-
-
Mustafa Kemal, Mondros Mütarekesi’nin 30 Ekim 1918’de imzalanmasından sonra Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı’ndan 13 Kasım 1918’de İstanbul’a döndü. Kartal İstimbotu’yla boğazdan karşıya geçerken, İngiliz ve Fransız bayraklarının dalgalandığı işgal donanmasına bakarak, tarihe kazınan o sözleri söyledi: “Geldikleri gibi giderler!..”
-
-
14 Kasım 1918 tarihli Yeni Gün gazetesi, “İtilaf donanması limanımızda” manşetiyle çıkmıştı. Haberde, işgale gayrimüslimlerin sevindiği, “Çanakkale’de verilen şehitlerin hatırasıyla titreyen öteki kısmın” ise üzüldüğü yazıyordu. Sol altta ise Çanakkale Kahramanı Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul’a geldiği belirtiliyordu.
-
-
İstanbul’da kaldığı 6 ay boyunca her kesimle görüşmeler yaptı. Kurtuluş için bir yol arıyordu. Tarihçi Sinan Meydan, Mustafa Kemal Paşa’nın bu süre içinde yaptığı görüşmeleri dört gruba ayırıyor:
1- Kendisine yakın gördüğü, düşüncelerini ve planlarını açıkladığı kişiler: Fethi Okyar, Tevfik Rüştü Aras, Ali Fuat Cebesoy, Rauf Orbay, İsmet İnönü, Dr. Rasim Ferit Talay.
2- Hükümete yakın kimseler: Padişah Vahdettin, Sadrazam Ahmet İzzet Paşa, Dâhiliye Nazırı Mehmed Ali Bey, Bahriye Nazırı Avni Paşa, Harbiye Nazırı Fevzi Çakmak Paşa.
3- Eski İttihatçılar: Kara Vasıf Bey, İsmail Canbolat ve Ali Rıza Bey.
4- İşgal kuvvetlerine yakın kimseler: Bazı İngiliz gazetecileri, İngiliz ajanlarından Rahip Frew ve İtalyan İşgal Kuvvetleri Komutanı Kont Sforza.
-
-
İşgal altındaki İstanbul’da yapılan girişimler sonuç vermeyince geriye tek çare kalmıştı: Anadolu’ya geçmek… Mustafa Kemal Paşa, kararını önce güvendiği silah arkadaşlarından Ali Fuat Cebesoy’a, İsmet İnönü’ye ve Rauf Orbay’a açıkladı. Gebze-Kocaeli üzerinden Anadolu’ya gizli geçiş planı hazırlandı. Ancak daha sonra Atatürk’ün 9. Ordu Müfettişi olarak Anadolu’ya gönderilmesi gündeme gelince bu plandan vazgeçildi. Mustafa Kemal, müfettişliği kabul ederken, görevinin geniş yetkilerle donatılmasını sağladı. Öyle ki Ankara’nın doğusunda kalan her yerden sorumlu hükümet yetkilisi konumundaydı.
-
-
Mustafa Kemal, 14 Mayıs’ta Sadrazam Damat Ferit Paşa’nın Nişantaşı’ndaki evinde akşam yemeğinde yeni görevi konusunda görüşmelerde bulundu. Sadrazam’ın yanından ayrıldıktan sonra Cevat (Çobanlı) Paşa ile arasında şu konuşma geçti:
– Bir şey mi yapacaksın Kemal?
– Evet Paşam, bir şey yapacağım.
– Allah muvaffak etsin.
– Mutlaka muvaffak olacağız.
-
-
Harbiye Nazırlığı (Savaş Bakanlığı) bünyesinde görev yapan İngiliz irtibat subayı John G. Bennett de Mustafa Kemal’in olağanüstü yetkilerinden şüphelenmişti. Bennett, Mustafa Kemal ve karargahının yol iznini imzalamakta tereddüt geçirmişti. İzmir’in işgal edildiği 15 Mayıs günü ise Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanlığı’nda Cevat (Çobanlı) ve Fevzi (Çakmak) paşalara, sonra da Babıali’de bazı hükümet üyelerine veda etti. Aynı gün, Yıldız Sarayı’nda Padişah Vahdettin tarafından kabul edilen Mustafa Kemal, daha sonra Bandırma Vapuru Kaptanı İsmail Hakkı (Durusu) Bey’i, Şişli’deki evine çağırarak yolculukla ilgili bilgi aldı.
-
-
Mustafa Kemal, 16 Mayısta Cuma selamlığından sonra Padişah Vahdettin’e veda etti. Şişli’deki evinde annesi ve kız kardeşiyle vedalaşan Mustafa Kemal Paşa, yola çıkışındaki kritik saatleri şöyle anlatmıştı:
-
-
”Otomobil kapı önünde idi. … Tam o sırada gelerek beni büroma götüren bir dostum (Rauf Orbay), aldığı bir habere göre, benim ya hareketime müsaade edilmeyeceğini, yahut, vapurun Karadeniz’de batırılacağını söyledi. Yıldırımla vurulmuşa döndüm. Daha sonra vaktiyle uzun müddet yanımda çalışan bir erkanıharp (kurmay) da gelerek, maiyetinde çalıştığı bir damattan aynı şeyleri öğrendiğini bildirdi. Bir an yalnız kaldım ve düşündüm. Bu dakikada düşmanların elinde idim. Bana her istediklerini yapamazlar mıydı? Beynimden bir şimşek geçti: Tutabilirler, sürebilirler, fakat öldürmek! Bunun için beni Karadeniz’in coşkun dalgaları arasında yakalamak lazımdır. Bu ihtimal mantıklı idi. Ancak artık benim için yakalanmak, hapsolmak, sürülmek, düşündüklerimi yapmaktan men edilmek, hepsi ölmekle eşit idi. Hemen karar verdim, otomobile atlayarak Galata Rıhtımı’na geldim.”
-
-
Sandallarla gidilen Bandırma Vapuru’nda, Kız Kulesi açıklarında İtilaf Devletleri denetim görevlilerince silah ve kaçak malzeme arandı. Arama sürerken, ”kaptan yerinde” bulunan Mustafa Kemal’in kararlılığı göstermek amacıyla hareket hazırlıklarını çabuklaştırması söylediği ”yirmi yedi yıllık ihtiyar kaptan” demir aldırmaya başladı. Subayların gemiyi terk etmelerinin ardından Karadeniz’e yönelen Bandırma’nın güvertesinde Mustafa Kemal Paşa, yanındakilere şunları söyleyecekti:
-
-
“Bunlar işte böyle yalnız demire, çeliğe, silah kuvvetine dayanırlar. Bildikleri şey yalnız madde! Bunlar hürriyet uğruna ölmeye karar verenlerin kuvvetini anlayamazlar. Biz, Anadolu’ya ne silah ne cephane götürüyoruz; biz ideali ve imanı götürüyoruz.”