Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Habertürk TV’de gündeme ilişkin merak edilen sorulara yanıt verdi. Yılmaz’ın açıklamalarından öne çıkan satır başlıkları şöyle:
‘OVP’Yİ KATILIMCI BİR YÖNTEMLE HAZIRLADIK’
Orta Vadeli Program en fazla mesai harcadığımız dökümanımız oldu. Bir tarafta kamu sektörü kendi içinde çalışmaları sürdürürken istişarelerle program hazırladı. Dünyanın en iyi programını da hazırlasanız bir sahiplenme olmadığı sürece bir anlam ifade etmez. Programlar uygulanmak üzere yapılan politikalardır. Bir taraftan hükümet ve kabine içeride tartışmalar en üst düzeyde sayın Cumhurbaşkanımızın desteği, bunu özellikle ifade etmek isterim. Bu son derece kıymetliydi. Arkadaki güçlü siyasi irade altı çizilmesi gereken nokta. Katılımcı bir yöntemle hazırladık. Bizzat iş dünyası, işçi kesimleri, kamu sendikalarıyla, tarım, finans kesimleriyle toplantılar gerçekleştirdim. Aynı şeyi bakanlarımız yaptılar. Toplumun bütün kesimleriyle istişare edilerek hazırlanmış bir döküman oldu. Bir taraftan Cumhurbaşkanlığı Strateji Bütçe Başkanlığımız, Merkez Bankamız, ilgili bakanlıklarımız birlikte bir ekip çalışması sergilemiş olduk. Koordineli çalışma gerçekleştirdik. EKK’da bu konuları tartışarak, olgunlaştırarak farklı bir noktaya getirdik.
‘2.7 MİLYON İLAVE İSTİHDAM ÖNGÖRÜYORUZ’
Olabildiğince iç tutarlılığı olan gerçekçi bir program olarak değerlendirildiğini ifade edebilirim. 17 milyar dolar olan 3 yıllık taahhüdünü Dünya Bankası 35 milyar dolara çıkardı. BAE ile yaptığımız çalışmalar meyvelerini veriyor. OVP’den sonra buradaki kaynak akışının hızlanacağını ifade edebilirim. 8,5 milyar doları 51 milyar doların deprem harcamalarına ayrılmıştı. 3 milyar doları ihracat finansmanı için taahhüt edilmişti. Bu iki kalemin hızlanacağını rahatlıkla ifade edebilirim. En geç yıl sonuna kadar bu kaynaklar kullanılmaya başlanılacak. OVP’de çok önemli amaçlar koyduk. Birincisi Türkiye büyük bir afet yaşadı. Dünya tarihinin aslında en büyük afetlerinden birini yaşadı. Şubat depremlerinden bahsediyorum. 3 yıllık dönemde depremin yaralarını sarmak. Kalıcı konutlar inşa edilecek, altyapılar onarılacak. Ekonomik sosyal hayat canlanacak. Bir taraftan da afet riski azaltıcı yatırımları hızlandırmak. İkinci olarak enflasyon. Para politikası itibariyle Merkez Bankası ile yakın işbirliği içinde orta vadeli enflasyonu kademeli olarak düşürecek perspektifi ortaya koyduk. 2006 itibariyle yüzde 8,5’lara düşen, tek haneli enflasyona geri dönem Türkiye var. Bunları yaparken afetin yaralarını sararken ve enflasyonu tek haneli rakamlara düşürürken istihdamı ve büyümeyi korumak. Son 20 yıl ortalamamız 5,5 civarında. 3 yıl 3,5 gideceğiz. Önümüzdeki 3 yıl beklenen büyüme 3 civarında. İstihdamı sürdüreceğiz. 2.7 milyon ilave istihdam öngörüyoruz. Yılda ortalama 900 bin ilave istihdam artışı. Bütün bunları insan için, sosyal refah için yapıyoruz. Sürdürülebilir sosyal refahı oluşturma, sosyal adaleti güçlendirme için. Bu açıdan vergi adaleti, sağlık hizmetleri, mesleki eğitimden daha iyi şehirleşmeye varıncaya kadar birçok alanda sosyal refahı iyileştiren program.
‘OVP GERÇEKÇİ BİR PROGRAM OLARAK GÖRÜNDÜ’
Para politikalarımız, maliye politikalarımız, mali disipline önem vererek, kamuda özelde tasarrufları artırmak. Ve yapısal reformlar. Bu üç konuda da ana çerçevede OVP’ye koymuş durumdayız. Diğer taraftan 12. planımız Ekim’de Meclis’e gelecek. OVP ile örtüşen perspektif göreceksiniz. İyi bir çalışma yaptığımıza inanıyoruz, bundan sonrası artık uygulama. Bir takvim ve iyi bir sıralama içinde bunu gerçekleştireceğiz. Bu programa güven duyulduğu, gerçekçi program olarak görüldüğünü ifade edebilirim. Tabii ki eleştirecek yönler bulabilirsiniz. Eksik ararsınız bulursunuz. Ana çerçeveye baktığınızda içeride dışarıda güven unsuru oluşturduğunu ifade edebilirim.
‘BRÜT REZERV 120 MİLYAR DOLARI AŞTI’
Kalkınmakta olan bir ülkeyiz. Yatırımları yapabilmek için tasarrufa ihtiyacımız var. Cari açık yatırımla tasarruf arasındaki farktır. Kalkınmakta olan ülkelerde yatırım ihtiyacı daha fazladır. Türkiye’nin bir cari açık meselesi var. Bir taraftan OVP’de onu azaltmayı öngörüyoruz. Bu yıl sonu itibariyle yüzde 4 öngörüyoruz. İkinci yarı altın konusunda aldığımız tedbirler, ihracat ve turizmde artış beklentileri, tüketim ve ithalatta bir miktar gerileme beklentisi. Yıl sonu itibariyle yüzde 4 civarında cari açığımız olacak. OVP’nin sonunda yüzde 2’lere düşeceğini öngörüyoruz. Bunu sağlam, sağlıklı, uzun vadeli kaynaklardan elde etmek. Bunu da güven veren bir çerçeveyle sağlamak durumundayız. Türkiye bunu geçmişte yaptı. Rezervlerimizde de artış getirecek. 22 milyar dolar civarında bir artış oldu rezervlerimizde. Bir sermaye girişi var. Sistemin dışında olan kaynaklar seçim sonrası güven ortamında finansal sisteme girmiş oluyorlar. Merkez Bankası’nda brüt rezerv 120 milyar doları aştı. Merkez Bankası 22 milyar dolar sadece 3 ayda rezerv artışı oldu. Bir miktar KKM’de çözülmeye rağmen. Dünyaya gideceksiniz, kendinizi yatırımcılara anlatacaksınız. Yatırım imkanlarınızı dünyaya tanıtmanız lazım.
‘YATIRIM ORTAMINI İYİLEŞTİRİYORUZ’
Yatırım ortamını iyileştiriyoruz. Şimdi eylem planına dönüştürüyoruz. Ekim’den itibaren Meclis çalışmaya başladıktan sonra yatırım ortamı iyileştirici kanuni düzenlemeler olacak. Diğer taraftan idari kararlarla ilgili yapılacak işlerle birlikte bir paket düşünüyoruz. Bu sürekli ilgilenmemiz gereken bir alan. Yatırım ortamını iyileştirdiğinizde içeride ve dışarıdaki yatırımcılar bunu değerlendiriyor. Yatırım ortamını iyileştirdiğinizde içeriden de dış dünyadan da uzun vadeli yatırımı cezbetme imkanınız oluşuyor.
‘ENFLASYON VE BÜYÜME AYNI ANDA İYİLEŞEBİLİR’
Büyüme ile enflasyon arasında teorik olarak baktığınız ya biri ya öbürü gibi bir şey var. 2002 sonrası bunu yaşadık. Güven veren ortamı oluşturduğunuzda hemen enflasyonu düşürmeniz hem de büyümeyi sürdürmeniz mümkün. Biz bunu yaptık. İki şeyi aynı anda iyileştirme pratikte mümkün. Büyümenin kompozisyonu çok önemli. Büyümeyi tüketim ağırlıklı yaparsanız enflasyonist büyüme olur. Arz ağırlıklı yatırım, üretim, ihracat ağırlıklı kompozisyonda yaparsanız o zaman büyüme enflasyonla çelişmez. Arz açığınızı gidererek enflasyona olumlu katkısı bile olabilir. Tüketimin daha dengeli seyrettiği, yatırım, üretim, ihracatın daha fazla ağırlık kazandığı dönemden bahsediyoruz. Dış talebe bağımlılığı düşürüp, içeride üretim kapasitesini geliştirici, döviz kazandırıcı faaliyetleri öngörüyoruz. Tüketim kötü bir şey değil tabii ki, dengeli tüketimden bahsediyorum. Belli düzeyde elbette tüketim yapacaksınız. Sosyal refah da başka oluşmaz. Tüketimin seyri önemli. Önümüzdeki dönemde daha dengeli tüketim seyri göreceğiz.
‘KIDEM TAZMİNATI SOSYAL UZLAŞI İLE AŞILABİLECEK’
Kıdem tazminatı yıllardır tartışalan bir konu. Hükümetlerimizin yaklaşımı şu; işçi kesimi ile istişare içinde bu işi sonuçlandırmak. Tek yanlı çözümü dayatmak değil. Bir uzlaşı zemini yakalayıp bu sorunu çözmek. Bunu istişareyle işçi ve işveren dengesi içinde konuya yaklaşmak lazım. Kıdem tazminatında maalesef çok ciddi problemler var. Ödenmeme meseleleri var. Oluşturduğu belirsizlik var iş dünyası ve firmalar üzerinde. Bunlar önümüzdeki dönemde Türkiye’nin gündeminde olan konular olacaktır. Sosyal uzlaşı ile aşabileceğiniz bir mesele bu.
‘VERGİ GELİRLERİ İÇİN TEDBİR ALDIK’
Vergi gelirlerindeki artış her zaman vergilerdeki artış olmak durumunda değil. Dört önemli etkiden bahsedebiliriz. Birincisi; bu yıl tedbirler aldık. Bütçe açığımızı aşağıya çekebilmek için. O tedbirlerin 2023’e yansıması yarım yıl 2024’e yansıması tam yıl olacak. Kayıt dışılıkla etkin ve dijital verileri kullanarak mücadele edilecek. Taahhuk-tahsilat oranlarını artırıcı tedbirler görüyoruz. Vergi oranlarında oransal değişiklik yapmadan bir farklılık oluşturacak. Enflasyon kamunun giderlerini ve vergi gelirlerini de artırıyor. Bütün bunlarla baktığımızda vergi gelirlerindeki artışı izah edebiliriz.
‘GELİR DÜZEYİNE GÖRE VERGİ ÖDENMESİNİ HEDEFLİYORUZ’
Türkiye’de herkes vergi reformu yapılmalı diyor. Kabaca bir uzlaşı var. Sadeleştirmekten bahsediyor insanlarımız. Doğrudan vergi dolaylı vergi meselesi var. Mevcut yapıyı tartışmamız gerektiğine inanıyorum. Dolaylı vergilerin payı çok yüksek. Doğrudan vergiler nispeten düşük. Dolayısyla önümüzdeki günlerde oransal olarak doğrudan vergilerin payının artmasının gerektiğine sosyal adalet açısından artması gerektiğine inanıyorum. Gelir düzeyi ne olursa olsun herkesten aynı vergiyi almak değil, düşük gelirli kesimlere daha az sorumluluk yüklenmesi anlamına geliyor. Dolaylı vergide bu ayrımı yapamıyorsunuz. Orada sosyal adaleti şöyle gözetiyoruz, dar gelirlilerin fazla kullandığı kalemleri yükseltmeyi düşünmüyoruz.
‘EN KRİTİK KONU KAYIT DIŞI İLE MÜCADELE’
Her zaman vergi gelirleri oran artınca artacak diye kural yok. En kritik konu kayıt dışılıkla mücadele. Bugünkü dijital imkanları düşündüğünüzde bizim çok etkili şekilde bu alanı kullanmamız gerekiyor. Bunu yaptığınızda doğrudan vergiler de artmış oluyor. Gönül arzu eder dış yatırımcı açısınan vergiler düşük olsun. Devlet olarak yapmanız gerekenler var. Eğitim, sağlık, yol, güvenlik hizmetlerini sürdürmek durumundasınız. Bunu da sağlıklı kaynaklarla disiplinli yapmak en doğrusu.
‘2025’TEN BAŞLAYARAK YÜKÜMÜZ AZALACAK’
Bu yıl sadece merkezi yönetim bütçemizden deprem için harcadığımız para 762 milyar Türk Lirası. 2024’te bu 1 trilyonun üzerine çıkıyor. OVP döneminde 3 trilyon liranın üzerinde bir kaynağı merkezi yönetim bütçesinden deprem için harcayacağız. Bu gerçekten büyük yük. 2025’ten itibaren yarı yarıya düşüyor. Bir rahatlama olacak. Deprem harcamaları tek seferlik harcamalar. Bu ve gelecek yıl bütçe açıklarımızın milli gelire oranı yükseliyor. 2026’da faiz ödemeleri dışında fazla veren bütçe öngörümüz var. Bütün bunlarla baktığımızda bu yıl ve gelecek yıl yükümüz ağır. 2025’ten başlayarak kademeli bir şekilde bu yükün azaldığını göreceğiz.
‘KURDA BİR DÜZELTME OLDU’
Kurla ilgili olarak OVP’nin ne kur tahmini ne de hedefi var. Kur rejimimiz açık. O serbest kur rejimidir. Kur gündelik olarak arz talep koşullarına göre, bir miktar artar düşer. Belli aralıkta değişken unsur. Kurla ilgili herhangi rakam açıklamış değiliz. Sosyal medyada tersine mühendislik dediğimiz bir şey var; kur böyle açıklandı diye haberler yapıldı. Biz böyle bir açıklama yapmadık. Yıl sonunu lineer şekilde hesaplayanlar var. Böyle bir artış olmayabilir. Seçimlerden sonra uzun süre kurda değişim yaşanmadı, bir düzeltme oldu diyebilirim. Bir taraftan enflasyon seyri, diğer taraftan kaynak girişi, güven ortamında bunlar şekillenecek. Orta vadede enflasyonun üstünde seyir görmüyoruz. Gelecek yılla ilgili hesabi bir şey var gibi görünüyor, onun da geçerli olduğunu düşünmüyorum. Kur dediğiniz hadise piyasada arz talep koşullarında belirlenir. Kaynak giriş iolur kuru farklı bir yerde görürsünüz. Elbette genel eğilimi tartışabilirsiniz. Öyle nokta atışı yaparak şu tarihte böyle olacak demek doğru değil. Konuyu Merkez Bankası’nın beklenti anketlerini izlemekte fayda var. Kurda enflasyonun üstünde bir seyir öngörmüyoruz. Önümüzdeki dönemde daha istikrarlı bir seyir görüyoruz.
‘MEMURA ÖNEMLİ BİR ARTIŞ OLACAK’
Biz bir oran veriyoruz. Memura yüzde 15 dediniz. Yıl ortasında yüzde 15’in üstünde ise farkını veriyorsunuz. Hiç kimseyi enflasyona ezdirmedik, ezdirmeyeceğiz. Yıl ortasında enflasyon neyse o fark verilecek. Memurla ilgili bu yılın enflasyon farkı olacak. Seyyanen artış yaptığımız için. Dolayısıyla gelecek yılın artışı daha yüksek olacak. Enflasyondaki yeni tahminlerimiz ışığında baktığımızda memura önemli bir artış olacağını söyleyebilirim. Bu otomatik olarak memur emeklisine yansıyacak. İşçi emekli ve asgari ücretlilerle ilgili dengeleyici çalışmayı öngörüyoruz. Asgari emekli ile asgari ücreti mukayese edersek geçen yıl yüzde 64’üydü. Bu yıl yüzde 66’ya yükseldi. Bu yıl asgari ücrete ciddi artış yaptık. Asgari emekli aylığına yüzde 114 artış yaptık. Buna rağmen sosyal şartlar, beklentiler dolayısıyla burada yine bir çalışma yürütüyoruz. Yıl sonun akadar bu çalışma bitecek inşallah. 2023 ve 2024 sonrası inşallah çok daha rahat bir döneme gireceğiz.
‘KAMUYU TASARRUF DIŞINDA TUTAMAYIZ’
Şunu söyledim ben; eski Kalkınma Bakanı ve planlamacı olarak söyledim. Tasarruf demek kaynak kullanmamak demek değil. Kaynakları doğru yerlerde, doğru önceliklerle verimli şekilde kullandığınızda tasarruf etmiş olursunuz. Örnek vereyim; kamunun yatırım programına 100 tane proje alın. 100 lira paranız var diyelim. Her birine 1’er lira dağıtın. Hiçbirini bitirmezseniz ortaya çıktı olmaz. Ama 20 projeyi önceliklendirirseniz. Her birine 5’er lira verip bitirirseniz, onların hasılatını alırsanız o zaman farklı olur, ertesi yıl bununla 30 yıl, sonraki yıl 40 proje yaparsınız. Kamu kuruluşlarının tasarrufu çok daha dikkatli yapmalarını öngörüyoruz. Cumhurbaşkanımızın da bu konudaki titizliği var. Kamuyu tasarruf dışında tutamayız.
‘KKM’DEN AŞAMALI ÇIKIŞ OLACAKTIR’
KKM bir büyüklüğe gelmiş durumda. Burada ani duruş sözkonusu olamaz. Zaman içinde, doğal seyir içinde, Merkez Bankası düzenlemeleriyle, Türkiye’ye kaynak akışı ve rezevr birikimiyle KKM’den çıkış olacaktır. Aşamalı olarak çıkış olacaktır. Zaten belli bir gelişme sağlandı. Makro ihtiyati tedbirlerle bir yönlendirme olacak. Bu bir anda olmayacak. Tasarruf sahipleri endişe etmesinler. Mevduat vadelerini de uzatmayı teşvik edici düzenleyici çerçeve içinde aşama aşama, doğal seyri içinde çıkış sağlayacağız. Ani bir hareket olmayacak. Tasarruf sahiplerinin endişe etmemesi lazım. Doğal seyir içinde olacak. Yeni kaynak girişleri olacak, Türkiye çok daha güçlü yapıya girecek. Doğal seyir içinde süreç gerçekleşecek. Şu aşamada bir takvime girmeyi doğru bulmuyoruz.
‘FİNANS REFORMUNA CİDDİ İHTİYACIMIZ VAR’
Sadece bankacılık olarak düşünmeyin, sermaye piyasaları da var. Türkiye’de bankacılık ağırlıklı finansal sistemimiz var. Bu sadece parası olan para veren sistemimiz de var. Dolayısıyla bir finans reformuna ciddi ihtiyacımız var. Proje bazlı finansal enstrümanları geliştirmek üzere. Dünyadaki kriterleri neyse bu işin biz de girişim sermayesi, proje sermayesi daha çok gelişmelidir. Bankacılık sisteminin mutlak değerinin azalması gerekmiyor. Diğer enstrümanlarının geliştirilmesiyle bankacılık sistemi uluslararası anlamda uygun oranlara düşüp finansal sektörün gelişmesi gerekiyor. Kalkınma ve katılım bankacılığının gelişmesi gerekiyor. Bütün bunlar tartışmamız gereken konular.
ÖZEL BANKALAR VE TÜKETİM KREDİLERİ
Kamu sektörü, kamu bankaları üzerine düşeni yapıyorlar. Kullandıkları kaynakların çoğu yatırım, üretim, istihdam için. Tüketim daha dengeli. Özel bankalarda maalesef tersi durum var. Daha çok tüketime kredi arz ediyor. Değişim dönüşüm özel bankaları da daha fazla yatırım, üretim kredilerine yönlendirecektir. İstanbul Finans Merkezi yeni bir strateji. Mevzuatı, finansal okur yazarlık ve yeni kurumsal yapılarla birlikte Türkiye finans merkezi haline dönüşecektir.
‘ORTA VADELİ PROGRAM YENİ ÇIPA’
Dünyadaki bankalar pandemi sonrası muazzam parasal genişlemeye gittiler. Dünyada normal zamanlarda görmediğimiz bir dönem yaşadık. Şimdi dünya da farklı döneme girdi. Dezenflasyonist eğilimler güçlendi, istikrarlı dönem hakim hale geldi. Her dönemin kendine ait şartları var. OVP program olarak baktığınızda yeni çıpa. Esas olan bu dönemin en önümlü tarafı Mayıs seçimleri. Siyasi istikrar olmadan ekonomik istikrar olmuyor. Mayıs ayında belirsizlik ortadan kalktı, 5 yıllık bir pencere açıldı önümüzde. Cumhuriyetimizin 100. yılındayız. Bir yeni yüzyıla adım atıyoruz. Bu yeni dönemde daha farklı bakmamız lazım. Bütün toplum kesimleri için bunu söylüyorum. Zor bir dönemdeyiz ama zor dönemler aynı zamanda fırsatları getiren dönemler, sıralamaları değiştiren dönemler. 100. yıla Türkiye olarak iddialı girmemiz lazım. Zor zamanları iyi yönetirsek Türkiye olarak dünyadaki konumu farklı bir yere taşıyacağız. Serbest kur adı üzerinde. Türkiye’nin şartlarına göre, gelen kaynağın miktarına göre TL kaynaklarına olacak eğilime göre birçok etkenden bahsediyoruz. Son 3 aylık düzeltme gibi bir hareketlenme beklememek gerekir.
‘CARİ AÇIK KISIT OLMAKTAN ÇIKACAK’
Önemli olan cari dengenizi sürdürülebilir yapıda tutmak. OVP’de şunu tercih ettik; tasarruflarımızı artırarak, yatırımları daha fazla iç tasarrufla finanse edecek anlayışla hareket ettik. Bu cari açığı yüzde 2’ler civarında kolay, sürdürülebilir hale getiriyor. Cari açık sürdürülebilir kalkınmanın önünde bir kısıt olmaktan çıkacak.
‘EMEKLİLER İÇİN ÇALIŞMALAR SÜRDÜRÜLÜYOR’
Emekliler için ne yapabiliriz diye alternatiflere bakılıyor. 16 milyon emekli var. En küçük bir şeyin büylük etkiler oluştuğu bir alan. Çok dikkatli konuşmak gerekiyor. Maliyetleri iyi planlamak gerekiyor. Biz şartlarımızı sonuna kadar zorlayarak emeklimizin, çalışanlarımızın yanında olmaya gayret ediyoruz. Etmeye de devam edeceğiz.
‘AB İLE GÜMRÜK BİRLİĞİ HERKESİN LEHİNE OLACAK’
Cumhurbaşkanımız farklı çıkış yaptı. ‘Siz NATO’ya filanca ülke girsin diyorsunuz ama bizi AB kapısında bekletiyorsunuz’ dedi. AB Genişlemeden soru yetkiliyle görüştüm. Çok da olumlu gelişme oldu. Gümrük Birliği’nin güncellemesini değerlendirdik. Bunu genişlemek, modernize etmekle ilgili çalışmalar başlayacak. Bir süreç başladı. İki tarafta da özel sektör bunu destekliyor. İki tarafın da menfaatine olan bir şey. Bazı üye ülkeler kendi ülke menfaatlerini AB üzerinden sağlama peşindeler. Türkiye’ye dönük negatif tutum sergiliyorlar. Üyeliklerini kötüye kullanıyorlar. Yabancı düşmanlığı, içe kapanma, aşırı sağın yükselişi. AB Parlamento seçimleri var gelecek yıl. Yüksek sesle konuşmak istemedikleri bir dönem.
AB İLE VİZE SERBESTİSİ
Nihai hedefimiz vize serbestisi. AB kısa vadede vize kolaylaştırması konusunda adımlar atılacağını söylüyor. İş dünyası, öğrenciler gibi kesimlere kolaylıklardan istifade ettirme. Bir taraftan vize serbestisi çalmışmaları sürdürme. Vize serbestisinde karşılıklı çerçeve var. AB’nin de eksikliği var. Bizim de eksikliğimiz var. O süreç bir taraftan devam edecek. Vize kolaylaştırması vize serbestisinin alternatifi değil. Ara süreçteki adım.
‘KKTC’YE SU PLANI BAŞLATIYORUZ’
KKTC’den denizi altından çift hatlı proje çalışıyoruz. Fizibilite çalışmalarını başlattık. Bir mutabakat zaptı imzaladık. Bu da en az su projesi kadar önemli. KKTC’ye enerji anlamda arz güvenliği oluşturacak. Oradaki yenilenebilir enerjinin Türkiye’de kullanımına imkan verecek. Rum kesimi isterse onlarla da paylaşabiliriz dedi sayın Ersin Tatar. Türkiye kanalıyla KKTC ve Rum kesimi bütün ada Avrupa’ya kadar enterconnect sisteme bağlanmış olacak.
KKTC’DE BM İLE YOL GERİLİMİ
Rum kesiminde KKTC’yi dışlayıcı yaklaşımlar maalesef devam edecek. KKTC’nin yapmaya çalıştığı insanını daha rahat şekilde şehirlere ulaştıracak yol projesi. Buna itiraz edilmesini doğru bulmuyoruz. Çifte standart olarak görüyoruz. Köylülerin, Kıbrıs Türklerinin ülkelerine rahat gidip gelmelerine imkan verecek altyapı oluşturulacak. KKTC’de yol öyle ya da böyle bitecek. Buradaki muhatap KKTC devleti. Sonuçta KKTC devletinin projesi. Kendi insanına hizmet, imkan sunmak için yaptığı bir proje.
‘ADADA İKİ DEVLETLİ YAPI REALİTE OLARAK GÖRÜLMELİDİR’
Bir ülke sınır ihtilaflarına sahipse AB üye yapmaz. Bunu Rum kesimini alarak çiğnedi. BM’de şimdi kınama kararları alınıyor ama aynı BM’nin Anna Planı’na Kıbrıs Türkü ‘evet’ dedi, Rum tarafı çözümsüzlük dedi. Yeni bir aşamaya geçmiş durumdayız. Artık realite var. İki devlet var. Oturmuş kurumsal yapıları var. Olması gereken egemen eşitliği tanımaktır. Bu konuda her türlü gayreti sarfediyoruz.
ERDOĞAN-MİÇOTATİS GÖRÜŞMESİ
Diplomaside görüşmeler yapmak her zaman önemlidir. Bir genel perspektifi paylaşıyorum. Bu KKTC’nin de ve Türkiye Cumhuriyeti’nin perspektifi. Bu bir süreç. Artık farklı bir dünyadayız. Sanal ortamın, dijitalleşmenin, teknolojinin farklı bir yere geldiği, farklı platformlarda insanların alışveriş yaptığı farklı dünyadayız. 50 yıldır bir izolasyon ve haksız ambargo var. Türkiye her zaman Kıbrıs Türkünün yanında oldu ve olmaya devam edeceğiz.
RUSYA’NIN KKTC’DE TEMSİLCİLİK AÇMASI
Rusya’nın temsilcilik açması olumlu bir durum. KKTC’de Azerbaycan’da etkinlik yapacak. Bunlar önemli adımlar ve mesajlar. AB ile Türkiye arasında son dönemlerde objektif baktığınızda ortak menfaatler genişlemiş durumda. Özellikle Rusya-Ukrayna savaşında çok daha belirgin hale geldi. Göç, ticaret alanlarında Türkiye ile Avrupa arasında ortam menfaatler var. Akademik dünyalar arasındaki ilişkilerden tutun gençlik programa kadar birçok ilişkimiz var. Avrupa’da son dönemlerde dışlayıcı siyasetin güçlendiğini görüyoruz. Bu Avrupa’nın kendi geleceği açısından da endişe verici. İki Avrupa var. Birinci Avrupa, Kopenhag kriterleri, insan hakları, serbest piyasa, bu güzel bir Avrupa. İkinci Avrupa var. Daha dar bakan, içine kapanan, kimlik siyasetinin öne çıktığı, yabancı düşmanlığın, ırkçığın yer yer kabarması. Kutsal kitabımıza yapılanları gördük. Bu açık nefret suçu. İnanırsınız, inanmazsınız ama bu açık provokasyon. AB’nin kendi içinde tartışması gereken çok şey var.