Karkamış kazıları, 2011-2021 döneminde Prof. Dr. Nicol Marchetti (Bolonya Üniversitesi) Başkanlığı’nda, Doç. Hasan Paker (İstanbul Üniversitesi) Başkan Yardımcılığı’nda, Prof. Dr. Mustafa Özakça (Gaziantep Üniversitesi), Prof. Dr. Refik Duru ve Prof. Dr. Belkıs Dinçol’un bilimsel danışmanlığında gerçekleştirildi. Dünyanın en önemli arkeolojik kentlerinden biri olan Karkamış’taki kazıların onuncu sezonunun tamamlanmasının ardından Türk-İtalyan ekip tarafından hazırlanan rapor, Karkamış’ın önemini ortaya koyuyor.
Restorasyon çerçevesinde saray bölgesinde tüm alanlarda taşların üzerindeki çatlaklar, yüzeyler ve duvarlar korumaya alındı.
Antik kentin en önemli kısmı Türkiye sınırları içerisinde kalan 55 hektarlık kesimde kalırken, dış kentin bir bölümü (35 hektar) Suriye tarafında bulunuyor. Sınırın belirlenmesinin ardından 1956 yılında mayınlanan bölge, 2011’de mayından arındırıldı.
Karkamış Antik Kenti’ndeki kazılar, 2021 yılında Karkamış kent tarihini detaylı bir şekilde aydınlatacak bir çok alanda yoğunlaşıldı.
Aşağı Saray alanının doğu kısmında, kentin doruk noktasında olduğu Hitit İmparatorluk dönemi (yak. MÖ. 1225) araştırmalarına devam edildi. “Mühür Evi” olarak adlandırılan idari yapıda Hitit idaresinin en yüksek görevlilerine ait onlarca mühür baskılı kil mühürleme keşfedildi. Bu mühürlemelerin hangi mallara uygulandığı belirlenerek, Karkamış vasal krallığı yönetiminin nasıl işlediğine ilişkin temel bir fikir edinilebiliyor.
Olağanüstü önem taşıyan binadaki buluntulardan biri muhtemelen Orta Assur krallığının önemli tüccarlarından biri olan Piradu ile adaş (ya da kendisi) bir görevliye ait mühür baskıları içeren bir bulla oldu. Piradu’nun kimliği, Hitit Devletinin yıkılışına doğru bozulan Hitit-Assur ilişkileri ve dönemin bazı olaylarının kronolojisinin çözümlenmesine katkı sunacağı öngörülüyor.
Bir diğer önemli buluntu ise Anadolu’da ilk kez karşılaşılan bir çömlek üzerinde boya ile çizilmiş “Kentin İdarecisi, X-patu” yazan Anadolu Hiyeroglifli yazıttır. Kazıların 2020 sezonu sırasında yine aynı döneme ait 100 civarında kil mühürlemeden kapı mühürlemek için kullanılmış olan biri “Mühür (Evi) Beyi” Zinni adında görevlinin muhteşem silindir mührünün baskılarını taşımaktadır. Ayrıca aynı alanın MÖ. 1100 civarı “Karanlık Çağ” olarak anılan Demir Çağı I döneminde idari işlevini sürdürdüğünü keşfedildi. Bu dönemde nadir karşılaşılan Anadolu Hiyeroglif Yazılı mühür baskıları da içeren 100 civarında mühürleme bulundu.