Bursa’da, 17 Nisan 2012’de bir hasta yakını tarafından görevi başında katledilen Dr. Ersin Arslan şahsında sağlıkta şiddet sonucu yaşamını yitiren sağlık emekçileri anıldı.
Bursa Sağlık Platformu adına Bursa Tabip Odası, Bursa Dişhekimleri Odası, Bursa Eczacılar Odası, Birinci Basamak Sağlık Çalışanları Birik ve Dayanışma Sendikası, Bursa Aile Hekimliği Derneği (BURSAHED), Bursa Aile Hekimliği Çalışanı Ebe Hemşireler Derneği (BASED), Genel Sağlık İş Sendikası Bursa Şubesi, Hekim Birliği, Hekim ve Diğer Sağlık Çalışanları Kamu Sağlık ve Sosyal Hizmetler Sendikası (HEKİMSEN) ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Bursa Şubesi (SES) Bursa Şehir Hastanesi önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
“Sağlıkta Şiddet Sona Ersin” diyen hekimler, sağlıkta şiddetle mücadelenin sonuna kadar sürdürüleceğinin altını çizdi.
Bursa Şehir Hastanesi önünde, ‘Sessiz Kalma’ ve Op.Dr. Ersin Arslan’ın fotoğrafının bulunduğu pankartı açan hekimler adına konuşma yapan Bursa Tabip Odası Başkanı Dr. Levent Tufan Kumaş, “Sağlıkta şiddeti önlemek öncelikle siyasi iktidarın ve Sağlık Bakanlığı’nın sorumluluğundadır. Ancak sağlıkta şiddeti önlemek bir yana, şiddeti besleyecek bir yönetsel tutumda ısrarcı olunduğunu görüyoruz” dedi.
BEYAZ KOD SİSTEMİNE 100.000’DEN FAZLA ŞİDDET BİLDİRİMİ YAPILDI
Sağlık emekçilerinin şiddete maruz kaldığını belirten BTO Başkanı Dr. Tuman Kumaş, “Yaklaşık her 24 saatte 30’dan fazla sağlık çalışanı görevi başında sözlü veya fiziksel şiddete uğruyor. Mecliste cevaplanan soru önergelerinden öğrenebildiğimiz kadarıyla 2021 sonu itibariyle Beyaz Kod sistemine 100.000’den fazla şiddet bildirimi yapıldı; bunların 27.560 tanesi 2021 yılı içinde ve de üçte biri ise hekimlerin ve sağlık çalışanlarının canına kast edebilecek fiziksel şiddetten oluşuyor. Tüm bu ağır tabloya karşın, hala Sağlık Bakanlığı tarafından sağlıkta şiddetin önlenmesine yönelik etkili bir önlem alındığını görmüyoruz” dedi.
Bursa Tabip Odası Başkanı Dr. Tufan Kumaş sağlıkta şiddetin önlenmesi için etkili bir yasa çıkarılması taleplerini bir kez yineleyerek, “Sağlıkta şiddeti önleme yasasının şiddeti önleyici ve caydırıcı olarak düzenlenmesi gerekir. Sağlık çalışanlarına yönelik her tür şiddete asla hoşgörü gösterilmeyeceği, aksine şiddet faillerinin cezalandırılacağı düşüncesi yerleştirilmelidir” dedi.
Basın açıklamasının tamamı şu şekilde:
SAĞLIKTA ŞİDDET SONA ERSİN
17 Nisan 2012 tarihinde bir hasta yakınının bıçaklı saldırısı sonucu yaşamını yitiren Dr. Ersin Arslan’ı saygıyla anıyoruz.
Türk Tabipleri Birliği, bu acı günü “Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü” ilan etti.
Dr. Göksel Kalaycı (2005), Dr. Ali Menekşe (2008), Dr. Ersin Arslan (2010), Dr. Kamil Furtun (2015), Dr. Aynur Dağdemir (2015), Dr. Fikret Hacıosman (2018), Dr. Ekrem Karakaya ve güvenlik görevlisi Tuğrul Okudan’ı (2022) sağlıkta şiddet sonucu yitirdik. Şiddet sonucu yaralanan, sakat kalan nice sağlık ve sosyal hizmet emekçilerini yazmaya sayfalar yetmez.
Sağlıkta şiddeti sadece öfkeli hasta ve hasta yakınlarının saldırılarından ibaret bir toplumsal olgu olarak görmüyoruz. Toplumumuzda günden güne yaygınlaşma eğilimi gösteren şiddet eylemleri sağlık kurumlarını ve çalışanlarını ciddi biçimde etkilemekte, sadece şiddet görme endişesi dahi çalışanların tükenmişliğine neden olmaktadır. Sağlıkta şiddetin önlenmesinde sağlık çalışanlarına yönelik hakların, şiddet uygulayanlara yönelik yaptırımların ve güvenliğe yönelik önlemlerin hepsinin birlikte artırılması gerekmektedir. Şiddetin kaynağı bir olmadığı gibi çözümü de bir değildir. Sağlık hizmetlerinin piyasalaşmasını hedefleyen “Sağlıkta Dönüşüm Programı”nın bir sonucu olarak sağlık alanında yaşanan sorunlar, sağlık çalışanı-hasta ilişkisini zedeledikçe, sağlık çalışanları, yaşanan olumsuzlukların sorumlusuymuş gibi hastalarla karşı karşıya getiriliyor.
Yaklaşık her 24 saatte 30’dan fazla sağlık çalışanı görevi başında sözlü veya fiziksel şiddete uğruyor. Mecliste cevaplanan soru önergelerinden öğrenebildiğimiz kadarıyla 2021 sonu itibariyle Beyaz Kod sistemine 100.000’den fazla şiddet bildirimi yapıldı; bunların 27.560 tanesi 2021 yılı içinde ve de üçte biri ise hekimlerin ve sağlık çalışanlarının canına kast edebilecek fiziksel şiddetten oluşuyor. Tüm bu ağır tabloya karşın, hala Sağlık Bakanlığı tarafından sağlıkta şiddetin önlenmesine yönelik etkili bir önlem alındığını görmüyoruz.
Ne yazık ki, sağlıkta şiddet, artık sorun çözme aracı olarak başvurulan doğal bir davranış ve düşünce biçimine dönüşmüş, sağlık çalışanlarına hakaret, küfür, tehdit, aşağılama, darp ve hatta cinayet, sorunlar karşısında başvurulan genel geçer bir yöntem halini almış durumda. Sağlıkta şiddeti önlemek öncelikle siyasi iktidarın ve Sağlık Bakanlığı’nın sorumluluğundadır. Ancak sağlıkta şiddeti önlemek bir yana, şiddeti besleyecek bir yönetsel tutumda ısrarcı olunduğunu görüyoruz.
Sağlıkta yaşanan şiddeti Türkiye’deki kutuplaştırıcı siyasi iklimden ve toplumsal şiddetten de ayrı düşünmüyoruz. Sağlık ortamındaki şiddetin asıl kaynağının sağlık sisteminin kendisi olduğu açık olarak görülebilir. Bu nedenle, uygulanmakta olan sağlık politikalarını ele almadan gösterilecek hiçbir yaklaşım sağlıkta şiddetin çözümüne yönelik etkili bir çözüm ortaya koyamayacaktır.
Son 20 yıldır uygulanan sağlık politikaları, sağlık çalışanlarının saygınlığını ve mesleki itibarını ortadan kaldırmıştır. Şiddetin önlenmesi için yapılması gereken, sağlık çalışanlarının mesleki itibarının tekrar kazandırılmasıdır. Ayrıca sağlıkta şiddeti önleme yasasının şiddeti önleyici ve caydırıcı olarak düzenlenmesi gerekir. Sağlık çalışanlarına yönelik her tür şiddete asla hoşgörü gösterilmeyeceği, aksine şiddet faillerinin cezalandırılacağı düşüncesi yerleştirilmelidir.
Sağlık Bakanlığı’nın görevleri arasında; halkın sağlığını korumanın yanı sıra sağlık çalışanlarının çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve sağlıklı, şiddetten uzak bir yaşam sürmeleri için gerekli çalışma ortamının oluşturulması da yer alır. Sağlık emek ve meslek örgütleri defalarca bu şiddet ortamını düzeltecek, iyileştirecek öneriler sunarken, siyasi iktidar bu önerilere kulaklarını tıkayarak yanıt vermemiştir.
Sonuç ortadadır: Alınamayan hasta randevularının, 3-5 dakikalık muayene sürelerinin, akıl almaz sayılardaki Acil Servis başvurularının, bulunamayan ilaç, aşı ve hatta kanların sorumlusu pandemi ve deprem koşullarında fedakarca çalışan sağlık emekçileri değildir! İflas eden sağlık sistemi sağlıkta şiddetin daha da artmasına zemin hazırlamıştır. Artık hiçbir sağlık ve sosyal hizmet emekçisinin kılına zarar gelmesine tahammülümüz kalmamıştır.
Sağlıkta şiddetin sona ermesi için vereceğimiz mücadeleyi sonuç alıncaya kadar sürdürmekte kararlıyız. 17 Nisan gününde Dr. Ersin Arslan’ı ve yaşamını sağlıkta şiddet sonucu kaybeden tüm sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarını saygıyla anıyor, herkes için sağlıkta ve yaşamın diğer alanlarında şiddetin olmadığı bir gelecek diliyoruz.
Sağlıkta Şiddet Sona ERSİN!”