TBMM Genel Kurulunda, Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Ticaret Bakanlığının 2022 yılı bütçelerinin görüşmeleri sürüyor.
Bütçeler üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz alan Grup Başkanvekili Erhan Usta, Türkiye’de ekonomi başarısızlığının olduğunu, bu başarısızlığı kimsenin üstlenmek istemediğini savundu.
Yapılması gerekenin; yeni bir orta vadeli program ve yeni bir bütçe çerçevesi olduğunu anlatan Usta, “Zaten getirdiğiniz bütçenin üçte biri çok kısa süre içerisinde eridi. Yani 224 milyar dolar olarak gelen bütçe şu anda 128 milyar doların altına indi. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez, o ‘istikrarsızlık dönemi’ dediğiniz dönemlerde dahi böyle bir şey görülmedi. Türkiye’de, ilk kez böyle bir şeyle karşılaşıyoruz.” dedi.
Bütçenin yüzde 43’ünün, artan kur artışı karşısında eridiğini ileri süren Usta, şöyle devam etti:
“Özellikle Berat Albayrak döneminde borçlanmada ciddi hatalar yapıldı. Altın üzerinden, döviz üzerinden ve enflasyona endeksli borçlanmalar yapıldı. Enflasyona endeksli borçlanmalar eskiden de vardı ancak Türkiye, altın ve döviz üzerinden borçlanmaları belki 20 yıldır, 30 yıldır unutmuştu. 39 günde, sizin bu yanlış borçlanmalarınız nedeniyle Hazinenin borcu 606 milyar lira arttı. Ekimde aylık vergi geliriniz 96 milyar lira. Yani bir ayda bütün bu vatandaşlardan topladığınız verginin 6.3 katını, bu yanlış borçlanma stratejisinden dolayı birilerinin cebine aktardınız.”
İYİ Parti Denizli Milletvekili Yasin Öztürk de yeni dünya düzeninde saldırı, savunma, korunma ve savaş stratejilerinin değiştiğini, iki yıl önce Çin’de ortaya çıkan Kovid-19 salgınının, hala tüm dünyayı etkisi altında tutmaya devam ettiğini söyledi.
Virüsün genetik varyantlarının değişmesi nedeniyle bu salgının etkisinin ne kadar süreceğine ilişkin bir öngörüde dahi bulunulamadığını belirten Öztürk, şöyle konuştu:
“Şu an dünyanın elindeki tek silah ve savunma sistemi aşıdır. Böyle bir durumda genetik verilerimizin, biyolojik verilerimizin bizim dışımızdaki ülkelere açık hale getirilip ifşa edilmesi hangi akla sığar? Siz bu konuda hiç mi endişe taşımıyorsunuz? ‘FETÖ, FETÖ’ diyorsunuz ya, Mamak’ta Adasel Vakfı adıyla çalışan bir genetik ve kök hücre merkezi vardı. Vakfın kuruluşundaki kişi FETÖ’nün doktoru Tuncay Delibaş. O tarihlerde kamu hastanelerinin laboratuvar işletmeleri bu adamın elindeydi. 15 Temmuz’da el konulduktan sonra bu merkezin adını Aziz Sancar Araştırma Merkezi olarak değiştirdiniz. Sadece adını temiz olan bir isme değiştirdiniz. Yaptığınız aynı, işlev aynı, FETÖ ne yapıyorsa onu yapmaya devam ediyorsunuz.”
‘BANKACILIK SEKTÖRÜ MAKROİKTİSADİ POLİTİKALARDAN ETKİLENİYOR’
İYİ Parti Ankara Milletvekili Durmuş Yılmaz da halkın tasarruflarını yöneten bankacılık sektörünün, diğer sektörlere göre daha sıkı düzenlemelere tabi olduğuna işaret etti. Yılmaz, diğer yandan bankacılık sektörünün, izlenen makroiktisadi politikalardan en çok etkilenen sektörlerin de başında geldiğini belirtti.
Türkiye’de 1990-2001 yılları arasındaki yüksek kamu harcamalarının, yüksek enflasyona neden olduğunu, bunun sonucu, kamu kesiminin yüksek faizlerle borçlanmak durumunda kaldığını vurgulayan Yılmaz, şunları kaydetti:
“Türk bankacılık sektörü, bir yandan kısıtlı iş tasarruflarını kamu açıklarını finanse etmek üzere kullanırken diğer yandan izlenen kur ve yüksek reel faiz politikalarının teşviki ile yurt dışından borçlanma yoluna gitmiştir. Bu dönemde özel kesime verilen krediler, toplam aktiflerin yüzde 20-25’i düzeyindeyken kamunun ihraç ettiği menkul değerlere yapılan yatırımlar yüzde 60-70 düzeylerine çıkmıştır. Esasında bütçe açıklarının doğrudan piyasadan borçlanılmasına ek olarak dolaylı olarak kamu bankaları tarafından finanse edilmesini sağlayan ve görev zararı olarak adlandırılan politikaların yol açtığı tahribatın boyutu, ancak 2001 krizi sonrasında ortaya çıkmıştır. Son yıllarda izlenen iktisadi politikaların muhtemel sonuçları maalesef 1990’larda izlenen politikaların yol açtığı tahribatı fersah fersah aşacak bir düzeye erişmiştir.”
‘TAŞA MI ZAM GELDİ, TOPRAĞA MI ZAM GELDİ?’
İYİ Parti Samsun Milletvekili Bedri Yaşar ise özellikle inşaat sektöründe kullanılan 300’ün üzerindeki ham madde fiyatlarında yüksek oranda artış olduğunu, Rekabet Kurumunun bu konuda sessizliğini koruduğunu ileri sürdü.
Devlet çimento sektöründen çekildiği için bugün üretimin tamamının özel sektörün elinde olduğunu dile getiren Yaşar, “Peki ne oluyor da çimento fiyatları 4 kat yükseliyor? Daha senenin başında 120 lira olan C25, C30 sınıfı beton, bugün 400 liralara dayandı. Türkiye’de taşa mı zam geldi, toprağa mı zam geldi?” diye sordu.
Yaşar, sektörde, enerji fiyatlarındaki yükselişe bağlı bir miktar artışın olabileceğini ancak bunun beton fiyatlarına 4 kat yansımasını kimsenin izah edemeyeceğini kaydederek, “Bugün hangi sektörde ne yaparsanız yapın bunun adı inşaattır. Hangi fabrikayı yaparsanız yapın, hangi sektörle ilgili üretimden bahsederseniz edin muhakkak bunun temelinde inşaat vardır. İhracatın yükselmesinden hepimiz onur, gurur duyarız. Keşke 2023 hedefiniz 500 milyar olsa; biz de sizi buradan alkışlasak. Ülkedeki bu gelişmelerden bizler her zaman mutluluk duyarız ama iç piyasadaki dengeleri de muhakkak denetlemeniz lazım” değerlendirmelerinde bulundu