-
-
Rize’de kara kovan bal yetiştiriciliği geleneği sürdürülüyor. İçleri oyularak bir arının girebileceği boşluk bırakılan kütükler, sınırlı sayıdaki üreticiler tarafından ustalıkla tırmanılan ormanlarda boyu 40 metreyi aşan ağaç dallarına yerleştiriliyor.
-
-
Yaklaşık 6 ay müdahale edilmeyen kovanlar, ağustos ayının ilk haftası sağılmaya başlanıyor. Yeniden ağaçlara tırmanan üreticiler, kovanlardan sağılan organik kestane ve çiçek ballarını kilosu 600 liradan satışa sunuyor.
-
-
Bir kara kovandan ise 30 kiloya kadar bal alınabiliyor. Kara kovanlardan sınırlı miktarda elde edilen ballar, yoğun sipariş nedeniyle talebi karşılamıyor.
-
-
‘KARA KOVAN BALI DOĞAL’
Çamlıhemşin ilçesi Ayder Yaylası’nda, koruyucu elbise giymeden tırmandığı ağaçta kovana elini sokarak bal sağan Mustafa Memoğlu ise sıra dışı tarzı ile ilgi çekiyor.
-
-
Babasından öğrendiği arıcılığı sürdürdüğünü anlatan Memoğlu, “Hava şartları dolayısıyla çok fazla bal olmayacak, diye düşünüyorduk ancak çok verimli bir sezon geçiriyoruz. Buraya 1 aydan fazla yağmur yağdı. Arı o balı nasıl taşıdı ve kovanı doldurdu hayretler içerisinde kaldım. Kara kovanda tamamen doğal, insan eli değmeden bal üretimi gerçekleşiyor. Biz bir kütüğün içerisine oyarak kovanı hazırlıyoruz. Ağacın zirve noktasına kovanları yerleştiriyoruz. Ondan sonra arı balını kendisi yapıyor. Herhangi bir katkı maddesi kesinlikle olmuyor” dedi.
-
-
‘BU KÜLTÜR YOK OLMASIN’
Üretimin en doğal haliyle gerçekleştiği kara kovan bal üretiminin gelecek nesillere de aktarılması gerektiğini söyleyen Memoğlu, “Bu kültür bitmek üzere ama biz mücadele veriyoruz. Ben de kendi yeğenlerime ağaca çıkmayı, bal sağmayı öğretiyorum. Kara kovanları sırtımıza alıyoruz, yolu olmayan ormanların içerisinde uygun gördüğümüz ağaçların üzerlerine yerleştiriyoruz. Büyük zorlukları var ancak o doğal balı sağınca, yiyince ve insanlara yedirince büyük bir mutluluk duyuyorum. Çok zorlukları var ama zahmetine fazlasıyla değiyor. 40 metrelik ağaçlara yerleştiriyoruz. Kovanları yükseklere koyuyoruz çünkü arı direkt uçuş yapabilsin, diye. Ayılardan korumak için de ağacın gövdesini saçlarla kapatıyoruz. Yüzyıllardan beri süregelen bu gelenek, bu kültür ne yazık ki kaybolma tehlikesi yaşıyor. Bu kültürün yok olmaması için ben elimden geleni yapıyorum, gençlere de öğretmeye çalışıyorum” diye konuştu.