Norm Haber

Bursa Milletvekilinden Meclis’te türkülü şiirli konuşma

CHP Bursa Milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi Nurhayat Altaca Kayışoğlu, Meclis kürsüsünde türkü söyleyen ilk milletvekili oldu. Müzisyenlerin sorunlarının görüşüldü oturumda kürsüye çıkan Altaca Kayışoğlu, konuşmasının devamında da Shakespeare'in bir tiratını aktardı.

Meclis Genel Kurulu’ndan İYİ Parti’nin “Müzik sektöründeki sorunların araştırılması ve sektör çalışanlarının taleplerine kapsayıcı çözümler üretilmesi” amacıyla verdiği araştırma önergesi görüşüldü.

Görüşmelere CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun konuşması damga vurdu.

Altaca Kayışoğlu, CHP grubu adına kürsüye çıkarken, CHP Grup Başkan Vekili Engin Altay “Türküler susmaz.” derken, Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç da “Patlat bir türkü güzel sesinle, hadi.” diye seslendi.

CHP Bursa Milletvekili Altaca Kayışoğlu da konuşmasına başlamadan önce Dadaloğlu’ndan bir deyişi kürsüde seslendirdi:

“Ay dost, canım hey!

Belimizde kılıcımız Kirmani,

Taşı deler mızrağımın temreni.

Hakkımızda devlet vermiş fermanı

Ferman padişahın hey dost, dağlar bizimdir.

Ferman padişahın hey dost, dağlar bizimdir.”

CHP, İYİ Parti ve HDP sıralarından yoğun alkış alan Kayışoğlu, konuşmasına şiirlerle devam etti:

“Oğuzların Avşar boyundan Dadaloğlu bundan tam üç yüz yıl önce Osmanlı’nın göçebe Türkmenlere karşı uyguladığı iskan politikasına böyle isyan etmişti ama tam üç yüz yıldır bu türkü söyleniyor bu topraklarda, TRT’nin arşivinde de mevcut; kimse yasaklayamadı, yasaklayamayacak.

Ve gidelim 1700’lerden 1500’lere, başka topraklara, İngiltere’ye. Shakespeare şöyle bir tirat yazdı o gün, dedi ki:

“Vazgeçtim bu dünyadan, tek ölüm paklar beni,

Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.

Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,

Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,

Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,

O kız oğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,

Ezilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru,

Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,

Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,

Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,

Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,

Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen’e,

Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,

Seni yalnız komak var, o koyuyor adama.”

Tam beş yüz yıldır bu tirat okunuyor, kimse yasaklamadı, Shakespeare’i de tutuklamadı.

Ve 1997, şahsım hükûmetinin şahsı o gün bir şiir okudu Ziya Gökalp’ten: “Minareler süngü, kubbeler miğfer/ Camiler kışlamız, müminler asker” dedi, tutuklandı. Hâlâ bunun utancı konuşuluyor.

Ve 1980’lerden beri otuz yıldır söylenen bir türkü var yine: Cemo. Geçen gün Halk TV’de Görkemli Hatıralar’da okudu diye Hilmi Yarayıcı, RTÜK 3 program kapatma cezası verdi. Bu utanç da size yeter diyorum; artık türküleri, artık şiirleri, artık sanatı rahat bırakın diyorum; “El uzaya giderken Muratgilin damından atlayamadık.” diyor ya bir kardeşimiz, gerçekten o noktadayız, yazıklar olsun diyorum. Yasaklarla mücadele edecektiniz ama daha beter yasaklar getirdiniz. Yirmi dört saat yasağını arkadaşlarımız çok güzel anlattı, yirmi dörtten sonra müzik yasağını. Artık bu yasaklara son verin, bu utançtan bu ülkeyi kurtarın diyorum Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.”

Altaca Kayışoğlu, konuşmasının ardından yine alkışlarla kürsüden inerken, oturumu yöneten Başkan Vekili Haydar Akar “Bu stresli ortamda çok kısa da olsa bizi o stresten uzaklaştırdınız, Türkiye Büyük Millet Meclisinin güzel bir anısı oluştu diye düşünüyorum.” sözleriyle teşekkür etti.