Türkiye’de kış aylarındaki yağışların yetersizliği ve bilinçsiz sulama nedeniyle İznik Gölü’nde su seviyesi kritik eşiği de geçti. Göldeki su seviyesinin minimum işletme kotu 83,30m’nin altına düştüğünü belirten Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu üyesi Avukat Erol Çiçek, önlem alınmazsa İznik Gölü’nü bekleyen tehlikeyi gözler önüne serdi.
İşte Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu üyesi Avukat Erol Çiçek’in açıklaması:
“Ulusal basında neredeyse her gün, Çukurova da dahil ülkenin dört bir yanından, su kıtlığı ve kısıtlamalarına, göllerin kuruduğuna, DSİ’nin bazı bölgelerde su vermeyeceğine ilişkin haberler gelirken; Türkiye’nin beşinci büyük ve derin göllerinden olan İznik Gölünde su seviyesi minimum işletme kotu 83,30m. nin altına düştü.
Sentinel3A-169 uydu verileri incelendiğinde;
İznik Gölü su seviyesinin (deniz seviyesinden)
26.04.2013 tarihinde 84.46 m. olduğu
25.07.2024 tarihinde, 83.30 m. olan minimum işletme kotunun altına 83.11 metreye düştüğü; görülmektedir. (bkz. aşağıda Grafik-1)
İznik Gölü su seviyesinin 83,30 m. nin altına düşmesiyle birlikte gölden DSİ pompaları, Gemlik Gübre gibi doğrudan çekimlerin durdurulması gerekmektedir. Gözle görülmeyen, fakat bilimsel tespitleri göre, İznik Gölü su toplama havzasında hem yerüstü hem de yeraltı su akışı göle doğru olduğundan; İznik ve Orhangazi ovalarında derin kuyular ve kaçak kuyularla yapılan su çekimleri de gölün beslenmesini engellemektedir. Gölün çekildiği alanların korumaya alınıp; tarıma açılması mutluka engellenmelidir. Aynı şekilde Orhangazi ovasında yeraltı su seviyesi de sürekli azalmaktadır.
Yine, NASA’nın Gravity Recovery and Climate Experiment (ikiz Yerçekimi Verisi ve İklim Deneyi (GRACE) uyduları, dünyanın dört bir yanındaki büyük ölçekli yeraltı suyu değişimlerini izleyebilmektedir. Cargill’in de yer aldığı Grafik 2’deki koordinatlarda (Yeraltı Suyu İşletme Sahası) yeraltı suyunun sürekli azaldığı görülmektedir.(bkz. aşağıda Grafik-2)
İstanbul Üniversitesi Deniz Ve İçsu Kaynakları Yönetimi Bölüm Başkanlığı tarafından yürütülen bilimsel çalışmalarda gölde toksik siyanobakterilerden, Planktothrix rubescens, Chrysosporum ovalisporum, Dolichospermum mendotae; Cylindrospermopsis raciborski türlerinin artış yaptığı tespit edilmiş ve göl suyunda siyanobakteriler tarafından üretilen siyanotoksinlerden mikrosistin ve silindrospemuysin tespit edilmiştir.
İznik Gölü Korumu Birliği ve DSİ ise, olan biteni seyretmek dışında bir şey yapmamaktadır. Göl renginin turkuaza dönüşmesinin sebebinin plankton sayısının artışı olup, plankton patlamasına ise yüksek hava sıcaklıkları sebep olmakla birlikte, asıl neden göl suyunun kirliliğidir. İznik ve Orhangazi ovalarında çiftçilik yapanların hem su kullanımı hem de zirai ilaç kullanımı konusunda eğitilmesi gerekirken; göl çevresine yeni fabrika kurulmasının ve kapasite artışlarının engellenmesi gerekir.
Yüzme Suyu Kalitesinin Yönetimine Dair Yönetmeliğe göre, Bursa İl Sağlık Müdürlüğü’nce yayınlanan kalite analizi raporlarında siyanobakteriler ve bunların toksinlerine ilişkin olarak, bir ölçüm yapılmadığı anlaşılmaktadır. Oysa insan sağlığını zararları bilimsel olarak ispatlanmış toksinlere maruziyetin derhal önlenmesi amacıyla toplumun bilgilendirilmesi de dâhil olmak üzere gerekli tedbirleri alınması gerekir.
Yakında belki de göle hiç girilemeyecek, balıklar ve kerevit iyice azalacak ve en kötü senaryoda göl suyu tarımsal sulamada bile kullanılamayacak hale gelecek. İşte, o zaman geri dönüş mümkün olmayacak veya çok pahalıya ve uzun yıllara mal olacak, bir dönem başlayacak. Aslında biz gelecek nesillere sağlıklı devretmek zorunda olduğumuz İznik Gölü’nü hoyratça kirleterek ve kullanarak, gelecek nesillerin hakkına tecavüz ediyoruz.”