-
-
Elazığ’da yaşayan Fatih Bakır, demirci babasının ve yönetmen ağabeyinin etkisi altında kalarak çocukluktan itibaren sanata yöneldi.
-
-
Kendisi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi okumasına rağmen başta Mimar Sinan Üniversitesi öğretim üyesi Yardımcı Doç. Dr. Cemal Arslan olmak üzere birçok alanında uzman sanatçılar tarafından eğitimler alan Bakır, görsel sanatlarda kendini geliştirdi.
-
-
Ressam olan Bakır, son 15 yıldır ise ağaç oymacılığı ve altın varak sanatına yapmaya başladı. Evinin bodrumunu atölyeye çeviren ve sipariş üzeri çalışan Bakır, burada yaptığı görselleri başta yurt içi olmak üzere Katar, Rusya, Almanya ve Azerbeycan’a kadar gönderiyor.
-
-
Daha önce Cumhurbaşkanlığı Külliyesi için de önemli çalışmalar gerçekleştiren ve yoğun mesai harcayan Bakır, son zamanlarda ise ‘Yakup’ ismini verdiği papağanla birlikte atölyesinde çalışmalarını sürdürüyor.
-
-
15 yıldır görsel sanatlarla uğraştığını belirten Fatih Bakır, “Son zamanda artık ihtiyaca göre şekil alıyorum. Yaptığımız ş şuan ahşap oyma ve altın varak sanatını buluşturarak, objeleri göstermek istiyoruz. Elimizden geldiğince yapamaya çalışıyoruz. Yapım süresi objeye göre değişiyor. 3 saat süren ve 3 ay süren görsellerde oluyor. Üzerindeki ayrıntı ve motife göre şekil alıyor. Urartuları işledik. Var olan motifleri biraz daha belirginleştirerek, boyunlarını ölçeklendirerek oyduk. Kemer motiflerindeki görselleri bile büyütüp ahşaba işledik ve gideceği mekanda sergilenecek. Ayos diye Afrika ağacı ile yapılıyor. Ama şuada MDF oyuyoruz. Gürgen, meşe, ıhlamur ağaçlarını oyuyoruz. Ama istediğimiz ölçüde olmadığı için bu aralar MDF oyuyoruz. Onu kimyasallarla kitleyip, uzun senelere mukavemetini artırarak çalışmaya devam ediyoruz. Şuan Katar ile çalışıyorum. Almanya, Rusya ve Azerbaycan’a oylamalar gönderiyoruz. Bence sanat kopya çekmektir. Baktığımız herhangi bir şeyi belli bir çerçeveden geçirip yüzeye aktarıyoruz. Ahşabın çok farklı bir dokusu var. Aslında ahşap ile insan arasında herhangi bir kimyasal sokmamak lazım. Ahşabı hissetmek ayrı bir şey. Ahşap ile insan arasında çok güzel bir ilişki olduğuna inanıyorum. Severek yapmaya çalışıyorum” dedi.
-
-
Çalışmaları papağanıyla birlikte yaptığını aktaran Bakır, “Beraber yapıyorum. Bazen konuşuyor. Sabah uyandığımızda Yakup ile bir mizansene girmek mutlu ediyor. Hep beraberiz ayrılmıyoruz. Beraber çalışıyoruz. Önceden bugüne estetik bir kaygım vardı. Babamdan ve abimden dolayıdır. Çocukluğumuzdan beri yetiştirildik. Babam Almanya’da demirci ustasıydı. Sonra Türkiye’ye döndü. İlk onun çıraklığı ile başladım. İster istemez bir alt yapıdan geçmeniz gerekiyor. Ağabeyim de yönetmendir. Turizm Bakanlığına ait belgeseller çekti. Cannes film festivalinde mansiyon ödülü alan ilk Türk’tür. Benim sanatımı oturtan ağabeyimdir. Babamla başladığımız yol ağabeyimle devam etti. Elimden geldiğince ya Allah dedik ve çalıştık. Şükür ekmeğimizi tahtadan çıkartıyoruz” diye konuştu.
-
-
Ahşap ve varak sanatının Orda Doğu’da daha çok gündemde ve kullanır olduğunu dile getiren Bakır, “Bizim insanımız varakın ne olduğunu bilmiyor. Varak, Arapça yaprak anlamına gelen Mısırlılarda kullanılmış, Ceylan derisi arasına altın dövülerek mobilyalara, tavanlara ve ahşaplara işlenmiş. Oradan Osmanlı’ya ve günümüze kadar uzanan etkili bir sanattır. Varak çok farklı bir hissiyat ve görsel. Çeşitleri de var. Varak yüzünden de Osmanlı’da çok sanatçının kellesi gitmiştir. Bilinen bir sanattır. Günümüze de iyi kötü gelmiştir” şeklinde konuştu.