Bugün Netflix’te izleyiciyle buluşan ‘Erşan Kuneri’ dizisinin ikinci sezon lansmanı dün akşam yapıldı. Geceye dizinin yaratıcısı Cem Yılmaz başta olmak üzere projede yer alan oyuncu kadrosundan; Zafer Algöz, Çağlar Çorumlu, Şükran Ovalı, Ahsen Eroğlu, Nilperi Şahinkaya, Bige Önal, Bülent Şakrak, Bora Akkaş, Merve Dizdar, Celal Kadri Kınoğlu, Hande Yılmaz, Alişan Uğur, Ozan Çelik ve Cengiz Bozkurt katıldı.
Sayna Soleimanpour’un sergisi için verdiği pozlar yeniden gündeme gelen oyuncu Uraz Kaygılaroğlu galaya katılmadı. Kaygılaroğlu hakkında konuşan Cem Yılmaz, “O ne kadar üzgünse biz de o kadar üzgünüz. Tatsız bir hadise. Hepimiz konuştuk kendisi çok üzgün” dedi.
‘BİZİ İZLEYENLER DUYGULARININ TERCÜMANI OLMAMIZI BEKLİYORLAR’
Cem Yılmaz, kadın cinayetleriyle ilgili olarak ise “Sözün bittiği yerdeyiz” yorumunu yaparak şu ifadeleri kullandı:
“Ne söyleyebiliriz ki? Bizim memlekette sözün bittiği yer diye tespit edilen bir yer var. Sözün bittiği yerdeyiz. Elbetteki bize sevenler izleyenler duygularının tercümanı olmamızı bekliyorlar. Aslında aklın yolu bir… Bütün mikrofon tutulan arkadaşlarımın ne dediğinden çok, sorumluların bir şey yapmasını bekleyen olaylara maruz kalan halkın bir parçası olduğunu düşünüyorum.”
Ne olmuştu?
Oyuncu Uraz Kaygılaroğlu, fotoğraf sanatçısı Sayna Soleimanpour’un ilk sergisi için poz verdi. Sergide yer alan eserlerde Soleimanpour’un ve Kaygılaroğlu’nun verdiği pozlar tartışma yarattı.
Kaygılaroğlu’na, ‘Böyle bir dönemde doğru mu sence?’, ‘Kadın cinayetlerinin yaygın olduğu zamanı mı buldun?’, ‘Hiç doğru değil’ gibi yorumlar geldi.
Kaygılaroğlu, gelen tepkilerden sonra sosyal medya hesabından şu açıklamayı yaptı:
“Sosyal medyada ve basında hakkımda çıkan haberlere ve tepkilere yönelik bir cevap verme ihtiyacı duydum. Amacım hayatımdaki özel birinin sanat çalışmasına destek vermekti. Verdiğim destekten ötürü ortaya çıkan görseller toplumuzuda rahatsızlık uyandırdıysa bunu sadece sanat diyerek geçiştiremem ve çok üzüldüğümü belirtmek isterim. Amacım hiçbir şekilde kötü duygular uyandırmak değildi. Bu sebeple herkesten özür diliyorum. Saygılarımla.”
Fotoğraf sanatçısı Soleimanpour da yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Dün açılışını yaptığımız ‘Life in Plastic’ başlıklı sergimde yer alan ‘Hamdım, Yandım, Piştim’ I ve II isimli eserlerin medyada anlamından bağımsız noktalara çekilerek yorumlanmasını şaşırarak ve üzülerek seyrediyorum. Öncelikle bu eserlerin “kadına şiddet” veyahut “şiddet propagandası” şeklinde yorumlanması kısmına bir açıklama getirmek isterim. Bu eserlerin aktivist veyahut eleştirel bir noktadan “kadına şiddet” konusu ile ilgisi kesinlikle yoktur. Ben kadın bedenine sahip bir insanım ve fotoğraflarımda kendi bedenimi model olarak kullanmak benim üretim pratiğimin içerisinde yer alan öznel bir dildir. Ben doğuştan “kadın” bedenine sahip olduğum için otoportre çalışmalarımda doğal olarak “kadın” bedeni yer alıyor, şayet erkek olsaydım aynı fotoğraflardaki uzuv parçaları bir erkeğe ait olacaktı.
Sergi alanında bu 2 eserin hemen yanında sergilenen ‘Maske’ isimli eserde, yaşadığım ruhsal dönüşümün ardından kendi kimliklerimle yüzleşmemin sonucunda metaforik olarak maskelerimin düştüğü görülmektedir, hikayenin devam niteliğinde olan ‘Hamdım, Yandım, Piştim’ I ve II isimli 2 eser ise yine metaforik olarak bedenimden ve kimliğimden ayrışarak ruhsal anlamda kendimi parçalara bölünmüş hissetmiş olmamı simgelemektedir. Bu fotoğrafların ‘kadına şiddet’ konusuyla bir ilgisi yoktur. 10 fotoğraflık bir seriden oluşan bu serginin 2 parçası olan fotoğraflar sergi ile bir bütün halinde okunması gereken parçalardır, bu eserleri sergiden ve benim anlatımımdan bağımsız olarak bağlamından koparan insanların ne benim şahsımdan ne de daha önceki üretimlerimden haberdar olmadıkları aşikar.”
Geçtiğimiz günlerde Nevşin Mengü’nün YouTube yayınına katılan Uraz Kaygılaroğlu, verdiği pozlardan dolayı özür diledi.
‘BİR AKIL TUTULMASI YAŞADIM’
Kaygılaroğlu şu ifadeleri kullandı:
“Sergi benim değildi. Başka bir sanatçının sergisiydi ben sadece bir işinde yer aldım. Nisan’ın 16’sında sergilenmişti ve o dönemki kız arkadaşımın ilk kişisel sergisiydi. Tepkilerin nereye varacağını, kadın cinayetlerine varacağını öngöremedim. Bir akıl tutulması yaşadım. Toplumun dinamiklerini, yaralarını ne kadar tetikleyeceğini öngöremediğim için de ardından özür dilemiştim fakat anladığım kadarıyla bu özür de kabul görmedi.”
‘CAN GÜVENLİĞİMDEN ENDİŞE EDER HALDEYİM’
Kaygılaroğlu, sözlerine şöyle devam etti:
“Hem Ayşenur’un hem İkbal’in ailesi ve sevenleri özelinde, tüm Türkiye özelinde çok üzgün olduğumuzu söylemek istiyorum. Semih Çelik adlı caninin yaptığı bu eylemin sonucunda bu işin öznelerinden biri haline gelmiş olmak beni çok üzdü. Genelde bu iş biraz cambaza bak gibi oluyor yani olup bitenden ziyade bir hedef belirleniyor. Aslında konunun özelinden biraz uzaklaşıyoruz gibi oluyor. Eğer bunların bitmesi ben ve benim gibi üçüncü şahısların toplumdan men edilmesi bir daha göz önüne çıkmamasıysa ben bunu seve seve can-ı gönülden kabul ederim. Bir daha sahneye çıkmak televizyona çıkmak zorunda değilim, başka bir iş yaparım.
Ben kendi can güvenliğimden de üçüncü bir şahıs olarak, hedef gösterildiğim için endişe eder haldeyim. Sorunun kaynağı başka bir yer değil, sistematik olarak isimlerimiz bir şekilde sosyal medyadan pompalanıyor. Suçlu cadı avı yapılan hedef gösterilen bir durumdan bahsediyoruz. Ben parmağıma oje sürmüşüm, etek giymişim, rol icabı başka erkekle öpüşmüşüm, bir yerde yer almışım. Bunların hiçbirisi suç değil, beni suçlu yapmaz. İnsanlar istedikleri gibi yaşayabilir, bir kişiye verdiğim zarar yok konu bununla alakalı. Yani sizin beğendiğiniz toplumun istediği şekilde var olmuyor diye insanlar kötü olmazlar. Toplum olarak yaşadığımız bu cinnet anlarını bir yere yönlendirirken nereye yönlendirdiğime bir bakalım.”
(SOSYAL MEDYA)