-
-
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi bünyesinde 1974 yılında kurulan müzede geçmişten günümüze kadar veteriner hekimliğinin tüm aşamalarını içeren objeler ile çok sayıda belge bulunuyor.
-
-
Müzede yer alan yaklaşık 3 bin eserden 446’sı ziyaretçiler için sergileniyor. Müzede, şair Neyzen Tevfik’in kardeşi veteriner hekim Şefik Kolaylı’nın bağışladığı arşiv belgeleri arasından çıkan 3 telgraf da bulunuyor.
-
-
Osmanlıca yazılan ve aradan geçen yıllar nedeniyle bazı bölümleri okunabilen 15, 20 ve 28 Ocak 1921 tarihli telgraflarda Bayar, ihtiyaç duyulmadığı gerekçesiyle kapatılan Eskişehir Serum Dâr’ül-istihzârının (laboratuvar) Anadolu’da görülen sığır vebası salgını nedeniyle yeniden açılmasını istiyor.
-
-
Mustafa Kemal Atatürk’ün, 5 Ağustos 1921 tarihinde Meclis’in bütün yetkilerini devralmasından sonra yürürlüğe konulan ‘Tekâlifi Harbiyye Emirleri’ çerçevesinde toplanan hayvanlarda sığır vebası çıkınca Celal Bayar, Kolaylı’ya bu telgrafları göndermiş.
-
-
Bayar, telgraflarda kurumun bir an önce tekrar faaliyete geçirilmesini isterken, son telgrafında “Hayvanatı kurtarmak için faal bulunmak ömrümüzün en mühim vazifesidir” sözleri yer alıyor. 3 telgraf müzede özel bir bölümde özenle korunuyor.
-
-
‘TELGRAFLAR EN DEĞERLİ ESERLERİMİZ’
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Veteriner Hekimliği Tarihi ve Deontoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tamay Başağaç Gül, veteriner hekim Şefik Kolaylı’ya ait birçok objenin müzede yer aldığını, 3 telgrafın ise en değerli eserlerden olduğunu belirtti.
-
-
Gül, “Kurtuluş Savaşı yıllarında sığır vebası büyük bir felaket içinde. Bir yandan düşmanla mücadele edilirken, bir yandan hayvan hastalıklarıyla mücadele ediliyor. Şefik Kolaylı savaş yıllarında çok önemli görevler yürüten bir veteriner hekim. Celal Bayar’ın Şefik Kolaylı’ya çektiği 3 sayfalı şifreli telgraf bunlar. ‘Sığır vebasının yol açtığı felaket nedeniyle derhal şu bölgeye gelin ve burada savaşın’ şeklinde etkili cümlelerle kurulmuş şifreli telgraflar. Rivayete göre Celal Bayar vekaleti bitiyor ve diyor ki; ‘Sığır vebası yüzünden vekaletten düşeceğimi bilseydim, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin önünden sığır vebası serumu akıtırdım’ diyor” dedi.
-
-
Prof. Dr. Gül, Türkiye’de bilimsel hekimliğin başlamasından önce hayvan tedavilerinin usta-çırak ilişkisi ile yürütüldüğüne dikkat çekerek, “O tedaviler el yazmalarında nesilden nesile aktarılıyordu. Müzede sergilenen el yazması baytarnameler de yer alıyor. Burada 16’ncı yüzyıla ait örnekler var. 16’ncı ve 19’uncu yüzyıl arası yazılan baytarnameleri müzemizde sergiliyoruz” ifadelerini kullandı.
-
-
‘TÜRKİYE’DE KENDİ ALANINDA TEK MÜZE’
Prof. Dr. Gül, müzenin Türkiye’de kendi alanındaki tek müze olduğunu vurgulayarak, “Müzede veteriner hekimliğin 180 yıllık tarihini içeren ve anlatan objeler yer alıyor. Askeri Veteriner Okulu’nun, Sivil Veteriner Okulu’nun ve iki okulun birleştirilmesiyle oluşturulmuş olan Yüksek Veteriner Okulu’nun, yani 3 aşamalı okullaşma sürecindeki iki flama burada yer alıyor ve başka bir yerde bulma şansı yok. Sivil Veteriner Okulu öğrencilerinin o dönem giydiği üniformadan bir örnek de var. 1842 yılında bu okulu kurmakla görevlendirilmiş olan Prusya’dan gelen askeri veteriner hekim Gordlevski’nin el yazması ile hazırlanmış ders notları var. Dersler Almanca anlatılıyordu ve bir çevirmen yardımıyla eski Türkçeye çevriliyordu. Türkiye’de kendi alanında tek müze. Türkiye’de başka veteriner hekimliği tarihi müzesi yoktur. Veteriner hekimlerin laboratuvarlarda, kliniklerde, ofislerinde ya da sahada kullanmış oldukları objeler var” diye konuştu.