Metal sektöründe toplu sözleşme süreci uyuşmazlıkla sonuçlandı, Türk Metal grev kararı aldı. Bu gelişmenin ardından MESS, teklifini iki kez revize etti, ancak Türk Metal zam oranını yeterli bulmadı.
Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak, gelinen noktayı ve bundan sonra izleyecekleri yol haritasını Bursa 3. no.lu Şube’nin olağan genel kurulunda açıkladı.
Büyük Kocaeli Mitinginde hemen sonra MESS yetkililerinin Türk Metal Sendikssı’nı masaya davet ettiğini söyleyen Kavlak, davet sonrası yapılan görüşme ile ilgili şu bilgileri verdi:
‘TEKLİF İYİ NİYETLİ AMA YETERSİZ’
“Muhatabımız MESS, köprüleri atmak yerine, masada buluşmak ve sorunu çözmek yolunda önemli bir adım attı. Sözleşmemizin birinci altı ayı için, geçmişe dönük yüzde 8,8 enflasyona karşılık bize, yüzde 21 oranında artış önerdi. İkinci altı ay için önerdiği artışla birlikte yıllık bazda sözleşmemiz toplamda yüzde 50,45’e geldi. Sosyal haklar için de, daha önce teklif ettiği yüzde 19’u yüzde 25 olarak revize etti. Peki, bu bizim için yeterli mi? Asla… Bunu iyiniyetli bir teklif olarak görüyoruz ama sözleşmenin makul bir noktada bitmesi için asla yeterli görmüyoruz, görmeyeceğiz.”
Kavlak, konuşmasında üyelerden gelen sorulara da açıklık getirdi.
‘YÜZDE 36’YI TALEP EDİYORUZ’
Genel Başkan Pevrul Kavlak, “Biz, birinci altı ay için, taslağın tamamını istiyoruz. Taslağımızdaki yüzde 29,57’yi talep ediyoruz. Yani MESS ortalamasına brüt 1882 lira, nette de yaklaşık 1500 lira talep ediyoruz. İkinci altı ay için de yüzde 36 istiyoruz. Bu da yaklaşık brüt 2970 liradır. Bunun da getirisi, yine yaklaşık net 2500 liradır. Böylece, yıl bazında kümülatif olarak 4852 lira brüt, yaklaşık 3900 lira da net zam istiyoruz. Bu da yıllık bazda yüzde 76,21 oranına denk geliyor. Bütün bunlara, ücretimizin asgari ücret kadarının vergiden muaf olmasının getirdiği yaklaşık yüzde 7.6’lık getiri de dahil değildir. Bizim teklifimiz budur. Bazı arkadaşlarımız, ikinci yıl için istediğimiz yüzde 36 oranını sabit bir oran olarak algılamışlar. Yani bizim, enflasyon ne olursa olsun, yalnızca yüzde 36 oranında bir zam istediğimizi düşünmüşler. Bu talep ortalama bir orandır. MESS bize ikinci altı ay için gerçekleşecek enflasyonu vermek istemese de, biz yüzde 36’yı talep ediyoruz. Yani bu durumda, ikinci 6 ay enflasyonu yüzde 36’nın altında olursa, biz kardayız. Refah payımızı almış olacağız. Üstünde olursa, örneğin enflasyon 38 ya da 40 oldu, biz o zaman gerçekleşen bu oranı alacağız. Yani 38 ise 38, 40 ise 40 alacağız” dedi.
‘PAZARTESİ MASAYA OTURACAĞIM’
Pevrul Kavlak, MESS görüşme masasında artık kendisinin de olacağını açıkladığı konuşmasında, “MESS’in dün akşam yaptığı çağrı üzerine, pazartesi günü saat 18’de o masaya oturacağım. Sizden aldığım güçle, sizin verdiğiniz destekle, bu işi sizin istediğiniz şekilde bitirmeden o masadan kalkmayacağım. Bu sözleşme yalnızca zam oranıyla bitmiyor. Halen masada bizim 8 maddemiz var, onlar daha duruyor. Bunun başka bir yolu yok. Kaldırın masadan o maddeleri. Kocaeli’ndeki o selin gümbürtüsüyle birlikte artık o masaya ben geliyorum. O meydandan, bu salondan aldığım güçle o masaya ben geliyorum. Ya hakkımızı verecekler ya da Kocaeli’nden gelen o sele kapılıp sürüklenip gidecekler” diye konuştu.
TÜRK-İŞ Genel Sekreteri Ve Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak’ın 8 ocak 2022 Bursa 3 Nolu Şube Olağan Genel Kurulu açış konuşması tam metni
“Türk Metal Sendikası olarak son dönemde yaptığımız bütün genel kurullarımız büyük bir heyecan ve coşkuyla geçiyor. Eylül ayında Toplu sözleşme taslağımızı MESS’e teslim ettiğimizden bugüne, gerçekleştirdiğimiz tüm genel kurullarımızda, Bursa’da, Gebze’de, İstanbul’da, birlikte olduğumuz her ortamda, sözleşme sürecindeki yeni bir gelişmenin, geldiğimiz yeni bir aşamanın heyecanını yaşadık. Birlikte kararlar aldık, birbirimizden güç aldık, o sinerjiyle birlikte kendimize yeni hedefler belirledik. İşte bugün de, yine önemli günlerden birini yaşıyoruz. Yine heyecanlıyız, yine coşkuluyuz. Buraya, toplu sözleşmemizde geldiğimiz yeni aşamayı, hedeflerimizi, sizlerle paylaşmaya, sizlerden güç ve destek almaya geldim.
Birazdan, geldiğimiz yeni durumu ve bizim bu durum karşısındaki tavrımızı tüm açıklığıyla sizlerle paylaşacağım. Biz, uzun süreden beri, hak ve ekmek mücadelesi veriyoruz. Alın terimizin, ölümüne çalıştığımız günlerin karşılığını alabilmek için, elimizden geleni ardımıza koymuyoruz. Canımızı dişimize takarak içinde bulunduğumuz bu kaosu, bu belirsizliği bir an önce bitirmeye çalışıyoruz. Bizim, alın terimizin karşılığını almaktan, soframıza bir dilim ekmek daha koymaktan, çocuklarımız için, ailemiz için daha iyi bir gelecek hayal etmekten başka, hiçbir kaygımız yok. Bizim, ülkemizin büyümesinden, ihracatımıza yaptığımız katkıdan hakça payımızı almaktan başka hiçbir beklentimiz yok. Ve en nihayetinde, bizim, daha güçlü bir ekonomi, daha büyük bir Türkiye için çarkları çevirmekten, bacaları tüttürmekten, üretmeye devam etmekten başka hiçbir amacımız yok. Biz, sadece, hakkımız olanın peşindeyiz. Fazlasında gözümüz yok. Çalıştık, ürettik, kazandırdık, şimdi biz de kazanmak istiyoruz. Biz, canımız pahasına, ölümüne çalıştık, bunun karşılığını istiyoruz. Bu kadar basit, bu kadar açık, bu kadar net.
Bakın, kısa bir süre öncesine kadar, birçok kent merkezinde, düzenlediğimiz mitinglerde niyetimizi, beklentimizi açıkça ifade ettik. Herkes gördü. Basına verdiğimiz demeçlerde, katıldığımız televizyon programlarında dilimizin döndüğünce anlattık. Belgelerle, rakamlarla, grafiklerle taleplerimizin ne kadar haklı ve yerinde olduğunu gözler önüne serdik. Bütün bunları, herkes, ama herkes gördü. Ama MESS bir türlü görmedi. Daha doğrusu görmek istemedi, görmezden geldi. Herkes anladı. Ama onlar anlamadı. Taslağımıza karşı önce cılız bir teklif verdiler, sonrasında da dostlar alış verişte görsün diye yapılan iki puanlık bir artış yaptılar. Bizi oyalamaya çalıştılar. Nereye kadar? Taa ki, 2 Ocak Pazar günü düzenlediğimiz Kocaeli mitingine kadar. Geçtiğimiz hafta Pazar günü, sizlerin de katılımıyla Kocaeli’nde büyük bir miting gerçekleştirdik. Görünen o ki, yüz bin metal emekçisinin hak arayışı, yüz bin metal emekçisinin kararlılığı, yüz bin metal emekçisinin sendikasına olan güveni birilerini harekete geçirmiş. Birileri, bu işin ciddi olduğunu, bu işin şakası olmadığını, bu mücadeleden geriye dönüş olmadığını, bizim o masada üyelerimizin haklarını bırakmayacağımızı nihayet anlamış. Bunu başaran, bunu ele güne gösteren sizlersiniz. Sizlerin gür sesi, yeri göğü inleten ayak sesleridir. Sizlerle gurur duyuyorum. Sizlerin başkanı olmaktan, sizlerle kol kola yürümekten, omuz omuza mücadele vermekten gurur duyuyorum. İyi ki varsınız.
Birazdan toplu sözleşme sürecinde geldiğimiz durumu ana hatlarıyla sizlerle paylaşacağım. Ama önce, 2 Ocak Pazar gününe, O muhteşem buluşmaya geri dönmek istiyorum. Gururla söylemek istiyorum ki, bizlere yaşattığınız o muhteşem tablo için hepinize yürekten teşekkür ediyorum. 2 Ocak Pazar günü, Kocaeli büyük mitinginde dosta düşmana, duyana duymayana, görene görmeyene, işçinin bir dilim ekmeğine çökmeye çalışanlara, emeğimizi, alın terimizi hiçe sayanlara, bunları bilip de bilmezden gelenlere, velhasıl tüm Türkiye’ye Türk Metal’in nasıl bir sendika olduğunu, hak mücadelesinin nasıl verileceğini gösterdiniz. Kocaeli Milli İrade meydanını bir bayram yerine, bir düğün alanına bir demokrasi meydanına çevirdiniz. Tüm hak arayanların sesi, tüm ezilenlerin nefesi, tüm mücadele edenlerin umudu oldunuz. Sizin o örgütlü gücünüz, ülkenin dört bir yanında direnen, hakları için mücadele eden milyonlarca emekçiye moral oldu. Çerkezköy’de, Türk Metal’e üye oldukları için işten atılan Aksa Jeneratör işçisine umut oldu. Tekstilinden çimentoya enerjisinden grevdeki belediye işçilerine, her işkolundan emekçiye, asgari ücretlilere, işsizlere, memurlara örnek oldu. Türkiye’nin birçok şehrinden, Bursa’dan, İzmir’den, Manisa’dan, Ankara’dan, Eskişehir’den, Çerkezköy’den, Gebze’den, Bolu’dan, İstanbul’dan, Sakarya’dan, Ereğli’den, Kırıkkale’den, İskenderun’dan, Kayseri’den Kocaeli’ne bir sel gibi aktınız. Gösterdiğiniz bu yürekli duruş, Türkiye işçi sınıfı tarihine, tıpkı 2019 Bursa mitingimiz gibi altın harflerle yazılacaktır. Sizleri bir kez daha alınlarınızdan öpüyorum. Hepinize helal olsun. Helal olsun
Hepimiz, pandemi koşullarının da tetiklediği ekonomik krizin neden olduğu sorunlarla boğuşuyoruz. Yalnızca biz değil, esnafından köylüsüne, memurundan emeklisine kadar toplumumuzun tüm kesimleri, ekonomik sorunlarla boğuşuyor. Hepimizin gözü ekranlarda, döviz kurundaki değişimi izliyoruz. Döviz birkaç saat içinde inanılmaz oranda yükseliyor, ardından bir bakıyoruz, büyük oranda düşüyor. Cebimizdeki para, her geçen dakika eriyor. Bir gün aldığımızı ertesi gün aynı fiyata alamıyoruz. Ödediğimiz para artıyor, filemiz küçülüyor. Artık hepimiz bir anlamda sözün bittiği yerdeyiz. Çünkü artık hepimiz dayanma gücümüzün sınırındayız. Çünkü artık hepimiz dardayız, zordayız. Biz bu ülkede en iyi sözleşmeleri imzalayan, en iyi hakları alan sendikayız. Yahu Allah aşkına, yıllardır mücadele ettik, direndik, kazandık ama bir gün olsun “Oh” diyemedik. Bir gün kafamızı kaldıramadık. Aldığımızı, ağzımızın tadıyla yiyemedik. Bu bize reva mıdır? Bu adalet midir? Böyle bir düzen olabilir mi? Eğer olabiliyorsa, Ben bu bozuk düzeni kabul etmiyorum.
Evet, İşletmelerin durumunu biliyoruz. Evet, işverenlerimizin içinde bulunduğu durumu anlıyoruz. Ancak artık biz de, bu sözleşmeden sonra kafamızı kaldırmak istiyoruz. Artık biz de bir “Oh” çekmek istiyoruz. İşletmelerimiz karlarına kar katarken, ihracat şampiyonu olurken, biz artık küme düşmek istemiyoruz. Pandeminin etkisi azalmaya başladı, işler yavaş yavaş açılıyordu ki, bu kez de ÇİP krizi çıktı. İşyerleri durmaya başladı. Olan yine bize oldu. Düşünebiliyor musunuz dostlarım, çalışmayan fabrikalar nedeniyle şu anda 40 bine yakın arkadaşımız evinde oturuyor. Onların hiçbirini mağdur etmiyoruz. Hepsi ücretlerini, sosyal haklarını kuruşuna kadar alıyor. Ama ne yazık ki, ülkemiz sanayisinin can damarı fabrikalar duruyor. İşin kötü yanı, bu işin ne kadar süreceği de bilinmiyor. Biz, üretimin durmasına yol açan çip krizini, demokratik eylemlerimiz için Asla bahane etmedik. Biz, 40 bin arkadaşımız evlerinde diye, eylemlerimizden, mücadelemizden hiç geri durmadık. Biz, fabrikalar duruyor diye, üretimden gelen gücümüzü ortaya koyamadık ama her yerde alanlara çıktık, gücümüzü ortaya koyduk. Taslağımızdan bir adım bile geri atmadık. Grev kararımızı aldık, son mermimiz olan uygulama kararını da sona sakladık. Biz bu koşullarda, ekmeğimizi, haklarımızı korumak için, mücadele veriyoruz. Direndik, iş durdurduk, yürüdük, bağırdık, çağırdık. Eylemin kralını yaptık kralını. Vardiya giriş çıkışlarında, kent meydanlarında, eylemler yaptık… Eylemse eylem… Grevse grev, dedik. Örgütlü olduğumuz bütün bölgeleri, eylem alanına çevirdik. Bütün bölgelerde, küçük çaplı mitinglerle mücadelemizi yükselttik. En sonunda da, yüz bin emekçiyle Kocaeli Meydanından haykırdık. Biz orada, yalnızca kendimiz için değil, işçi sınıfı için bir hak mücadelesi verdik. Her ne kadar yaptığımız bu mitingi, sergilediğimiz duruşu küçük görenler, hatta görmezden gelenler olsa bile, tarihin en barışçıl, en haklı, en onurlu eylemlerinden birini sergiledik. El ele tutuştuk…Kol kola girdik…Halaylar çektik…Türküler söyledik…Haklı davamıza ve mücadelemize omuz verdik. Ne sesimiz kısıldı,ne adımlarımız yavaşladı. Yayından fırlamış bir ok gibi, hedefe kilitlendik. Kendimize güvenerek ve sendikamızın arkasında durarak bugüne geldik. Artık, hedefine giden o okun sesi havada vınlıyor. Bu ses, alnınızdan damlayan terin tezgaha düşerken çıkardığı sestir. Bu ses, metali kaynatan alevin sesidir, bu ses, tıkırdayan makinelerin, dönen çarkların sesidir, bu ses sizin sesinizdir, sizin.
31 Ağustos’tan beri bekliyoruz. Hep söylediğim gibi, artık bıçak kemikte. Biz her gece 100 lirayla yatağa girip, sabah 90 lirayla uyanıyoruz. Bıktık artık, bıktık. Paramızın, gelirimizin her geçen gün erimesinden, her gün biraz daha yoksullaşmaktan, zamlardan, hayat pahalılığından, TÜİK’in yalanlarından, vallahi de bıktık, billahi de bıktık. Biz bu işi bir an önce bitirmek istiyoruz. İçeride birikmiş paralarımızı, iyice pul olmadan almak istiyoruz. Önümüzü görmek, ne alacağımızı bilmek, hayatımızı ona göre yaşamak, işimize, gücümüze bakmak istiyoruz. Ancak şunu da kimse yanlış anlamasın, biz bu işi bir an önce bitirmek istiyoruz ama verilen her teklifi kabul edecek de değiliz. Biz bu işi bir an önce bitirmek istiyoruz ama insan onuruna yaraşır bir yaşam sürmemiz için hak ettiğimiz ücreti de almak istiyoruz. Biz, MESS’e elimizi uzattık ama, uysal koyun da değiliz. Pazarlık asıl bundan sonra başlıyor. Sözleşme asıl şimdi başlıyor. Buna herkes hazır olsun. Hazır olsun. Hazır mısınız?
Hepinizin bildiği gibi, büyük Kocaeli Mitingimizde yaptığımız o büyük ve güçlü çağrı, MESS nezdinde karşılık buldu. O çağrıya kayıtsız kalamayan MESS, mitingimizde yaptığım, “Gelin masaya” çağrısı üzerine 5 Ocak günü bizi yeniden davet etti. Teklifini de revize ederek, yeni bir öneride bulundu. Öncelikle söylemek isterim ki, bunu iyiniyetli bir yaklaşım olarak görüyoruz. Muhatabımız MESS, köprüleri atmak yerine, masada buluşmak ve sorunu çözmek yolunda önemli bir adım attı. Sözleşmemizin birinci altı ayı için, geçmişe dönük yüzde 8,8 enflasyona karşılık bize, yüzde 21 oranında artış önerdi. İkinci altı ay için önerdiği artışla birlikte yıllık bazda sözleşmemiz toplamda yüzde 50,45’e geldi. Sosyal haklar için de, daha önce teklif ettiği yüzde 19’u yüzde 25 olarak revize etti. Peki, bu bizim için yeterli mi? Asla…Bunu iyiniyetli bir teklif olarak görüyoruz ama sözleşmenin makul bir noktada bitmesi için asla yeterli görmüyoruz, görmeyeceğiz.
Biz de, bu yeni teklif üzerine hemen Başkanlar Kurulumuzu topladık. Arkadaşlarımızla bu teklifi değerlendirdik. Karşı teklifimizi basına ve kamuoyuna açıkladık. Biz, birinci altı ay için, taslağın tamamını istiyoruz. Taslağımızdaki yüzde 29,57’yi talep ediyoruz. Yani MESS ortalamasına brüt 1882 lira, nette de yaklaşık 1500 lira talep ediyoruz. İkinci altı ay için de yüzde 36 istiyoruz. Bu da yaklaşık brüt 2970 liradır. Bunun da getirisi, Yine yaklaşık net 2500 liradır. Böylece, yıl bazında kümülatif olarak 4852 lira brüt, yaklaşık 3900 lira da net zam istiyoruz. Bu da yıllık bazda yüzde 76,21 oranına denk geliyor. Bütün bunlara, ücretimizin asgari ücret kadarının vergiden muaf olmasının getirdiği yaklaşık yüzde 7.6’lık getiri de dahil değildir. Bizim teklifimiz budur. Umuyorum ki, pazarlıklar sonucunda bu teklifimizin büyük bir kısmını alacağız. Kimsenin hakkını o masada bırakmayacağız.
Başkanlar Kurulumuzun ardından Şube Başkanı arkadaşlarımız, hemen şubelerine gittiler. Orada temsilci arkadaşlarımızı topladılar, gelinen durumu anlattılar. Ben de dünden beri buradayım, Bursa’dayım. Şube yöneticileri ve bazı temsilci arkadaşlarımla çeşitli görüşmeler yaptım, Süreci birlikte değerlendirdik. Çarşamba gününden bu yana bütün bölgelerimizdeki arkadaşlarımla temaslar kurdum, hepsinin görüşlerini aldım. Hatta bazı kıdemli üyelerimizi telefonla aradım, teklifimizi nasıl bulduklarını sordum. İyi bulduklarını ifade ettiler. Tıpkı taslağımız açıklandığında olduğu gibi üyelerimizin çok büyük bir çoğunluğu
Son teklifimizden son derece memnunlar.
Ancak bu görüşmelerde, bana sorulan sorulardan, sosyal medyada yapılan yorumlardan gördüm ki, açıklık getirmem gereken birkaç konu var. Birincisi şudur: Bazı arkadaşlarımız, ikinci yıl için istediğimiz yüzde 36 oranını sabit bir oran olarak algılamışlar. Yani bizim, enflasyon ne olursa olsun, yalnızca yüzde 36 oranında bir zam istediğimizi düşünmüşler. Sosyal medyadan bu konuda bir açıklama yaptım ama burada da belirtmek istiyorum. Bu talep ortalama bir orandır. MESS bize ikinci altı ay için gerçekleşecek enflasyonu vermek istemese de, biz yüzde 36’yı talep ediyoruz. Ancak şunu da unutmayın, burası Türkiye, her gün bir şeyler değişiyor. Hiçbir şeyin garantisi yok. Yani bu durumda, ikinci 6 ay enflasyonu
Yüzde 36’nın altında olursa, biz kardayız. Refah payımızı almış olacağız. Üstünde olursa, örneğin enflasyon 38 ya da 40 oldu, biz o zaman gerçekleşen bu oranı alacağız. Yani 38 ise 38, 40 ise 40 alacağız. Bunun böyle bilinmesini istiyorum.
İkincisi de şudur: Bu sözleşme yalnızca zam oranıyla bitmiyor. Halen masada bizim 8 maddemiz var, onlar daha duruyor. MESS’in de bizden talepleri var, onlar da masada duruyor. Anlaşmanın sağlanması için MESS’in, bizim kazanılmış haklarımıza yönelik taleplerini geri çekmesi gerekiyor. Bizim o masaya oturabilmemiz için kazanılmış haklarımıza yönelik bu taleplerin masadan kalkması gerekiyor. Mesela, Üç yıllık sözleşme teklifinin masadan kalkması lazım. Herkesin çalıştığı gün kadar ikramiye almasını düzenleyen kıstelyevm esasının masadan kalkması lazım. Esnek, güvencesiz çalışmayla ilgili tekliflerinin, masadan kalkması lazım. Deneme süresiyle ilgili tekliflerinin masadan kalkması lazım… Geçici iş göremezlik ödeneğiyle ilgili teklifin, masadan kalkması lazım…Bunlar masada dururken, biz ücrete ilişkin maddeye geçemeyiz, geçmeyiz. Bunu herkes böyle bilmelidir. Herkes bir şey daha bilmelidir, bunlar o masada dururken, ben o masaya oturmam. Kazanılmış haklarımızdan bir milim bile geri adım atmam, attırmam. O dayatmalar o masadan kalkacak, ücret pazarlığı da ondan sonra başlayacak. Bunun başka bir yolu yok. Kaldırın masadan o maddeleri. Kocaeli’ndeki o selin gümbürtüsüyle birlikte artık o masaya ben geliyorum. O meydandan, bu salondan aldığım güçle o masaya ben geliyorum. Ya hakkımızı verecekler ya da Kocaeli’nden gelen o sele kapılıp sürüklenip gidecekler.
Her konuşmamda, umutsuz olmadığımızı, öyle ya da böyle kazanacağımızı söylemiştim. Yine söylüyorum. Biz kazanacağız, biz. Tamam, içinde bulunduğumuz toplu sözleşme süreci, ülkemizin yaşadığı belirsizlikler, bazı sektörel sorunlar nedeniyle birçok zorluğu beraberinde getiriyor. Eyvallah. Peki, bizim herhangi bir endişemiz, Herhangi bir korkumuz var mı? Yok…Hiç olmadı. Biz, bu güne kadar imzaladığımız Toplu sözleşmeleri uç uca eklesek, buradan İstanbul’a yol olur. Onun için sizin de bir endişeniz, bir korkunuz olmasın. Hani bir laf var ya, “Biz demirden korksaydık, trene binmezdik” Ben bugüne kadar o masaya oturmadım ama artık hazırım. Buradan çıkıp Pazartesi günü o masaya gideceğim. MESS’in dün akşam yaptığı çağrı üzerine, pazartesi günü saat 18’de o masaya oturacağım. Sizden aldığım güçle, sizin verdiğiniz destekle, bu işi sizin istediğiniz şekilde bitirmeden o masadan kalkmayacağım. Şimdi, buradan MESS’e sesleniyorum, gelin bu kez işi bitirelim. Gerekiyorsa günlerce o masadan kalkmayalım. 130 bin metal emekçisini mutlu edelim. Gelin, o masadan bir daha kalkmayalım. Çünkü o masadan bir daha kalkarsak, bu sefer o yüzbinleri Bursa’da toplarız. O da yetmezse, İzmir’de toplarız. Tüm Türkiye’yi ayağa kaldırırız. O meydanları dar ederiz.
Birlikte uzun bir yoldan geliyoruz. Bu yol yalnızca bu sözleşmeyle sınırlı değil. 2017 sözleşmesini, 2019 sözleşmesini hatırlayın. Grevimizin ertelendiği günleri düşünün. Durduk mu? Durmadık… Yıldık mı? Yılmadık… Korktuk mu? Korkmadık… O zor günlerde, nasıl kazandıysak, hiç merak etmeyin, yine kazanacağız. O zor günlerde, nasıl aldıysak, yine alacağız. Siz üzerinize düşeni yaptınız. Artık sıra bizde, tek bir delikli kuruşu o masada bırakmayacağız.