” dedi.
Tüketilenden daha fazla enerji alınmasının şişmanlığın temel nedeni olduğunu söyleyen Dr. Akbenlioğlu “Bu şişmanlığa eksojen obezite denir. Genetik yatkınlık, çevresel faktörler ve psikolojik faktörler sebepleridir. Yetersiz park ve spor alanları, apartman yaşamı, okul ulaşımının servislerle yapılıyor olması, çocukların evde kalış süresini artıracak bilgisayar ve TV programları, fast food beslenme, doğal besinlerin azalması ve genetiği değiştirilmiş besin maddeleri obeziteye zemin hazırlar” dedi.
Dr. Akbenlioğlu, anne-babası aşırı kilolu olan çocukların obez olma riskinin yüzde 90, birisinin kilolu olma durumunda ise bu riskin yüzde 70 olduğuna işaret ederek şunları ifade etti: “Beslenme kültüründeki değişiklikler, hızlı yenebilir yüksek kalorili besinler yaygınlaşmış ve maliyetinin ucuz olması, yeterli meyve ve sebze tüketiminin olmaması, su yerine yüksek kalorili şekerli içeceklerin tüketilmesi, öğünlerin azaltılıp çok fazla ara öğün şeklinde yemek yenmesi obezite riskini arttırmaktadır. Aile içi problemler, okul başarısızlığı, sosyal çevreye katılamama, arkadaş edinememe ve arkadaş çevresinden uzaklaştırılma çocukları fazla beslenmeye yöneltir. Kilosu artan çocuk aldığı kilolardan dolayı sosyal ve aile çevresinden olumsuz yönde daha fazla etkilenip kısır döngüye girerek yemek yemesini arttırır”.
Çocuklarda obezitenin her yaşta görüldüğünü ancak en sık 1 yaş, 5-6 yaş ve ergenlik döneminde rastlandığına dikkat çeken Dr. Akbenlioğlu, şişman erkek çocuklarda göğüste toplanan yağ dokusunun yalancı jinekomasti yani erkekte gelişen meme dokusuna; özellikle karın, baldır ve kalça bölgelerinde sitria adı verilen ciltte çatlaklara ve normal boyutta olmasına rağmen yağ dokusu içine gömülmüş olduğundan penisin küçük görünmesine, bacak sürtmelerine bağlı pişikler, bacaklarda ortopedik problemler ve yürüme güçlüğüne yol açtığını anlattı. Ayrıca çok aşırı kilolu çocuklarda kalp yetmezliği, nefes alamama, solunum yetmezliği gibi ağır klinik tabloların; insülin direncinin; hipotiroidi, büyüme hormonu eksikliği, Cushing sendromu, Kraniofaringioma ve Hipotalamik sendromların gelişebileceğini sözlerine ekledi.
Obezitenin ömür boyu devam edecek, tedavi edilemeyen ancak kontrol altına alınabilen bir hastalık olduğunu vurgulayan Dr. Akbenlioğlu “Çocuğunuzun kilosu boyuna göre ideal ağırlığının yüzde 120’sinden fazla çıkarsa kilo fazlalığı var demektir. Eşlik edebilecek hormonlara bağlı hastalıklar açısından değerlendirilip diyetisyenle birlikte takip edilmesi gerekir. Çocuğunuzun beslenme alışkanlıkları ve aktivitesi ile ilgili değerlendirme yapılmalıdır. Sonra alışkanlıklarını değiştirme noktasında hangi aşamada olduğu tespit edilir. Çevresel faktörler düzenlenmeli ve psikolojik faktörler uzaklaştırılmalıdır. Alışkanlığı kolay bir şekilde değiştirmek için sağlıklı bir diyet konusunda bilgiye, problemi çözme yeteneği, değişikliğe motivasyon, hedef ve pekiştirme gereklidir” diye konuştu.
Dr. Akbenlioğlu, obez çocukların mutlaka bu konuda multidisipliner bir yaklaşımla kontrollerinin sürdürülmesi gerektiğine değinerek şunları dile getirdi: “Çocuk hastalıkları ve diyet bölümü ile birlikte takip edilen hastaların beslenme alışkanlıkları ile günlük aktiviteleri değerlendirilmeli; çocuk doktoru tarafından muayenesi yapılmalı; altta yatabilecek hormon hastalıkları için tetkikleri yaptırılmalı; diyet bölümü tarafından beslenmesi düzenlenmeli; hastaların belli aralarla yapılan kontrollerle uyum sağlayıp sağlamadığı değerlendirilmeli, bir takım değişikliklere uyum sağlaması için motive edilmeli”.