İYİ Parti Sözcüsü Zorlu, İsveç’in NATO üyeliği sürecine ilişkin yazılı açıklama yaparak değerlendirmede bulundu.
“Öncelikle ifade etmek isteriz ki, NATO’nun genişleme sürecine saygı duymaktayız” diyen Zorlu, şu ifadeleri kullandı:
“Ancak İYİ Parti açısından Türkiye’nin onuru, saygınlığı ve çıkarları her şeyden önemlidir. İsveç’in, NATO’ya başvurduğu Mayıs 2022 ve ardından Madrid Zirvesi’nden bu yana maalesef ciddi bir yol katedilememiştir. Bunun en büyük sebebi de siyasi iktidarın daha önce yaptığı hataları başka yollarla telafi etme ve dış politikayı iç politikaya malzeme yapma stratejisidir.”
Medya İlişkileri Başkanımız ve Parti Sözcümüz Prof. Dr. Sayın Kürşad Zorlu’nun;
Litvanya’da gerçekleşen NATO Zirvesi’nde, İsveç’in üyeliğine ilişkin Türkiye’nin karar ve tutumu hakkındaki açıklamasını milletimize sunuyoruz. pic.twitter.com/aiu26p3pxF
— İYİ Parti (@iyiparti) July 11, 2023
Zorlu, Türkiye, İsveç ve NATO’nun üçlü görüşmesinin ardından dün yapılan açıklamayı, Türkiye-NATO ilişkileri açısından ileriye doğru bir adım olarak değerlendirdiklerini ama bunun, “büyük ölçüde temennilerden oluşan, yarınlar için garanti taşımayan, adeta bir geri adım atma metni” olduğunu kaydetti.
Türkiye onay vermediği sürece NATO’nun yeni üye kabul etmesinin mümkün olmadığını vurgulayan Zorlu, “Haklı gerekçe ve çekincelerimizi kararlı, tutarlı ve iyi bir diplomasi ile uygulamak varken maalesef bir kez daha elimizdeki bu meşru imkan, siyasi iktidarın hatalı tutumuyla kaybedilmiş olacaktır” değerlendirmesini yaptı.
Zorlu, İsveç’in terör suçlularının iadesi konusunda bugüne kadar hangi adımları attığını, Türkiye’nin taleplerine ne cevap verdiğini sorarak, şöyle devam etti:
Eski Adalet Bakanı Bozdağ bir süre önce ‘FETÖ’cülerden, PKK’lılardan, diğer terör örgütü üyelerinden, terör suçları sebebiyle Türkiye’ye iadesini istediğimiz isimlerin iadesi konusunda tek bir karar bize gelmedi. Terör suçları dışında, herhangi bir suç işlediği iddiasıyla yargılanan bir kişiyi iade etmiş olması Türkiye’nin talebine olumlu yanıt verildiği anlamına gelmez’ demişti.”Bugüne kadar resmi olarak kaç kişinin iadesi istenmiş ve olumlu cevap alınmıştır? İsveç’te milli değerlerimize yapılan saldırılara karşı yasal mevzuatta bir düzenleme yapma iradesi yetkili makamlarca açıklanmış mıdır?
“Dün yayınlanan bildiride İsveç’in, Gümrük Birliğinin güncellenmesi ve vize serbestisi dahil Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) üyelik sürecine aktif destek vereceği belirtilmiştir. Bu nasıl gerçekleşecektir ve İsveç’in AB’deki gücü ne kadardır?”
“Avrupa Birliği ülkelerinin Suriyeli sığınmacılarla ilgili tavrı bellidir” diyen Zorlu, “Zira Geri Kabul Anlaşması’nda bile aldığınız bu taahhüdü elde edemedik ve ülkemiz bir sığınmacı ve kaçak yabancı cennetine döndü” diye devam etti.
Türkiye’nin AB üyeliğine, üye ülkelerin tümünün mutabakatı ve oy birliği ile karar verileceğine dikkati çeken Zorlu, “Böyle bir tablo karşısında ancak bir temenni ifadesiyle varılan bu açıklama metni, aziz milletimiz adına düşündürücüdür. İsveç’in bu temennisinin Türkiye’nin kaygı ve talepleriyle örtüşen yanı nedir?” ifadelerini kullandı.
“ABD ile ilişkiler ise bambaşka bir boyuttadır. ABD Başkanı Biden’a İsveç’in terör örgütlerine olan desteğini soran Sayın Erdoğan, neden Sayın Biden’a başta Suriye olmak üzere ABD’nin teröre verdiği desteği sormaktan imtina etmektedir? Aynı soru Rusya için de geçerlidir” diyen Zorlu, şunları ekledi:
Öte yandan şimdi de F-16’lar konusunda ABD Kongresi’nde ileri bir tarihte alınacağı ifade edilen olumlu bir karar yeni bir başarı öyküsü olarak sunulmaktadır. Bu kabul edilebilir bir durum değildir. AKP iktidarının başka sahalarda yaptığı yanlışlıklar ve özellikle Türkiye’ye kaybettirdiği dış politika dengesini yeni araçlarla ve yeni tutarsızlıklarla çözmeye çalıştığı anlaşılmaktadır. İsveç konusunda neticelenen tutumları tıpkı Rahip Branson, Deniz Yücel faciası ve Cemal Kaşıkçı davasında olduğu gibi bir kıskaç siyasetinden ibarettir.
Kürşad Zorlu, İsveç’in NATO’ya katılım protokolünün TBMM’ye sevki konusunda şu değerlendirmeyi yaptı:
“Önerimiz, söz konusu katılım teklifinin TBMM’ye sevk edilmeden önce mutlaka yukarıda bahsettiğimiz kaygılarımızı giderecek somut ve gerçekçi bir çerçeveye kavuşturulması gerektiği yönündedir. Bu tespit ve çekincelerimiz doğrultusunda ilgili protokolün TBMM’ye gelmesinden önce milletimiz adına gerekli gördüğümüz bu hususlarda nasıl bir ilerleme kaydedildiğini dikkatle takip ederek değerlendirme yapacağımızı kamuoyumuza arz ederiz.”