Diyanet İşleri Başkanı Eli Erbaş, Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nın açılışını Selimiye Camii’nde yapmak üzere Edirne’ye gitti.
Vali Ekrem Canalp’ı makamında ziyaret eden Erbaş, ardından Selimiye Camii’ne geçti. Haftanın açılışını Selimiye Camii avlusunda düzenlenen programla yapan Erbaş, Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nda her yıl bir konu belirleyip o konuyu etraflıca ele aldıklarını belirtti. Bu yılın konusunun, ‘Cami, Din Görevlileri ve Vefa’ olarak belirlediklerini söyleyen Erbaş, Diyanet İşleri Başkanlığı ile ilgili önemli hususları dikkate çekmek istediğini ifade etti.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın millet ve medeniyet tarihinin en köklü kurumlarından odluğunu dile getiren Erbaş, şunları söyledi:
” Anayasal olarak toplumu din konusunda aydınlatmakla görevli bir teşkilattır. Tarihi boyunca, dinimizin ilke ve emirlerin yerine getirme noktasında üzerine düşen tüm görevleri yerine getirmiştir. Kurulduğu günden beri dinimizin temel kaynakları olan Kur’an ve sünnetin referansında bilgi ve hizmet üreten Başkanlığımızın her zaman birinci derecede önceliği, insanımızı, dinimiz İslam’ı tevhit, vahdet, güven, samimiyet, hukuk, adalet ve güzel ahlak gibi değerleriyle buluşturmak olmuştur. En zor şartlarda bile İslam akaidine muhalif hiçbir görüşe ve anlayışa prim vermemiştir. Bunlardan her zaman uzak durmuştur.”
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın fitne ve tefrika odaklarıyla yılmadan her zaman mücadele ettiğini kaydeden Erbaş, “Başkanlığımız, bir taraftan milletimizin birlik, beraberlik, kardeşlik, dayanışma ve yardımlaşma duygularını güçlendirmek için azami gayret gösterirken diğer taraftan da fitne ve tefrika odaklarıyla yılmadan her zaman mücadele etmiştir. Özellikle yakın geçmişte yaşadığımız 15 Temmuz ihanetine karşı milletimizin direnişine büyük katkı sunmuş ve akabinde inanç ve medeniyet değerlerimizi istismar eden FETÖ, DEAŞ, PKK gibi örgütlere, sapkın anlayışlara ve zararlı alışkanlara karşı milletimizi ve bilhassa gençlerimizi bilinçlendirmek için adeta bir seferberlik ruhuyla çalışmalar yapmıştır” diye konuştu.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın devlet, millet ve tüm İslam alemi için kıymetli bir imkan olduğunu söyleyen Erbaş, şöyle devam etti:
“Bugün birçok ülkede, özellikle de İslam coğrafyasında din üzerinden yaşanan kavga ve kargaşanın ülkemizde yaşanmamasında, teşkilatımızın varlığı ve mensuplarının azimli, kararlı ve bilinçli bir şekilde yaptığı çalışmaların etkisi ve önemi büyüktür. Ne var ki, görsel, yazılı ve sosyal medya organlarında zaman zaman bunu özellikle ifade etmeliyim ki, başkanlığımızla ilgili asılsız, iftira dolu, art niyetli olduğu aşikar haberlere ve paylaşımlara da şahit oluyoruz. Bu milletin değerlerine yabancı çevrelerce üretilen yanlış bilgi ve mesnetsiz yorumlar üzerinden bir algı yönetimi ve itibar suikastı yapılmaya çalışıldığını da maalesef görüyoruz. Bilinmelidir ki bu gibi durumlar, milletimizin geleceğine yönelik yapacağımız hizmetlerden bizleri asla alıkoyamayacaktır. Çünkü biz hizmetlerimizi imani bir mükellefiyetle yapıyoruz. Anayasal bir görev olarak yapıyoruz. İnsani bir sorumluluk duygusuyla yapıyoruz. Elbette kurum olarak yapıcı, yararlı ve ufuk açıcı eleştirileri kimden gelirse gelsin her zaman önemsiyor ve dikkat alıyoruz. Ancak milletimizin dini ve sosyal hayatına, insanlığın huzur ve geleceğine hizmet eden teşkilatımızın mesnetsiz ithamlarla yıpratılmaya çalışılması asla kabul edilebilir bir tutum değildir. Bunu da özellikle istifade etmek istiyorum.”
‘Dini değerlerin ve dine ait hükümlerin, tahlile ve teyide muhtaç bilgilerle gelişi güzel tartışmalara konu edilmesi, hiç kimseye fayda sağlamayacaktır” diyen Erbaş, şu ifadeleri kullandı:
“Bilakis, bu hususta sorumsuzca ve fütursuzca yapılan açıklamalar, nesillerimizin bilincinde onulmaz yaralara, telafisi mümkün olmayan toplumsal sorunlara yol açacaktır. Dolayısıyla dini argüman ve söylemlerle kendisini hakikatin merkezinde gibi gösteren fakat usul, esas ve hakikatten yoksun bir şekilde kaynağı belirsiz bilgiler paylaşarak zihinleri bulandıran tavırların Müslüman bilinci ve ciddiyetiyle asla bağdaşmadığını vurgulamak istiyorum. Din hakkında yazıp konuşan herkese önemli sorumluluklar düşmektedir. Yazılı, görsel ve sosyal medya aracılığıyla kamuoyuna hitap eden herkes hakikate, sahih bilgiye bağlı kalmak zorundadır. Söz söyleyen herkesin hakka ve hakikate karşı sorumluluğu vardır. Hakikate karşı vefasızlık, hastalıklı bir kalbin ve aklın sonucudur. Nefsine, ihtiraslarına, ön yargılarına teslim olarak hakka, hakkaniyete karşı vefasızlık yapmak, kişinin, vicdanına, kalbine, çevresine, toplumuna ve insanlığa karşı en büyük kötülüktür.”
Müslümanların, vefa bilincinin diri tutulması için bugün her zamankinden daha fazla gayret göstermek zorunda olduğunu ifade eden Erbaş, şöyle konuştu:
“Bu da geçmişte olduğu gibi günümüzde de öncelikle mabuda ve mabede vefa ile mümkün olacaktır. Camilerimizi başta vefa olmak üzere İslam ahlakının evrensel değerlerinin hayata taşındığı mekanlara dönüştürmekle gerçeklik kazanacaktır. Mekanların ruhu, ancak taşıdığı değerlere gösterilen ilgiyle canlılık kazanır. Mabede vefanın bir gereği olarak Diyanet İşleri Başkanlığımız, irşat ve rehberlik hizmetlerini cami merkezli sürdürmeye devam edecektir. Bu sebeple camilerimizin günümüz insanının ihtiyaçlarına cevap verebilecek fonksiyona sahip olması için büyük bir gayret sarf etmekteyiz. Bizler, 7’den 70’e bütün Müslümanların camilerimizde rahat ve huzur içerisinde ibadetlerini yapabilmelerini, sosyal ve kültürel faaliyetlerini buralarda rahatlıkla gerçekleştirebilmelerini arzu ediyoruz. Bu isteğimizin tam anlamıyla yerine gelmesi için çocukluk çağından itibaren herkesin cami ile irtibatını ve bu irtibatın devamını sağlamak, nesillerimizi caminin taşıdığı değerlerle buluşturmak için yoğun çalışmalar yapıyoruz. Fiziksel ve işlevsel olarak camilerimizin daha iyi bir noktaya getirilmesi için gereken çalışmaları hassasiyetle sürdürmekteyiz.”
Din görevlilerine çok önemli görevler düştüğünü de belirten Erbaş, “Zira İslam’ın değerleri, ancak onu temsil edenlerinin yaşantısında tebarüz ettiğinde teveccüh bulur. Din hizmeti, ancak din görevlisinin şahsında ve rehberliğinde şekillenerek istenilen hedeflere ulaşır. Din görevlisi, görev mahallinde-camiye gelen ya da gelmeyen- herkesin hocasıdır. Dolayısıyla o, hiç kimseye karşı ön yargılı davranamaz, söz ve davranışlarında kırıcı ve yıkıcı olamaz.Gördüğü yanlışları uygun bir metot ve yapıcı bir üslupla düzeltmeye çalışır. Din görevlisi, çevresindeki herkesle ünsiyet kuran ve kendisiyle de ünsiyet kurulabilen kimsedir.İnsanlarla ilişkilerinde dinin ve dini değerlerin izzetini korur. İtidali hiçbir zaman elden bırakmaz. Her zaman ve her yerde inancının kendisine kazandırdığı olgunluk ve vakarı muhafaza eder. Hocalarımız, kendisini itibarsızlaştıran ve din hizmetlerini aksatan üç büyük hatadan mutlaka uzak durmalıdır. Birincisi, söylem ve eylemlerinde tutarsızlık, ikincisi, temel dini ilimlerde yetersizlik, üçüncüsü ise toplumsal sorunlara karşı duyarsızlıktır” dedi.
Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, konuşmasının ardından Camiler ve Din Görevlileri Haftası dolayısıyla düzenlenen yarışmalarda dereceye giren din görevlilerine ödüllerini verdi.
Haftanın açılış programının ardından Selimiye Camii’nde, hafızlık kursunu bitiren 36 yeni hafızın icazet törenine katılan Erbaş, burada genç din görevlilerine başarılar diledi.
Erbaş daha sonra Selimiye Camii’ndeki mevlit programına katıldı.