-
-
Haki üniforması ve başındaki kefiyesiyle Filistin’in simge ismi Yaser Arafat, İsrail devletine karşı yürütülen dallı budaklı Arap direnişinde sağcı, solcu, Müslüman, Hıristiyan, Şii ve Sünni herkesin saygısını kazanmış bir liderdi.
-
-
1929 yılında dünyaya geldi. Asıl adı Muhammed Yaser Abdülrahman Abdülrauf olsa da dünya onu takma adı olan Arafat ile tanıdı.
Anne tarafı Kudüslü olan Arafat, ailesinin yedi çocuğunun altıncısıydı. Gazzeli olan babası, Mısır’ın başkenti Kahire’de tekstil ticaretiyle uğraşıyordu. Arafat birçok defalar, annesinin memleketi Kudüs’te doğduğunu dile getirse de, araştırmalar asıl doğum yerinin Kahire veya Gazze olabileceğini ortaya koyuyor.
-
-
1933 yılında, Arafat henüz 4 yaşındayken, annesi bir böbrek hastalığından vefat etti. Yedi çocuğuna tek başına bakmakta zorlanan babası, onu ve küçük kardeşini, eşinin Kudüs’te yaşayan akrabalarının yanına gönderdi. 1937’den itibaren ise Arafat ve küçük kardeşinin bakımını ablaları üstlendi.
Arafat, İsrail’e karşı savaşan Filistinlilere yardım etmeye, ergenlik çağında başladı. İsrail’in Arap komşularını ağır bir yenilgiye uğrattığı 1948 Savaşı’nda, Filistinli savaşçılara gizlice silah sağlamaya çalışan bir grupta çalıştığı biliniyor.
Filistinli birçok öğrenci gibi o da eğitimine devam etmek için Mısır’a gitti. Kahire’deki 1. Kral Fuat Üniversitesi’nde okurken, Filistinli Üniversiteliler Derneği’ni kurdu. Bu grup, 1956’da Süveyş Krizi’nin patlak vermesiyle birlikte İngiliz, Fransız ve İsrail güçlerine karşı savaşan Mısır cephesine birçok gönüllü gönderdi.
-
-
Arafat, üniversiteden mühendislik diplomasıyla mezun olduktan hemen sonra, Körfez ülkelerinden Kuveyt’te iş hayatına başladı. Ama genç devrimcinin aklında parlak bir kariyerden fazlası vardı. Kuveyt’te çalışırken Fetih örgütünü kurdu. Bu örgüt, 1964’te kurulacak ve uzun yıllar boyunca Filistin silahlı direnişini üstlenecek Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) en popüler ve en güçlü unsuru haline gelecekti.
-
-
Fetih’e ve Filistin davasına dikkat çekmek için çeşitli faaliyetlere girişen Arafat, Filistinuna (Bizim Filistinimiz) dergisini yayımladı. Fetih hareketini yaygınlaştırmak ve vizyonunu genişletmek için 1965 yılında örgütün Cezayir şubesini açtı. Bu noktadan sonra Arafat, Arap dünyasında Filistin meselesine farkındalık yaratmak için çabaladı. Bunu yaparken de İsrail’e karşı yürütülen mücadelenin herhangi bir Arap yönetiminin tekeline girmemesine özen gösterdi.
-
-
Arafat’ın dünya çapında tanınması, İsrail birliklerine karşı Filistin’in Arap bölgelerinden düzenlediği saldırılara komuta etmesiyle gerçekleşti. Ona göre silahlı direniş, anayurdunu ve özgürlüğünü yitirmiş bir ulus için tek çıkış yoluydu.
-
-
Filistin direnişini bağımsız bir hareket olarak tutmaya çalışması, onu Arap yönetimleriyle karşı karşıya getirdi. Ürdün’e göç etmek zorunda kalmış Filistinliler ile Ürdün ordusu arasındaki gerginlik, Eylül 1971’de çatışmaya dönüştü. Kara Eylül olarak bilinen ve Temmuz 1971’de sona eren olaylar esnasında binlerce Filistinli, Ürdün güvenlik güçleri tarafından katledildi.
-
-
Filistinli gruplar, Kara Eylül ile birlikte Ürdün’den Lübnan’a geçmeye zorlandı. Arafat 1973’te, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) siyasi kanadının liderliğine seçildi. Lübnan, karmaşık etnik ve dini yapısıyla zaten yeterince kırılgan bir ülkeydi. Böyle bir siyasi arenaya giren yeni aktör FKÖ, Lübnan’daki gerginliği bir üst düzeye çıkardı. Filistinliler, kendilerini aniden ölümcül bir iç savaşın içinde buldular. FKÖ savaşçıları Lübnan’a yerleşerek, buradan İsrail’e karşı ataklar düzenleyebilecekleri karargâhlar kurdular. Bunu İsrail’in Lübnan’ı işgal etmesi izledi. 1978’de kısmi işgalle başlayan İsrail operasyonu, 1982’de Güney Lübnan’ın neredeyse tümüne yayıldı.
-
-
İsrail’in Lübnan’ı işgal etmesinin ana hedeflerinden biri de Arafat’a bağlı savaşçıları bu ülkeden çıkartmaktı. İsrail ordusu, başkent Beyrut’u kuşattı. Kuşatmanın kalkması için Arafat’ın 1982 yılının yazına doğru Beyrut’u terk etmesi gerekecekti. 1982 sonlarında ABD’nin garantörlüğü ve birçok ülkenin desteğiyle varılan anlaşma uyarınca Filistinli lider ve savaşçılar farklı Arap ülkelerine dağıtılacaktı. ABD, Lübnan’daki Filistinli mültecilerin güvenliğinden sorumlu olacaktı.
-
-
FKÖ’nün Lübnan’dan çekilmesinin hemen ardından, 16 Eylül 1962 günü, Beyrut’taki Sabra ve Şatila kamplarında yaşayan 2200 civarında Filistinli mülteci, İsrail güçlerinin gözleri önünde katledildi. Katliamı gerçekleştirenler, İsrail yanlısı ve aşırı sağcı Hıristiyanların kurduğu Lübnan Falanjistleri’ne bağlı milislerdi. FKÖ karargâhı, ‘Sabra ve Şatila Katliamı’ üzerine Tunus’a taşındı. Örgütün lider kadrosu Tunus ve Suriye’ye yerleşirken, savaşçıları tüm Orta Doğu coğrafyasını mesken tuttu.
-
-
1988’de FKÖ‘nün Filistin Ulusal Konseyi, başkenti Kudüs olan, özgür Filistin devletini ilan etti. Arafat, Filistin’in bağımsızlığını ilan ettikten sonra her türlü şiddet olayına karşı çıkacağını duyurdu ve diyalog için ABD’nin koşullarını kabul ettiğini belirtti.
-
-
Arafat 1974 yılındaki Birleşmiş Milletler (BM) toplantısında yaptığı konuşmayla hafızalara kazındı. “Bir elimde zeytin dalı diğerinde direnişçinin silahı ile karşınızdayım” diyen Arafat, “zeytin dalının elimden düşmesine izin vermeyin” sözleriyle saatlerce ayakta alkışlandı.
-
-
Arafat 1988 yılında BM Genel Kurulu’nda kürsüye çıktığında ise FKÖ’nün İsrail’in var olma hakkını tanıdığını ve kabul ettiğini duyurdu. Bu açıklama, Arafat’ı ve FKÖ’yü, ABD’nin gözünde daha önemli bir konuma taşıdı. 1989’da Filistin Merkezi Konseyi Arafat’ı Filistin devletinin başkanı ilan etti.
-
-
Bu görece umutlu ve müreffeh dönemde Arafat dünya evine girdi. 59 yaşındaki Arafat, Hıristiyanken Müslümanlığa geçen 27 yaşındaki Suha Daoud Al Tawil ile evlendi. Temmuz 1990’da gözlerden uzak bir düğünle bir araya gelen çiftin 1995 yılında tek kızları olan Zahva, Fransa’da dünyaya geldi.
-
-
Düğünden bir yıl sonra Filistinli müzakereciler barış görüşmelerine Madrid’de başladı. Görüşmeler Amerika ve Rusya’nın arabuluculuğu ile devam ederken, Arafat Norveç’te yürütülen gizli barış görüşmelerine de destek veriyordu. 1993 Oslo Antlaşması bu sürecin bir ürünüdür.
-
-
Taraflar, İsrail hükümetinin, Filisitin yönetiminin sınırlı toprak egemenliğini ve Batı Şeria ile Gazze’de kısmi kontrolünü tanıması konusunda anlaştı. Anlaşma ile İsrail devleti, Arafat başkanlığındaki Filistin Yönetimi’nin varlığını resmen tanımış oldu.
-
-
Oslo ve Madrid antlaşmaları kağıda döküldü ve taraflar Amerika’da bir araya geldi. Arafat ve İsrail Başbakanı İshak Rabin’in tarihi tokalaşma anı burada yaşandı. Böylece Filistin’in, kontrolü altındaki Batı Şeria ve Gazze’de, sınırlı da olsa kendi kendini yönetme hakkı tanınmış oldu.
-
-
Arafat ve Rabin bu antlaşma ile Nobel Barış Ödülü’nü kazandı. Ancak bu antlaşma Filistinlilerin yaşamına çok az yansıdı. Arafat ise binlerce eski silah arkadaşı ile birlikte Gazze’ye geri döndü.
-
-
Oslo’yu 1994 Kahire Anlaşması izledi. Buradan da İsrail birliklerinin Gazze’den kısmi çekilme kararı çıktı. 1996 yılında yapılan Filistin seçimlerinde Arafat oyların yüzde 83’ünü alarak Filistin Yönetimi’nin başkanı seçildi. Bu destekle 1998’de Wye Nehri Memorandumu’nu imzaladı.
-
-
Ne var ki barış süreci son aşamasında büyük engellere tosladı. Bunların başında Kudüs, mültecilerin geri dönüş hakkı, yasadışı Yahudi yerleşimleri, sınırlar ve su meselesi gibi hayati konular yer alıyordu.
-
-
Arafat, bu sorunların aşılması için ABD Başkanı Bill Clinton ve İsrail Başbakanı Ehud Barak ile 2000 yılında Washington yakınlarındaki Camp David kasabasında bir araya geldi. Ancak görüşmeler çıkmaza girdi ve başarısız oldu. Clinton ve Barak bu başarısızlığın sorumluluğunu, tüm baskılara rağmen Kudüs’ün egemenliğinden ödün vermeyen Arafat’a yükledi.
-
-
Filistinliler barış sürecinin çıkmaza girmesine çok kızdı ve bu, bölgesel Filistin Yönetimi ile ilgili çalışmaların tamamen durmasına neden oldu.
-
-
Filistinlilerin hayal kırıklığı kendini Eylül 2000’de toplu bir kalkışma ile gösterdi. Gösterileri, dönemin İsrail Başbakanı Ariel Şaron’un ve ana muhalefet liderinin Harem El Şerif’e yaptığı ziyaret tetikledi.
-
-
İsrail bu olaylar sonunda Arafat’ı barış görüşmelerinin sürdürülmesi için uygun olmamakla suçladı ve onu Batı Şeria’da bulunan karargâhı El Mukataa’da zorunlu ev hapsinde tuttu. Mart 2002’de İsrail ordusu tarafından başlatılan kuşatma iki yıl sürdü. Kuşatma süresince El Mukataa defalarca bombalandı ve İsrail tankları Arafat’ın ofisini tanklarla doğrudan hedef aldı.
-
-
Zorunlu hapis süresince İsrail yönetimi Arafat için üç farklı seçenek üzerinde durdu: Tutuklama, sürgün veya öldürmek. Daralan kuşatma çemberine ve baskılara rağmen Arafat, Filistin Yönetimi’ni El Mukataa’dan idare etmeyi sürdürdü.
-
-
25 Ekim 2004 tarihinde Arafat, aniden, grip teşhisiyle hastalandı. Görgü tanıkları, Arafat’ın sağlık durumunun ciddileştiğini hatta toplantılardan birinde kustuğunu aktarmıştı. Bunun üzerine Mısır, Ürdün ve Tunus’tan tıbbi ekipler Arafat’ın hastalık nedenini bulmak için Mukataa’ya akın etti.
-
-
Bütün tıbbi çabalar Arafat’ın iyileşmesini sağlayamayınca Fransa’ya nakli gündeme geldi. Arafat, Paris’te bulunan bir askeri hastaneye götürüldü. Fransız doktorlar bir dizi test yaptıktan sonra Arafat’ın zehirlendiğine yönelik bir kanıt bulamadı.
-
-
3 Kasım 2004’te Arafat bir daha uyanmamak üzere komaya girdi. 11 Kasım günü Arafat’ın öldüğü resmen duyuruldu. Paris’teki hastane yetkililerine göre, Filistinli liderin ölüm nedeni ani beyin kanamasıydı. Ancak otopsi yapılmadı ve Arafat’ın tıbbi kayıtlarına Filistinli yetkililer el koydu.
-
-
Arafat Kudüs’te gömülmeyi vasiyet etmişti ama İsrailli yetkililer bunu kabul etmedi. Mısır’da yapılan resmi cenaze töreninden sonra Arafat, son direnişini yaptığı El Mukataa’nın bitişiğine defnedildi.
-
-
Kasım 2012’de Arafat’ın mezarı açılarak kemiklerinden örnek alındı. Yapılan inceleme sonucunda İsviçreli bilim insanları, Arafat’ın kemiklerinde normalin 18 katı radyoaktif polonyum maddesine rastladı. Bilim insanları, bu sonuçlar doğrultusunda Filistinli liderin yüzde 83 ihtimalle polonyum ile zehirlendiğini ifade ettiler.
-
-
Arafat’ın hayatından kareler…