AK Parti Teşkilat Başkanı Erkan Kandemir’in Bursa’ya geleceğini dünkü yazımızda kaleme almıştık.
Gelir gelmez ilçe başkanları ile toplantı yapan Kandemir, ardından başkan adayları ile buluştu.
Sonrasında alfabetik sırayla ilçe başkanları ve başkan adayları ile toplantılar gerçekleştirdi. Toplantıda ele alınan konulardan biri de belediye meclis üyesi adayları listesi idi.
O listelerde bazı isimler listeden çıktı, bazı isimler listeye girdi. Bazı isimlerin sıralaması değişti.
Yazımızı kaleme aldığımız anlarda da toplantı devam ediyordu.
Toplantıda yaşanan sürprizlerden biri de Orhaneli İlçe Başkanı Ramazan Turhan’ın partisinden meclis üyesi adayı gösterilmesi idi.
Turhan, çok büyük aksilik olmaz ise partisinden Büyükşehir Belediye Meclisi üyesi olacak.
Yine Orhangazi’de liste başı olan isim, İsmail Aydın’ın yeğeni Avukat Alperen Aydın oldu…
Bunun yanı sıra Osmangazi listelerinde ise AK Parti’den daha önce milletvekili aday listelerinde yer alan Dinçer Akyel’in oğlu Burak Akyel de listede yer buldu.
Bu arada Gürsu’dan AK Parti Belediye Başkan Adayı olan İbrahim Arslan’a da Yeniden Refah Partisi’nden Gürsu Belediye Başkan Adaylığı teklifi geldiğini ifade edelim…
Arslan, karar arefesinde…
Bunun yanı sıra listelerde yer almak isteyen birçok ismin de son dakikaya kadar listeye girebilmek için mücadele ettiklerini belirtelim.
Bir tarafta bunlar yaşanırken diğer tarafta da partisi tarafından tekrar aday gösterilmeyen Keles Belediye Başkanı Mehmet Keskin’in, Başkan Adayı Ali Doğru’yu yalnız bırakmaması dikkatlerden kaçmıyor. Bu da Keskin’i alkışlamak için yetiyor artıyor bile…
Bu arada BBP’den listelere girecek ismin Haldun Filizli olacağını bu köşeden aktaralım.
Bakalım süreç nasıl tamamlanacak?
Bekleyip, takip edelim…
CHP’DE MECLİS ÜYELİKLERİ NASIL ŞEKİLLENECEK?
Merak edilen konulardan biri de ana muhalefet partisi CHP’de meclis üyelikleri. Fermuar sisteminin uygulanacağı CHP’de parti kontenjanından kimler meclis listelerinde yer alacak?
Misal olarak Osmangazi’de Feyyaz Alptuğ Memişoğulları, Nilüfer’de Kıvanç Atmaca, yine Nilüfer’den başkan adayı olan Erman Aydıngün listelerde yer bulabilecek mi?
Bunları da önümüzdeki hafta içerisinde öğrenmiş olacağız. Bugünden öğrendiğimiz ise Genel Merkez tarafından Kestel Adaylığı çekilen Cevat Asa’ya, aday gösterilen Akan Ayaz tarafından ‘belediye meclis üyeliğinde nereyi istiyorsanız oraya yazalım’ teklifi…
KELES’TE AYNI KÖYDEN İKİ ADAY
Keles’in önceki dönem Belediye Başkanı Mustafa Bektaş Alpağut köyündendir. Öte yandan bu dönem CHP’nin Keles adayı Orhan Aslan da yine Alpağut köyünden. Dün son dakikada YRP’ye geçen, başkan adayı gösterilen AK Parti Keles İlçe eski Başkanı Raşit Kolay da aynı köyden.
Benim merak ettiğim ise Alpağut köyünden en fazla oyu hangi partinin alacağı…
Haftalık olarak yapmaya çalıştığım, ekran karşısında gazetecilik yapmaktan da büyük keyif aldığım Ortak Akıl programının bugünkü konuğu CHP Nilüfer Belediye Başkan Adayı Şadi Özdemir oldu.
Açıklanması uzun zaman alan, CHP’nin Bursa’da hali hazırda elinde tuttuğu belediye başkanlıklarından biri olduğu için ince elenen sık dokunan bir koltuğa talip Özdemir. Adaylığı açıklanır açıklanmaz da hakkında hem şehir hem de ülke kamuoyunda konuşulan iddialar atıldı ortaya.
Bu iddiaları gazeteciliğin gereği olarak sorduk kendisine yayında. Çünkü seçmenin aklında kalan soru işaretleri aydınlatılmadığı sürece büyümeye ve şehir efsanesi halini almaya mahkum oluyor.
Aldığımız yanıt çok net oldu;
“Birçok iş yapıyoruz. Türkiye’nin katma değerli işlerini yapan yazılım firmalarından biriyiz. 10 yıl önce aldığımız bir işten dolayı şu anda konuşuluyorum, bu iş üzerinden adaylık sürecim yıpratılmaya çalışılıyor. Ben AK Parti ve MHP’li belediyelerle de iş yapıyorum. Birçok alanda teknoloji üretiyoruz. Bu tür şeylerden dolayı ticaretimiz üzerinden yıpratılmaya çalışılıyoruz. Genel Başkan da konuyu biliyor. Bir sorun yok. Biz ortak akılla kente karşı yapılan saldırılara yönelik bir cephe oluşturacağız. Bu kentin kendisine, şehrin her yerine bir saldırı var. Biz kendimizden çok eminiz. Hiçbir çamur bize yapışmaz” dedi Şadi Özdemir.
Özdemir’in bahsi olunan dosya nedeniyle adaylığının geri çekileceğine dair kulislerin de şimdilik bir sessizliğe büründüğünü söylemekte fayda var.
Tüm iddialar bir yana bırakıldığında, yıllardır söylediğim, örgütün içinden seçilen isimlerin belirli koltuklar için aday olması, hatta adayların ön seçimle belirlenmesi kriterlerinin en azından ilk ayağının gerçekleşmiş olması bir umut aslında. Belki bu kez CHP Genel Merkezi; ‘Yahu örgütten bir ismi belediye başkanı yapmakla ne iyi etmişiz. Bak ne müthiş işler yaptı, oylarımızı nereden nereye taşıdı’ der de daha çok örgüt içinden aday çıkarmayı tercih eder önümüzdeki seçimlerde.
Adayların açıklanması sürecinde pek çok aksaklığın yaşandığını, yaşanan aksaklıklarla birlikte bazı adayların adaylık için uygun olmaması nedeniyle değiştirilmelerinin gerektiğini, bazı adaylar için ise örgütün ve halkın tepkisi nedeniyle yeniden düşüncelere dalınması gerektiğini, üstelik tüm bu süreçlerin özellikle CHP örgütü açısından yıpratıcı olduğunu biliyoruz.
Demek ki neymiş, aday adaylarının arasından tercih yaparken, kimin adamı olduğunu, arkasındaki destekçilerinin kimler olduğunu araştırmak yerine bir zahmet siciline, soyuna sopuna bakmak gerekiyormuş.
Demek ki neymiş, aday adaylarının arasından tercih yaparken, genel merkezin her odasının kapısını ayrı ayrı çalıp desteklediği aday tercih edilsin diye saatlerce dil dökenlerin yerine örgütü ve halkı dinlemek gerekiyormuş.
Bahsettiğim örgütün dinlenmesi kısmından küçük bir parantez açmak istiyorum…
Hatırlarsınız CHP’nin Kestel İlçe Başkanı Hatice Doğan Kestel Belediye Başkanlığı için aday adayı olmuş, ancak genel merkezin kararı ile partinin Kestel Belediye Başkan adayı Cevat Asa olarak ilan edilmişti.
Bu ilanın ardı ise Kestel’de CHP’nin tüm yönetimlerinin istifası ile sonuçlanmıştı. İlçe yönetimi, gençlik kolları yönetimi ve kadın kolları yönetimi istifalarını sunmuş, Kestel CHP binasının kapısına kilit vurulmuştu.
CHP konuşulan bir parti diyorum her zaman ve bunun bir gurur vesilesi olması gerektiğini de söylüyorum, ancak bu kadar sert tepkilerin partiyi yıprattığı gerçeğini de gözden kaçırmamak gerekiyor…
AK Parti ve Yeniden Refah Partisi adayları arasında bir çekişmenin yaşandığı, doğal olarak CHP adayının da bir şansının olduğu Kestel’de adayın bu denli tepki çekmesi sonucu bir kez daha şapkalar önlere koyuldu ve düşünüldü, bu kez ilçenin sevilen isimlerinden Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Müdürü Akan Ayaz’a teklif götürüldü.
Kestel’de pek çok kişiye dokunmuş olması ve çözüm odaklı kişiliği nedeniyle aday olarak doğru isimlerden olacağı konuşulan, laf aramızda AK Partililerin dahi; ‘Seçimi alırsa şaşırmam’ dediği Ayaz’ın adaylığının ilanı ile birlikte örgüt de yeniden kendini toparladı. İlçe başkanlığına Taner Hoş, Kadın Kolları Başkanlığına Aysel Akyar atandı.
Çiçeği burnunda yönetim ve CHP Kestel Belediye Başkan adayı Akan Ayaz bugün misafirimiz oldular Norm Haber’de.
“Biz yıllardır sokaklarda çalışmaya alışkınız, benim makamım sokaklar olacak, randevu veren değil, randevu alan başkan olacağım” diyecek kadar mütevazı olan Ayaz’ın, Kestel’deki sağ tabanın bölünmüş olmasından kaynaklı ciddi bir şans yakaladığını belirtmekte yarar var.
Hani demem o ki, AK Parti Kestel Belediye Başkan Adayı Ferhat Erol ve YRP Kestel Belediye Başkan Adayı Önder Tanır arasındaki mücadeleden Akan Ayaz galip çıkarsa şaşırmamak lazım.
Şimdi biz bu seçimleri yapıyoruz ve halk kendisini yönetecek kişileri özgür iradesi ile belirliyor diyoruz ya, iş hiç de öyle değil aslında.
Bir süredir hepimizin farkında olduğu ve benim ısrarla seçmen tercihlerine beklenmedik yansımaları olacağını düşündüğüm bu koltuk kapma yarışı biçiminde seçim yürütme halinin bir de adı varmış aslında: ‘Hibrit Demokrasi.’
Hani şöyle; demokrasi desen değil, demesen o da olmuyor, arada derede bir durum, demokrasiden vazgeçmeden hemen önceki hal gibi bir isim…
Konunun özünü de anlatalım…
Merkezi İngiltere’nin başkenti Londra’da olan araştırma ve analiz departmanı Economist Intelligence Unit, her yıl düzenli olarak yayınladığı ‘Küresel Demokrasi Raporu’nun 2024 edisyonunu yayınladı.
24 ülkenin ‘tam demokrasi’, 50 ülkenin ‘kusurlu demokrasi’, 34 ülkenin ‘hibrit demokrasi’ ve 59 ülkenin de ‘baskıcı rejim’ olarak sınıflandırıldığı listede biz de varız.
Türkiye raporda 4.33 puanla hibrit demokrasi ülkeleri arasında yer aldı. Geçen yıl 103’üncü sıradaydık bu raporda. Bu yıl bir sıra yükselmeyi başarmışız. Bana kalırsa ülkede yaşananlardan bazılarını gözden kaçırmış olabilirler, belki de olanlara onlar da alışmışlardır.
2022 ve 2023’te çatışma ve gerilim yaşayan ülkelerin çoğunlukla otoriter rejimler ve hibrit rejimler olduğuna dikkat çekildi doğru bir tespitle.
Türkiye’nin az da olsa düşüş yaşadığı kaydedilirken; ‘Avrupa’da aykırı olan ülke Türkiye’nin 2023’te puanı biraz düştü. 4.33 puan ve 167 ülke arasında 102’nci olarak hibrit rejim kategorisinin alt sıralarına yakınlar’ denildi.
Türkiye sıralamada aynı kategoride yer aldığı Kenya, Bosna-Hersek, El Salvador, Guatemala ve Uganda gibi ülkelerin gerisinde kalırken, Nijerya, Angola, Fildişi Sahilleri gibi ülkelerin ise önünde yer alıyor.
Raporun bir önemli tespiti daha var, değinmeden geçmemek lazım; ‘ABD hegemonyası giderek daha fazla tartışmalı hale gelirken, Çin küresel nüfuz için yarışırken ve Suudi Arabistan ile Türkiye gibi yükselen güçler de çıkarları doğrultusunda hareket ederken, uluslararası düzen daha istikrarsız hale gelmektedir. Bu arada, dünyanın en büyük gelişmiş demokrasilerinin kendi içlerindeki siyasi ve sosyal çatışmaları yönetmekte zorlandıkları görüldü’ biçimindeki bu tespit dünyanın bir yılının özeti gibi…
Siz şimdi Sisi’ye mi oy vereceksiniz?
Cumhurbaşkanının yurt dışı gezilerini yakından takip etmek gerekiyor bu aralar. İnsanı şaşırtan buluşmalar gerçekleşiyor, balık hafızaların da tam bu süreçte tazelenmesi önemli. Çünkü malum, Türk halkının hafızasının 3 ayla sınırlı olmasına güvenilerek alınıyor pek çok yurt içi ve yurt dışı politik karar.
Hani şu, ara ara sosyal medyada paylaşılan, ‘Dönüşler yavaş olsun, cemaat yetişemiyor’ sözü burada tam yerini buluyor işte.
Temmuz ayında Türkiye’ye gelmesi beklenen Mısır Devlet Başkanı Sisi gelmedi, gelemedi ama bizim Cumhurbaşkanımız Mısır’a gitti ve namı diğer Darbeci Sisi tarafından havaalanında karşılandı. Tokalaşmalar, sıcak gülümseme pozları servis edildi basında.
Darbeci Sisi, ‘kardeşim Sisi” oldu. Daha önce de ‘Değerli kardeşim Esad ‘Eset’ olmuş, sonra yine ‘değerli kardeşim Esad’a terfi etmişti.
Bir kavga edip bir barışmaya, zaman zaman neden kavga ettiğimizi dahi unutup işi kan davasına götürecek noktaya getirmeye alıştık biz. Hem ülke içinde hem de ülke dışında.
Şimdi Mısır ile hava niye ısındı diye eleştirecek de halimiz yok elbette. Çoktan olması gerekendi, gereksiz yere bir dış politika meselesinin iç politika meselesi haline getirilip geçtiğimiz yerel seçimlerde ‘Şimdi siz karar verin Sisi’ye mi oy vereceksiniz?’ noktasına dönüştürülmesinin hiç yaşanmamış olmasını temenni ederdim şahsen.
Darbeye tepki göstermek, insanların ölümüne seyirci kalmamak başka bir şeydi, bölgenin iki güçlü ve önemli ülkesini bağlayan yüzlerce yıllık ilişkilerini koparmak bambaşka…
Demeye çalıştığım şey, neyi seçtiğimiz ve ne biçimde seçmeye yönlendirildiğimiz, seçimlerin hangi koşullarda ve hangi karşılaştırmalarla yürütüldüğü ile alakalı aslında.
Eğer bu ziyaret CHP cephesi tarafından yapılmış olsaydı, gazetelerin pek çoğunda boy boy Mursi ve Rabia katliamı fotoğrafları olacaktı, darbe dönemi yeniden anılacak, hatta sanki bir kez daha yaşanıyormuşçasına bir hava yaratılacaktı.
Bizim insanımızın duygusallığından da yararlanılarak ithamlar, kıyaslamalar ve bu kıyaslamalar arasında mazlumla zalim arasında tercihe zorlamalar görecektik günlerce…
Böylece sanki belediye başkanı seçmiyor da dünyaya zulmeden ile kurtarıcı arasında tercih yapıyor edasıyla gidecektik sandıklara…
Şimdi bir dönemin Mursi destekçilerinin yasaklı kelime gibi Mursi’nin adını ağızlarına bile almamaları manidar. Alamazlar da çünkü bu durum pilavdan dönüp kaşığı kıranın gururunu da kırar. Daha doğrusu pilavdan dönüp kaşığı kırdığını hatırlatır kendisine. Ne gerek var o yüce gönlün, o arşa ermiş gururun kırılmasına dimi ama…
Bir zamanların daha demokratik Türkiye’sinde, dış politika iç politika malzemesi yapılmazken, çok daha kolaydı bu işleri yönetmek de arada barışın sağlanmadığı 11 yıllık süreçte uluslararası çıkarlara yönelik yaşanan kayıpların hesabını kimden soracağız onu merak eder dururum garip aklımla.
Bir de merak ederim, ‘Siz şimdi Sisi’ye mi oy vereceksiniz?’
Büyükorhan Belediye Başkanı Ahmet Korkmaz‘ın Yeniden Refah Partisi‘ne geçeceğini dün yazmıştık.
Dediğimiz oldu.
Korkmaz, YRP’nin Büyükorhan Belediye Başkanı adayı…
AK Parti cephesinde merak edilen diğer bir konu Orhaneli Belediye Başkanı Ali Aykurt‘un durumu idi.
Aykurt, önceki gün muhtarlarla istişare yapmış, kendisine gelen teklifler olduğunu da daha önce kaleme almıştık.
O kararını verdi.
Telefonla ulaştığımız Aykurt, kararını şöyle açıkladı:
“Kurulduğu ilk günden itibaren mensubu olduğum AK Parti’nin değişik kademelerinde görev yaptım. Partimizin Orhaneli Belediye Başkanlığını da görev süresince en iyi derecede yaptığıma inanıyorum. Orhaneli’mizi ulusal ve uluslararası arenada birçok yerde sesini duyurduk. Yapmış olduğumuz icraatlarla Orhaneli’de halkımızı mutlu etmeye çalıştık. Partimiz bir başka arkadaşımızı aday yapmıştır. Bize düşen görev partimize sahip çıkmaktır. Ben bu süreçte aday olmam için bizlere ulaşan tüm hemşerilerime teşekkür ediyorum. Aday olmayacağımı da sizler aracılığı ile kamuoyu ile paylaşıyorum.”
***
Öte yandan meclis üyelikleri ile çalışmalarına devam eden AK Parti’de perşembe akşamı yazımızın yayınlandığı saatlerde AK Parti Teşkilat Başkanı Erkan Kandemir’in Bursa’ya geldiğini ifade edelim.
Kandemir’in yarın saat 11.00’de İl Başkanlığında ilçe başkanlarının da katılacağı bir toplantı düzenleyeceğini bu köşeden duyuralım.
Toplantıda meclis üyeliklerinin konuşulacağı ifade olunuyor.
***
AK Parti’yi Bursa genelinde yakından ilgilendiren konulardan biri de BBP‘nin vereceği karardı.
Kulislerden edindiğimiz bilgilere göre BBP Bursa Büyükşehir Belediyesi seçimlerinde aday çıkarmayacak.
Buna karşılık ilçelerden Büyükşehir Belediye Meclisine gidecek bir isim yazılacak.
Öte yandan Gemlik’ten de seçilebilir sıradan belediye meclis üyeliği verilmesi de masada.
Konu ile ilgili olarak perşembe günü AK Parti kurmayları ile BBP’nin kurmayları bir araya gelerek görüşme yaptı.
Hayatımda hiç ticarete kafası basan bir insan olmadım, ancak gözlem yapmak ve gelişmeleri takip etmek konusunda fena değilimdir hani. İşte tam da bu nedenledir Bursa sanayicilerinin kendilerini geliştirerek daha küçük alanları kaplayan, çevreyi daha az kirleten üretim modellerine yönelmelerini, yeni ürünler geliştirmelerini, hatta mümkünse tarım üretimleri ile katma değer sağlamalarını ısrarla istiyor oluşum.
Kimse kendini kandırmasın, gelişimini belirli bir noktaya taşıyan ülkelerin üretimlerini bizim gibi ülkelere kaydırmış olmaları sadece işçiliğin ucuz olmasından kaynaklanmıyor. Bizim gibi ülkelerin havasından, suyundan, toprağından, yer altı ve yer üstü kaynaklarından yararlanarak kirli üretimlerini yaptıkları gibi kendi ülkelerindeki temizlik düzeyini ölçekleyen ‘karbon ayak izi’ kavramını ortaya atmaya kadar varan bir çevreci anlayış benimsiyorlar.
Gelişmiş ülkelerin süpürdüğü çöpleri kendi ülkemizde toplamak sanayicilikte gelişmek demek değil kanaatimce.
Tekstil üretimi de bu topraklarda yapılıyor, ağır sanayi üretimi de…
Hava da kirleniyor su da…
Tüm su kaynaklarının üzerine HES projeleri de yapıyoruz, hunharca her bölgede en ilkel yöntemlerle maden de arıyoruz…
Tabii biz bu madenleri en ilkel yöntemlerle ararken sık sık kaza da yapıyoruz, elbet adına kaza denirse…
Kaza demek ne kadar doğru ise.
Dokuz kişiyi yuttu içindeki maden ayrıştırıldıktan sonra atık hale gelen toprağın yığıldığı alanındaki büyük bir toprak kayması.
Erzincanİliç’de meydana gelen kazayı Türkiye’nin Çernobil’i olarak tanımlayanlar çoğunlukta.
Daha önce de siyanürlü suyun toplandığı havuzda meydana gelen membran patlaması sonucunda tonlarca siyanürlü suyun doğaya, hatta bir ihtimal Fırat Nehrine karıştığı iddia edilmiş, yetkililer söz konusu siyanür miktarının 8 kilo civarında olduğunu, bu miktarın doğaya zarar vermeyeceğini bildirmişti.
Olay da unutulup gitmişti.
Peki öyle miydi? Büyük soru işareti…
Yine aynı maden, yine bir kaza, yitirdiğimiz dokuz işçi, aileleri, sevenleri olan dokuz kişi…
Ama hatırlarsanız ‘ölmek bu işin fıtratında var’ denmişti…
Normalde bakıldığında maden işletmelerinde bir plan olması ve bu plan doğrultusunda atık toprağın hangi kalınlıkta ne biçimde yığılacağının, bir kayma olmaması için neler yapılması gerektiğinin yazılması, planın bakanlık tarafından onaylanması, ardından da denetlenmesi gerekir.
Madeni işleten Anagold isimli bir şirket, sahibi Kanadalı bir maden şirketi, şirketin yüzde 20’lik hisse ile küçük ortağı Çalık Grubu.
Bu tablo karşımıza gelince anlıyoruz ki, normalde bir maden şirketinde olması gereken pek çok uygulama bu maden şirketi için geçerli hale dahi gelmemiştir. Elbet bir plan vardır da kağıt üstünde… Kimsenin bu plan doğrultusunda mı hareket ediliyor diye gidip madeni denetlediğini sanmıyorum. Benimki ülke gerçeklerini göz önünde bulundurduğumda küçük bir tahmin sadece.
Çalık Grubu yaptığı açıklamada; “Biz o madende küçük ortağız ve yönetimde de, işletmede de hiçbir etki ve katkımız yok. Bizim ortaklığımız sadece finansal ortaklık” diyor.
Savunma süper…
Şu açıdan da bakalım meseleye; kazanın olduğu maden şirketinin Kanadalı ortağının 7.2 milyon dolarlık vergi borcu affedilmiş. Sade vatandaşın evine aldığı ekmekten dahi vergi alan, kafamızı yıkadığımız şampuan için ‘özel tüketim vergisi’ gibi saçma bir vergi oranı koyan Türkiye Cumhuriyeti Devleti Kanadalı şirketin 7.2 milyon dolarlık vergi borcunu neye dayanarak affetti benim açımdan büyük merak konusu.
Ülkemizde pek çok yatırım ihtiyacımız varken, emekliye, işçiye, memura, eğitime, sağlığa para bulunamıyorken, bizim bu affı Kanadalı şirketin Kanada’da halka açıklamak zorunda olduğu bilançosunda görerek öğrenmemiz ise apayrı bir acınası hal…
Falsolar bununla sınırlı değil, maden sahası Kuzey Anadolu fay hattının üzerinde!
Jeoloji Mühendisleri Odası, altın madeninin aktif fay hattı üzerine kurulduğunu, ancak projenin hem hazırlanması hem de uygulanıp tesisin kurulması aşamasında fay hattının aktif olmayan bir fay hattı olarak gösterildiğini açıkladı. Olası büyük bir depremde tüm madenin yıkılma tehlikesi mevcut!
Madenin ÇED Raporu da dahil tüm raporlarını dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum imzalamış. Hiç de sormamış, ‘Kanada’da siyanürle altın aramak yasakken ve siz bu kadar çevreci bir ülkeyken neden bizim ülkemizde siyanürle altın arıyorsunuz?’ diye! Yine sormamış, ‘Bu maden şirketinin üzerinde kurulduğu fay hattı hakikaten aktif olmayan bir hat mıdır? Koskoca Kuzey Anadolu Fay hattı nasıl oluyor da inaktif oluyor?’ diye…
İktidar bu durumu “Murat Kurum’u yıpratma kampanyasına çevirmekle” suçluyor herkesi. İyi güzel de yıpranan vatandaş ne olacak? Ölen onca insan ve yaşanan çevre faciası…
Bursa Su Kolektifi de konuyla ilgili bir açıklama yaptı bugün;
“Ekoloji örgütleri, odalar, sendikalar, barolar olarak İliç’teki Anagold Madenciliğe ait Çöpler Kompleks Madeninin kapatılması için yıllardır siyasi iktidarı uyarıyoruz. Bilirkişiler, maden çalıştığı sürece bu felaketlerin kaçınılmaz olduğunu onlarca kez raporladı, ama her seferinde iktidar ve rant işbirliği yaptığı Anagold’un ortakları olan Kanadalı SSR Mining ve yerli Çalık Holding’ten yana tutum sergiledi. Vahşi madenciliğin sürdürülmesine göz yumdu!
Madenin üç katı büyütülmesi için son kapasite artışı talebine, ekoloji hareketlerinin itirazlarına rağmen ÇED olumlu kararı, dönemin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum tarafından verildi!” diyorlar.
Bu işin dokuz kişinin hayatına mal olmasından sonraki en korkunç kısmı ise madenden sızan siyanür ve toksik kimyasallarla koca bir Fırat havzası ve Fırat’ın ulaştığı tüm uluslararası suların tehdit altında olmasında yatıyor.
Kısacası güzel ülkem, Avrupa’nın çöpünü süpürdüğü ülke olmaya devam ediyoruz ve aradığımız siyanür çok yakında çeşmemizden akmaya geliyor!
Belediye başkan adaylarının ilan edilmesinden sonra AK Parti’de gözler bir yandan yeniden aday gösterilmeyen başkanlarda, bir yandan da belediye meclisi listelerinde…
Bu minvalde Büyükorhan’da partisi tarafından aday gösterilmeyen Ahmet Korkmaz’ın ne yapacağı merak konusu.
Kulislerde Korkmaz’ın YRP ile dirsek temasına geçtiği ifade olunuyor.
Seçim çalışmalarına devam eden Büyükorhan Belediye Başkan Adayı Kamil Turhan ise köy ziyaretlerine başladı.
Meclis üyeliklerinde fermuar sisteminin uygulanacağı ilçede AK Parti’nin kontenjan adayının Murat Arslan olacağını da paylaşmış olalım.
Bir başka dağ ilçesi Keles’te ise aday arayışlarına devam eden YRP, önce Ziraat Odası Başkanı Mustafa Din’e adaylık teklifinde bulundu, ancak olumsuz yanıt aldığını belirtelim.
Ardından AK Parti’de önceki dönem ilçe başkanı olarak görev yapan Raşit Kolay’a teklifte bulunan YRP kurmaylarının yine ret cevabı aldığını öğrendik.
Öte yandan, Cumhur İttifakı’nın kontenjan meclis üyesi adayının AK Parti Nilüfer İlçe’de görev yapan Kızılay yöneticisi Numan Çakır olması kesinleşmiş.
Yine birinci sıra meclis üyesi adayının da Veteriner Hekim Coşkun Korkmaz olacağı da netleşmiş durumda.
AK Parti’nin sevilen sayılan isimlerinden, mahalle temsilcilerinden Mustafa Samsa da yerel mecliste 9. sırada yer bulmuş.
***
Bursa özelinde Osmangazi’de meclis adaylığı başvurusunda bulunan Gençlik ve Spor eski il müdürlerinden Ömer Gümüş de listelerde yer alırsa sürpriz olmaz.
Yine Bursa Büyükşehir Belediyesi Başkanvekili Ali Mersin’in bu dönem Osmangazi’den aday gösterileceği konuşuluyor.
Osmangazi’de AK Parti listelerinden Remzi Yeprem’in de aday gösterilmesi sürpriz olmaz.
Bir tarafta bunlar yaşanırken diğer tarafta Cumhur İttifakı’nın diğer ortağı MHP’nin Osmangazi’den Bursa Büyükşehir Belediye Meclisi’ne gidecek bir isim istediğine kulis bilgisi olarak ulaştık.
***
Yıldırım ilçesinde ise Cumhur İttifakı’nın birinci sıra adayı Fuat Alparslan olacak.
Onun yanı sıra listede Rüştü Maviçiçek, Fatma Zehra Yekeler, Selim Yolgeçen, Şakir Emin, İl Gençlik Kolları Başkanı Ömer Faruk Temiztürk, istifa eden il yöneticisi Mustafa Kaymaz ve mevcut belediye meclis üyesi Mücahit Bozkurt’un listelerde yer alması bekleniyor.
YRP’nin adaylık teklifini reddeden Hüdayi Yazıcı ismi de kulislerde konuşuluyor.
***
Yine Gökhan Dinçer’in aday olduğu Mudanya’da ise Kadir Doktur’un ve Arif Bayrak’ın listede olmasına kesin gözü ile bakılıyor.
Bunun yanı sıra ilçe halkının çok sevdiği, önceki dönem belediye meclis üyesi Dergah Mansur Alkan’ın da meclis listelerinde gösterilmesi sürpriz olmaz.
İlerleyen günlerde diğer ilçelerde yaşanan kulis bilgilerini aktarmaya devam edeceğiz.
Çok net hatırlıyorum, kış olmasına rağmen hava pırıl pırıldı.
Radyoda Ukrayna’nın Çernobil kentinde bulunan nükleer reaktörde bir yangın çıktığı ve radyasyon bulutlarının Türkiye arkasından Avrupa’ya doğru gelmekte olduğunu duyduk.
Bir ilkokul öğrencisi olmama rağmen radyasyonun ne olduğunu net bir biçimde biliyordum. Çünkü soğuk savaş sürüyordu, televizyonda nükleer başlıklı füzelerin azaltılması pazarlıklarını seyrediyorduk.
Okulumuzun duvarlarında sirenler çalarsa nasıl davranacağımız ve sirenlerin seslerinin ne anlama geldiğine dair uyarılar asılıydı.
Dünyanın en büyük çevre felaketine karşı Türkiye, bırakın önlem almayı bugünkü iktidarın sık sık uyguladığı ‘duymam görmem konuşmam’ gibi üç maymunu oynamaya başladı.
Radyasyon da neydi?
Biz Türklere söker miydi?
Dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral, çay içerken poz vererek vatandaşın panik yapmamasını tembihliyordu. Takdiri ilahi bu ki o bakan kanserden can verdi.
Cahit Aral’ın “Türkiye’de Radyasyon Var Diyenler Dinsizdir” Açıklamasının Yer Aldığı Gazete Manşeti
Avrupa’nın almadığı fındıklar ve yumurtalar bizlere okulda dağıtılıyordu. Çünkü radyasyon bu, elle tutulmuyor gözle görülmüyordu. ‘Yok’ deyince yoktu zaten.
Fındıkla da bitmedi…
Doğup büyüdüğüm ilçe Karadeniz kıyısındaydı. Kimse denize girişi yasaklamadı. Bırakın yasaklamayı, uyarmadı bile. Fındığın üzerine bir de herkes radyasyonlu sularda kulaç atıyordu. Ama yok demekle yok olmadığını acı tecrübelerle öğrendik. Birkaç yıl sonra kanser vakaları tavan yaptı.
Bugün Erzincan İliç’te meydana gelen maden çökmesi de Çernobil boyutlarında ama sanki merkezi hükümet ve yerel yöneticiler aklımızla dalga geçer gibi açıklamalar yapıyorlar.
Bu madenle ilgili daha önce uyarılar yapanlar tehlikenin freni patlamış bir kamyon gibi yokuş aşağı geldiğini, Fırat Havzasının tamamının zehirleneceğini söylediler. Ama bu uyarıların aksine özelikle Binali Yıldırım yaz ayında olsak Cahit Aral’ın içtiği çay gibi şortunu çekip Fırat nehrine girerek, ‘Bakın ne zehri ‘diyecek gibi açıklamalar yapıyor.
Yani ülke hiç değişmiyor. Yok demekle yok oluyor. İki hafta sonra unutulacağını bildikleri için umurlarında değil.
En acı olan da bu madenin üç kat genişlemesi için izin veren dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un pişkin pişkin AK Parti İstanbul Büyükşehir Başkan Adayı olarak pazar pazar gezecek olması.
Çünkü biliyor ki seçilirse kimse o pazarda ‘bak bu sebze meyve Fırat’ın siyanürlü suyu ile sulandı’ diyerek o ürünü gözüne sokup tepki göstermeyecek.
Yani benim çocukluğumdan beri aynı tas aynı hamam…
Peki bu yüzsüzlüğün tüm suçlusu kim derseniz, Nazım Hikmet cevabını vermiş zaten:
‘ — demeğe de dilim varmıyor ama —
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!’
CHP’nin Bursa’daki üç önemli ilçede belediye başkan adaylarını açıklaması ve hemen ardından da Kestel Belediye Başkan Adayını değiştirmesi ile birlikte yepyeni bir siyasi çalkantının içine düştük.
Adayların açıklanması ilk olarak örgütü hareketlendirdi elbette. Açıklanan isimlere tepki gösterenler ile destek verenler arasındaki tartışmalar zaten beklenen gelişmelerdi.
Burada beklenmeyen, daha doğrusu bu seçimi diğer yerel seçimlerden ayıran mesele, önceki yazılarımda da bahsettiğim siyasi omurga ve ideolojik tutumdan yoksun oluş ile birlikte gelen partiler arası hızlı geçişkenlik konusu…
Efendim şimdi şöyle; herhangi bir partiden aday gösterilmediğiniz takdirde hemen başka bir siyasi parti ile görüşmelere başlayabiliyorsunuz, hatta daha önceden bir ihtimal diyerek bu görüşmeleri yapmış, adaylık açıklamasını beklemek için süre istemiş de olabiliyorsunuz. Hal böyle olunca hızlıca karar vermeniz de kolaylaşıyor.
Siyasi partilerde adaylık işleri şirket evlilikleri gibi tamamen mantığa dayalı matematik hesaplarla yapılıyor artık.
Şimdilerde CHP’nin aday gösterilmeyen belediye başkanları ve belediye başkan adayları için konuşuluyor bu ihtimaller. Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz’ın sosyal medya paylaşımlarına bakıldığında siyasi mücadeleden uzaklaşmayacağına yönelik imaları görmek ve özellikle İYİ Parti cephesi ile kendisini eşleştirmek hiç de sakil durmuyor misal.
Bugün misafiri olduğumuz İYİ Parti cephesinin, belediye başkan adaylıkları için yaptığı görüşmeler konusunda ser verip sır vermediğini söylemeye gerek yok sanırım. Ancak duyulan duyuluyor yine de…
En çok merak edilen de Nilüfer belediye başkan adayları elbette. Hemen hatırlatalım, İYİ Parti Nilüfer Belediye Başkan Adayını açıklamamış, bu açıklama için CHP’yi beklemişti, zira Turgay Erdem’in yeniden aday gösterilmesi halinde Mimarlar Odası Bursa Şube Başkanı ve İKK Sekreteri Şirin Rodoplu Şimşek İYİ Parti’den Nilüfer Belediye Başkan Adayı olacaktı.
Karar açıklandıktan sonra görüldü ki, üçlü çekişmede tarafların hiçbirinin istediği olmadı aslında. Turgay Erdem aday gösterilmedi, Mustafa Bozbey’in destek verdiğini söylediği isimlerden de aday gösterilen olmadı. Bozbey’in özellikle son dönemeçte Mehmet Yıldız ismi üzerinde ısrarla durduğuna ilişkin duyumlar aldık tüm Bursa medyası olarak hatırlarsanız. Genel Merkez iki güç odağının dediğini de yapmayarak örgütün adayı sıfatı ile Şadi Özdemir’i aday göstermeyi tercih etti. Bu tercih hiçbir tarafı memnun etmedi.
Turgay Erdem kendine has bir açıklama yaparak güne damgasını vurmayı başardı bu alanda. Nilüfer Belediye Başkan adayı Şadi Özdemir’i tebrik ederken, isim vermeden Bozbey’e de iki çift laf söylemiş oldu. Açıklamadaki; “Varlığını, bir başkasının yokluğuna şart koşan siyasi ergen” değerlendirmesi üzerinde uzun çalışılmış bir ifadeydi.
Hatırlatalım, geçtiğimiz hafta içinde yoğunlaşan görüşmeler esnasında Mustafa Bozbey’in CHP Genel Merkezi’ne, Erdem’in aday gösterilmesi halinde istifa edeceğini söylediğine ilişkin kulisler gelmişti tüm Bursa medyasının kulağına.
Akademik odalar da memnun olmayan taraflardan biri. İşin bu kısmı önemli, çünkü Şirin Rodoplu Şimşek ile İYİ Parti arasındaki görüşmeler halen devam ediyor. İYİ Parti’ye hiç de soğuk bakmayan Şimşek’in önümüzdeki 24 saat içinde adaylık teklifini kabul edip etmemek konusunda karar vermesini bekliyorum.
Görünen o ki, CHP’ye küsenleri İYİ Parti, AK Parti’ye küsenleri Yeniden Refah Partisi alacak ve kıran kırana bir yerel seçim olacak.
İyi güzel de vatandaş bu işin neresinde duracak orası pek meçhul…
Oysa bu seçimlerin her biri vatandaşın refahı için çalışacak insanları belirlemek üzerine kurgulanmış olmalı…
Bana kalırsa amaç bu kurgudan çok uzak, daha ziyade ‘partimize bütçe sağlayacak belediyeleri ele geçirme yarışında hangi bonusları toplayabiliriz?’ biçimine evrilmiş durumda.
İYİ Parti Bursa Milletvekili ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Selçuk Türkoğlu’nun bugün söylediği bir söz çok önemli, ‘Bir adet zeytin 1 lira 25 kuruş olmuş, vatandaş geçimi düşünmesin de ne yapsın?’ diyor.
Bir zeytin 1 lira 25 kuruş, ortalama ölçekli kiralık bir dairede oturmanın günlük bedeli 750 lira, bir damacana su 75 lira, bir simit 15 lira, doğalgaz aylık bin lira…
Tüm bunlara karşılık en düşük emekli maaşı büyük bir lütufla 10 bin lira, asgari ücret 17 bin lira…
Dört kişilik bir ailenin açlık sınırı Ocak ayında 17 bin 442 lira. Henüz işçinin cebine girme şerefine yenice nail olan asgari ücret açlık sınırının bile altında. Yoksulluk sınırı olan 48 bin 459 liranın ise çok uzağında.
Siyasi arena hareketli, ama sadece siyasetle ilgilenen bir avuç insan ve siyasi partilerin kendi iç mücadeleleri açısından durum böyle. Çarşıda pazarda hiç seçim havası yok, hatta geçen seçimin yorgunu vatandaşlar siyasilerin hangi derdine çare olacağını sormaya dahi imtina eder halde.
Tüm bu sebepleri bir araya toplayınca daha önceki tahminlerimin üzerine ekliyorum, bir kez daha dile getiriyorum. Bu seçimlerde seçmene partili olmaları hasebiyle dayatılan adaylar oylardaki geçişkenliğin de kapısını aralayacak. Seçmen partiye değil adaya oy verecek, o da oy verecek hali kalırsa içinde bulunduğu durumla boğuşmaktan. Hali kalmazsa da oy vermeye gitmeyecek ve seçime katılım oranı düşecek.
Yakın bir gelecekte siyasiler kendilerine çeki düzen vermezlerse bu seçim rengi soluk kaderi muallak bir seçim olarak tarihe geçecek. Seçmenin değil, siyasilerin seçimi olacak…
Alçakça bir suikastla hayattan koparılan Uğur Mumcu, gazeteciyi “haber ve bilgi kaynağına en çabuk ulaşan ve bu kaynaklardan edindiği bilgi ve haberleri okurlara sunan insan” olarak tanımlıyor.
Peki, gazeteci bu görevi nasıl yapacak?
“Gazetecinin habere, olaya, olguya, belgeye ve bilgiye dayalı yazılar yazması gerekir.” diyor Mumcu, “Bunun için de gazetecinin güvenilir kişi olması zorunludur.”
Mumcu’ya göre, “Sır saklayan, haber ve bilgi kaynağını gizlemesini bilen, gerektiğinde hükümetlere ve güç odaklarına karşı savaşmayı göze alan insan, gazetecidir.”
Uğur Mumcu, 3 Mayıs 1992 tarihinde Milliyet gazetesinde yayımlanan yazısında, piyasa gazetecilerini de sıralıyor, “bunlar da var” diyerek:
“Günümüzde sarı basın kartlarının ardına gizlenip devlet kapılarında ve belediyelerde ‘ihale takip eden’, bankalardan aldıkları kredilerle milyarlar vuran, düzmece belgelerle gazetelerini ve devleti dolandıranlar da var.
Hem bunlar var, hem Osmanlı İmparatorluğu’ndaki ‘mabeyn katipleri’ gibi, gazetecilik adına hükümetlere, konutlara ve köşklere tutanak katiplikleri yapanlar da!”
Üstat 32 yıl önceden bugüne ışık tutuyor, zira “bunlar” şekil değiştirseler de bugün de var.
Hem öyle sadece yaygın basında değil, avuç içi kadar yerel basında da var. Hatta belki yerel basında daha çok var!
Üstelik sarı basın kartlarının ardına gizlenme gereği bile duymuyorlar artık.
300 liraya hazır şablon bir site, 500 liraya bir isim, o da yoksa Elon Musk’ın, Mark Zuckerberg’in bedava sayfaları, video çekecekseniz YouTube, Instagram…
Ondan sonra vur abalıya…
Ağzına bir düdük al, cebin ısındıkça çal!
Boynuna bir davul as, tokmağı başkasının eline ver!
Kendi başına bakmadan durmadan gelin başı tara!
Olayı olguyu değil algıyı gerçekmiş gibi yaz çiz, habermiş belgeymiş bilgiymiş zaten hak getire!
Kâtip gibi söyleneni yazmayı geçtim, koltuğunun altına konan dosyayı, hazır yazılıp eline verilenin altına imzanı at, doğruymuş yanlışmış umurunda olmasın!
Canlı yayınlarda telefonuna anında gelen mesajları kendi ulaştığın bilgilermiş gibi, dahası kendi görüşlerinmiş gibi cansiperane savun da savun!
Sonra da dön, hayatında kalemiyle kazandığı dışında hiçbir kazancı olmayan, maaşını rengi belli olmayan zarflarla değil hakkıyla kazanan, yaşamını onuruyla eş tutan gazetecileri ve de patronajı/finans modeli açıkça ortada olan kurumlarını dedikodu malzemesi yap!
Şu yerel seçim süreci adeta turnusol kâğıdı gibi haklıyla haksızı, eğriyle doğruyu, yalanla gerçeği açıkça ortaya koyuyor.
Farkındayım; farkındayız, birileri şecaat arz ederken sirkatin söylüyor.
Ne güzel demiş Türkçe’nin usta sesi Yaşar Kemal, “Yalanın gücü doğrunun güçsüzlüğünden değildir. Yalan teşkilat kurmuş, doğru ise yalnızdır.”
Arkadaşlarım adına da gönül rahatlığıyla söyleyebilirim:
Yalanın kalabalıklığındansa, doğrunun yalnızlığını tercih ederiz.
AK Parti‘nin aday belirleme sürecinde dikkat çeken en önemli detaylardan biri de yüzdesel olarak en yüksek oy oranına sahip olduğu dört dağ ilçesi belediye başkanlarından üçünün değiştirilmesi…
Bu dönem partisi tarafından aday gösterilmeyen isimlerden biri Orhaneli Belediye Başkanı Ali Aykurt.
Yapmış olduğu icraatlarla ilçesini ülke gündemine sokan, ancak tekrar aday gösterilmeyen Aykurt’a ilçede çok baskı olduğunu bilenlerdeniz.
Aykurt’a “aday ol” diyenlerin sayısı oldukça fazla.
Öte yandan bazı siyasi partilerin de “gel adayımız ol” dediğini de biliyoruz.
O şimdi karar arifesinde…
Bu kararı alırken de danışıyor.
Bugün de ilçenin pazarı.
Muhtarlarla istişare toplantısını şu saatlerde gerçekleştirmeye başlayan Aykurt’un nasıl karar alacağı merak konusu.
Öte yandan, Orhaneli’de dikkat çeken bir başka ayrıntı ise MHP’de geçmiş yıllarda ilçe başkanlığı görevinde bulunan Sedat Mestan‘ın bağımsız adaylığı.
Edindiğimiz bilgilere göre Mestan hatırı sayılır bir oy alacak gibi gözüküyor.
Bekleyip takip edelim.
Orhaneli’de neler olacak?
Nilüfer’de skora denge geldi mi?
CHP’nin Bursa özelinde en fazla merak edilen konuların başında belediye başkan adayları açıklanmayan üç ilçedeki durum geliyordu.
Adaylar açıklandı.
Mevcut üç belediye başkanı da aday gösterilmedi.
İkisinin gösterilmeyeceği kesindi.
Fakat Nilüfer‘de Turgay Erdem‘in gösterilmemesi sürpriz olarak yorumlandı. Erdem’in yerine aday gösterilen isim Şadi Özdemir…
İlçede Özdemir’in aday gösterilmesine parti içerisinden tepkiler var. Bu tepkilerin sandığa yansıması durumunda ya da tepki oylarının İYİ Parti’ye kayması durumunda skora denge geldi demek mümkün.
Hatta AK Parti’nin adayı Celil Çolak‘ın avantajlı duruma geçtiğini de söyleyebiliriz.
Velhasılı artık CHP için Nilüfer artık çantada keklik değil.
Bir bağımsız aday da Keles’te…
Önümüzdeki yerel seçimleri bir önceki yerel seçimlerden Bursa özelinde ayıran en önemli özelliği bağımsız aday sayısındaki fazlalık.
O bağımsız adaylardan biri de Keles’te ortaya çıktı.
İlçedeki iş insanı İhsan Ekmekçi bağımsız belediye başkan adayı oldu.
Aynı zamanda bağımsız belediye meclis üyelerinin de aday olduğunu ifade edelim…
Bakalım Ekmekçi’nin aday olması ilçede karşılık bulabilecek mi?
Bekleyip takip edelim.
Özbek’in elini Akşener kaldıracak
Bursa siyasetinin renkli simalarından biri olan Ayhan Özbek bu dönem İYİ Parti’nin Yıldırım Belediye Başkan adayı.
Geçen hafta adaylığı resmen duyurulan Özbek, çarşamba günü de İYİ Parti’nin grup toplantısına katılacak.
Akşener’le tanıştırılacak olan Özbek’in adaylığı birkez daha Genel Başkan Akşener tarafından duyurulmuş olacak.
Hala adaylarının belirlenmesi için büyük sancılar çekilen, belki de ülke tarihinin en ilginç yerel seçim sürecinin sadece siyasi partiler ve adaylar açısından enteresan işlediğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz diyebilirim.
Bu seçimin başka seçimlere benzemeyeceği, seçmenin de faydacı bir bakış açısı ile adaylara yaklaşacağının ilk işaret fişekleri akademik odaların çekişmeli seçimlerinde tercih edilen taraflara bakıldığında belli oluyor.
İnşaat Mühendisleri Odasında seçimin Çağdaş Grup tarafından kazanılmasını değişimin ilk ayak sesi olarak değerlendirdiğim yazımdan yola çıkarsam, yeniden Çalışma Grubuna geçen yönetimin de bana değişim hevesinin sönmeye başladığını söylemesi gerekir.
İddia ediyorum ki, bu kez ‘adaya değil partiye oy vereceğim’ yönelimindeki seçmenlerin sayısı ciddi biçimde düşecek, hatta kendisini dinlemeyerek aday belirleyen partiye kızgınlığın seçmenler arasında oy kullanmaya gitmeme biçiminde bir tepkiyi de doğurması çok mümkün.
İnsanlar kızgın, insanlar dertleriyle öylesine meşguller ki, atadan dededen kalma parti tutma telaşlarına, futbol takımı destekler gibi parti adayı destekleme girişimlerine prim verecek durumda değiller.
Hasılı kelam, yazarınız der ki, seçmenlerin oy verme tercihleri de değişikliğe uğrayacak bu seçimde, seçimlere katılma oranları da…
Seçmene yönelik bu analizi bir yana bırakırsak, tüm bu analizlerden ari, parti içi dengeleri korumak üzerine kurulu bir sistemin bozulmaması çabasıyla adaylarını belirlemeye çalışan CHP Genel Merkezinden Bursa da önemli bir haber bekliyordu bu akşam için.
Malumunuz CHP Genel Başkanı Özgür Özel ‘ön seçim’ diyerek oturduğu başkanlık koltuğundan verdiği karar ile ön seçimin yerel seçimler için uygulanamayacağına kanaat getirmiş, dolayısıyla partinin içi hallaç pamuğuna dönmüştü hanidir.
Şimdiye kadar uzun süredir elinde tuttuğu belediyelerdeki adaylarını sorun yaşanmadığı takdirde değiştirmeme yoluna giden, bu noktada risk almayarak aday tercihinde AK Parti ile benzer bir tutum izleyen CHP Hatay’da verdiği yanlış aday kararının halktan ciddi tepki almasının da etkisiyle olsa gerek bugün toplanan MYK’da adaylar konusunu ince eledi sık dokudu.
En büyük sorunları Bursa Büyükşehir Belediyesi ile koordineli çalışmak konusunda yaşayan Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz, çok bastırdı yeniden aday olmak için, fakat iki dönem süren belediye başkanlığının esneme payı olmadan devam etmesinin Mudanya için mümkün olmadığı ortadaydı.
Kendisine yöneltilen en büyük eleştiri ise Büyükşehirdeki meclis toplantılarına dahi katılmıyor oluşuydu.
Parti değiştirme kararı verdi.
Bir yanıyla eğitim, diğer yanıyla inşaat sektörünün içinde yer alan Deniz Dalgıç’ın adaylığının onaylanması Mudanya’ya ne kazandıracak, ne kaybettirecek, daha doğrusu seçimi kazandıracak mı kaybettirecek mi hep birlikte göreceğiz.
Dalgıç’ın Norm Haber’i ziyareti sırasında Mudanya’daki ve Bursa’daki pek çok aileye eğitimciliği sıfatıyla dokunduğunun altını çizmesi tanınan ve sevilen kişiliğini vurgularken, ‘Mudanya’ya yepyeni bir vizyon kazandırmak istiyorum, inşaat mühendisliği eğitimimi Mudanya için kullanmak istiyorum’ sözleri de seçimi kazanması halinde Mudanya’nın eski Mudanya olarak kalmayacağının altını çiziyordu.
Gemlik’te de başkanın değişmesi yönünde talepler yüksekti. Biz Mehmet Uğur Sertaslan’ın yerine bir kadın belediye başkan adayı düşünülür ve bir ihtimal, Zeynep Akış Serintürk’ün tercih edilir diye beklemiştik. Parti Meclisi’nden Şükrü Deviren kararı çıktı. ‘CHP için sallantıda olan Gemlik bu karar ile kurtulabilecek mi?’ bu sorunun yanıtını bize zaman verecek gibi…
Gelelim CHP’nin Bursa’daki kalesi Nilüfer’e…
Bursalılara değerli bir şehircilik sunan, bunun karşılığında da ederi giderek artan Nilüfer adaylık yarışındaki en gözde ilçe oldu.
Bir yandan Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mustafa Bozbey, diğer yanda Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem ve son olarak akademik oda temsilcileri Nilüfer’in bundan sonraki kaderini yazacak başkanın belirlenmesi konusunda söz sahibi olmak istediler.
Turgay Erdem adaylığını açıklarken, Mustafa Bozbey desteklediği aday adayları ile sık sık ziyaret etti genel merkezi. Şadi Özdemir de Bozbey’in desteğini alan adaylar arasındaydı. CHP Genel Merkezi tercihini Özdemir’den yana kullandı.
Tüm adaylara ve seçmenlere hayırlı olsun…
İşin bundan sonraki kısmı biraz siyasi analiz, biraz da seçmen tercihlerine yönelik tahminlere kaldı.
Adaylarını açıklamak için CHP’nin aday açıklamasını bekleyen siyasi partiler bugün itibariyle yol alır ve artık seçim havasına girmeye başlarız, aday çekişmelerinden sıyrılıp şehri yönetmeye talip olanların projelerini konuşuruz umarım.
Bursa çok sorunu olan, sorunları kronikleşmiş bir şehir, bakalım bu sorunlarla başa çıkmaya talip olanlar bize nasıl çözümler sunacaklar.
Yerel seçimlere sayılı günler kala başkan adaylarının belirlenmesinin ardından gözler belediye meclis üyeliklerine çevrildi.
Kimlerin aday olacağı, daha doğrusu kimlerin aday gösterileceği merak konusu…
AK Parti’de hafta içerisinde mülakatlar gerçekleşti.
Ön listeler hazırlandı.
Ardından;
İşte bu noktada hafta sonu cumartesi günü il başkanlığında bazı ilçe başkanları ile toplantılar gerçekleştirildi.
Toplantıların konusu belediye meclis üyelikleri idi…
Burada daha da merak edilen MHP’ye hangi sıraların verileceği, DSP’ye meclis üyeliklerinin verilip verilmeyeceği…
Fakat edindiğimiz bilgilere göre, Osmangazi’de mevcut belediye başkan yardımcılarından Cem Kürşat Hasanoğlu’nun yeni dönemde belediye meclis üyeliğine devam etmesi kesin gibi.
Bunun yanı sıra belediye başkan aday adayı olan Semih Peksert’in de belediye meclis üyesi olmasına kesin gözü ile bakılıyor.
Yine Osmangazi İlçe Gençlik Kolları Başkanı Çağatay Muti’nin adaylığı da sürpriz sayılmamalı.
İlçe Kadın Kolları Başkanı da muhtemelen listede yer alacaktır.
Bunun yanı sıra dağ yöresinden de beş ismin listelerde yer bulacağını ifade edebiliriz.
Mevcut belediye meclis üyelerinin birçoğunun sıralamada yer bulamayacağını düşünüyorum.
Yine il yönetiminden istifa eden Sinan Kahraman ve Osman Şahin de listelerde yer bulursa şaşırmamak gerekir!
Nilüfer’de ise belediye meclis sıralamasında aday gösterilmesine kesin gözü ile bakılan ilk isim Bilal Özdemir…
Yine ilçede belediye başkan aday adayı olan Halil Gülce de listelerde yer bulabilir.
Mevcut meclis üyelerinden birkaç isim yeni dönemde listelerde yer bulacaktır.
Yeri garanti olan isimler ise ilçe gençlik kolları ve kadın kolları başkanları listelerde yer bulabilir.
Bunun yanı sıra AK Parti Bursa Milletvekili Mustafa Varank ile yapılan görüşmede, aday gösterilmeyen bazı aday adaylarının meclis listelerinden aday gösterileceği konuşuldu.
O isimler kimler olacak?
Başkan aday adayları…
Bunun dışında başka isimler de var, onu da ilerleyen günlerde kaleme alacağız.
YALÇIN’IN TOPLANTISINDA DİKKAT ÇEKEN İSİMLER
Yeniden Refah Partisi Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Sedat Yalçın projelerini açıklamaya devam ediyor.
Bu minvalde ikinci toplantısını gerçekleştiren Yalçın’ın toplantısında dikkat çeken birkaç isim vardı.
O isimler arasında uzun yıllar AK Parti İl Yönetiminde görev yapan Ömer Demir, Osmangazi İlçe Yönetiminde görev yapan Zakir Öztaş, Necmi Akosman başkanlığında Yıldırım İlçe’de görev yapan Harun Yeşil dikkatimizi çeken isimlerdi.
Öte yandan Yalçın neler mi anlattı?
Sosyal belediyeciliği, kadınlar, gençler, engelliler ve yaşlılara yönelik projelerini anlattı.
Hepsi kulağa hoş geliyor.
Uygulanabilir mi?
Uygulanması için ilk şart Yalçın’ın belediye başkan seçilmesi gerekiyor…
Ondan öncesi ise teferruat…
BURSA İSTİHDAM FUARINA HAZIRLANIYOR
Pazartesi sabahının ilk saatlerinde gerçekleşen ilk toplantı Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş öncülüğünde BTSO, Bursa Kent Konseyi ve Bursa İş Kur ve Bursa Milli Eğitim Müdürlüğü yetkililerinin katıldığı toplantı.
Toplantının konusu istihdam fuarı.
Önümüzdeki günlerde Merinos AKKM’de gerçekleşecek buluşmaya 300’e yakın firma katılacak…
Bir tarafta iş arayan diğer tarafta ise işçi arayan firmalar.
Yaklaşan yerel seçimler öncesi aday gösterilen mevcut belediye başkanlarının icraat toplantıları devam ediyor.
Bu toplantılarda bir anlamda 2019-2024 döneminin hesabı verilirken öte taraftan da 2024-2029 döneminin şifrelerini kapsıyor.
Bu minvalde perşembe sabahı toplantı gerçekleştiren basın mensupları ile buluşan başkan ise Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar oldu.
Partisi tarafından dördüncü dönem aday gösterilen Dündar, icraatlarını anlatırken somut örnekler verdi. Olacak ve yapılacak demeden ziyade olmuşları bitmişleri anlattı.
O örneklere geçmeden önce şunu net ifade etmek gerekir:
Başkan Dündar, gözle görülür, dişe dokunur hizmetler yaptı.
Örnekler içinde birinci dönemin sonunda projelendirilen Fetih Müzesinin açılışını anlattı neredeyse en az altı yedi yıl sonunda açılır duruma gelmiş.
Keza Osmangazi Kent Meydanı da iki dönem süren çalışma….
Dünyanın kamulaştırılması.
Şehir içi trafiği rahatlatacak projeler Dündar’ın heybesinde idi.
O heybe de Kent Meydanı’ndaki otopark bunun için biçilmiş kaftan.
Bunu yanı sıra Hisar Arkeopark projeleri de birkaç dönemdir devam eden çalışmaların ürünü…
Panayır, Hamitler, Ovaakça, Demirtaş ve Yunuseli’ndeki planlı yerleşim birimleri de birkaç dönemin eseri…
Hepsinin ortak özelliği Dündar, zamanında başlayan Dündar zamanında devam eden ve sonuçlanan çalışmalar olması.
Kim ne der bilemem.
Ama benim diyeceğim odur ki, bu saydıklarımızı Dündar’ın partisi tarafından 4.dönem aday gösterilmesine yeter de artar bile…
Peki Dündar’ın 2024-2029 dönemine ilişkin neler vaat etti neler söyledi derseniz onun yanıtı tek cümle:
Yaptıklarını teminat gösterip yapacaklarımın teminatıdır diyen başkan profili diyebiliriz….
Halkın dört dönem partisinin ise biri milletvekilliği olarak 5.dönem vize verdiği bir siyasetçi.
O şimdi başkan olarak dördüncü toplamda 5. dönem için vize istiyor.
O vizeyi verilip verilmeyeceğini 31 Mart 2024 akşamı görmüş olacağız. Bugünden gördüğümüz karşısına bir önceki dönem aday olan Erkan Aydın’ın aday olarak çıkması.
Diğer rakipler mi?
Onlar için pek konuşmaya gerek yok…
VARANK ADAY OLMAYANLARA NE SORDU?
Geçen hafta AK Parti’de adayların açıklanmasının ardından hayal kırıklığına uğrayan isimler oldu. Bu isimler içinde aday gösterilmeyen başkanlar olduğu gibi, başkan adaylığı için yola çıkanlar da mevcut.
O isimlerden Kestel Belediye Başkanı Önder Tanır partisinden istifa ederken diğer isimlerle ilgili benzer durumlar yaşanmaması adına AK Parti Bursa Milletvekili Mustafa Varank aday gösterilmeyenlerle Merinos’ta Gönül Dostları’nda buluştu.
Onlara birlik ve beraberlik mesajları verirken beklentilerini de sordu…
O beklentilere göre notlar alındı.
Bakalım alınan notlar icraata dönüşecek mi?
Onu da meclis listeleri YSK’ya verildiğinde öğreneceğiz…
GÖK, CHP’DEN MECLIS ÜYESI ADAYI MI OLUYOR?
Ali Babacan’ın Genel Başkanı olduğu DEVA Partisi’nin kuruluş günlerinin yarattığı heyecan sonrasında bugünlerde deyim yerindeyse esamisi okunmuyor.
O zaman duyulan heyecanın ve hareketliliğin yüzde 1’i yok.
O hareketliliğin mimarları ya köşesine çekildi ya da başka siyasi partilere girdiler.
O isimlerden biri de Yasin Gök…
Önce İl Yöneticisi ardından Osmangazi İlçe Başkanı olarak tanıdığımız Yasin Gök şimdilerde Karacabeyliler Derneği yönetiminde…
Kulağımıza gelen bilgilere göre Gök’ün CHP listelerinden Osmangazi Belediye Meclis Üyeliği gündemde.
Özellikle CHP’nin Nilüfer, Gemlik ve Mudanya belediye başkan adaylarını bir türlü açıklamaması ve Bursalıların hevesleri kursaklarında her hafta başka bir umutla aday açıklamasını beklemeleri iyice can sıkıcı olmaya başladı.
Partinin aday açıklaması yapılan ilçelerinin bir bölümünde yaşanan karışıklıklar, küslükler ve ardı sıra gelen istifalar da buna eklenince Bursa özelinde şunu söylemek mümkün; CHP’nin yerel seçim çalışmalarında halkla temas ederek oy isteyen üç beş isimden başka kimseyi göremiyoruz sahada.
Oysa, adı üstünde ‘yerel seçim’ vatandaşın temel sorunlarına eğilecek kişileri seçmesi demek olduğundan, halkla temasın ve sorunlara nasıl çözümler üretileceğine dair açıklamaların genel seçimlere göre çok daha büyük önemi var.
Kimilerine göre önümüzdeki hafta Pazartesi günü, kimilerine göre ise 18 Şubat tarihindeki aday tanıtım toplantısında açıklanacak Bursa’nın merakla beklediği isimler.
Olayın genel merkez düzeyinde özüne bakacak olursak, ‘değişim’ sloganıyla yönetime gelen Özgür Özel’in yerel seçimlerde bir başarı yakalamayı hedeflediği malum, aynı başarıyı Özel’i destekleyen ve kazanmasında büyük emeği olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da arzuluyor.
Fakat gelin görün ki, kongrenin kaybedeni olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun partideki ağırlığı tamamen ortadan kalkmış değil.
Aynı dengelerin yerelde de sürdüğünü düşünürsek, seçimlere katılacak adayları belirleme sürecinin nasıl bir güç gösterisi altında yapıldığını tahmin etmek mümkün olur.
Özellikle garanti görünen belediyelerde var olan düzenin değiştirilmesi ile ilgili risk alıp almamak konusunda kararsız kalındığı ortada. Önümüzde bir Hatay örneği var malum. Vatandaşın Hatay’daki tepkisinin ardından bir anket çalışması daha yaptıran ve bu çalışmanın sonucunda Hatay’ın açıklanan belediye başkan adayının vatandaşın onaylamadığı bir isim olduğunu açıkça gören CHP Genel Merkezi’nin yeniden düşünmesi gerektiği meydanda.
Madalyonun öbür yüzünde ise AK Parti’nin yaşadığı sorunun benzeri bir çekince mevcut; ‘Mevcut belediye başkanımızı aday göstermediğimizde başka bir partiden aday olur mu?’ işte bu ince çizginin içini bazı yerlerde İYİ Parti bazı yerlerde Yeniden Refah Partisi dolduracak gibi. Bu nedenle muhalefetin diğer partileri de CHP’nin aday açıklamasını bekliyorlar listelerini oluşturmak için.
Ancak artık kaçacak yer, düşünecek zaman da pek kalmadı gibi. Listeler 19 Şubat tarihinde YSK’ya teslim edilecek.
Benim duyumlarım, mevut belediye başkanlarını başka partilerin listelerinde belediye başkan adayı olarak görmeyi, dolayısıyla da kendi oylarını başka partilere kaptırmamayı hedefleyen CHP, kalan belediye başkan adaylarını açıklamak için son dakikaya kadar, yani 18 Şubat tarihinde düzenlenmesi planlanan aday tanıtım toplantısına kadar açıklamayacak.
Bursa da 18 Şubat tarihine kadar kendisi için önemli üç ilçenin belediye başkan adaylarının açıklanmasını bekleyecek, zira kazanılması hedeflenen şehirde, eldeki kuş olarak görülen ilçelerin kaosa kurban gitmesini istemiyor genel merkez.
Elbette bu tedbirli ve uzun bekleyişin bir yandan adayları açıklanmayan bölgelerde gerilimi tırmandırırken yerel seçim çalışmalarını yavaşlattığını, diğer yandan da başka bir partiye aday kaptırmamayı sağlama ihtimaline karşılık parti içindeki kaosun yerel seçime kadar yatışmasına fırsat tanımayacak bir zaman darlığı yaşattığını göz önünde bulundurmak lazım.
Bu arada daha önce de bahsettiğim minik bir detayı hatırlatmakta yarar görüyorum; sorunları dağları aşan Bursa için şimdiye kadar ‘planım şudur, projem budur, şehrin şu sorunun bu yöntemle çözmeyi düşünüyorum’ minvalindeki net, proje bazlı açıklamaları sadece YRP Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Sedat Yalçın’dan duyuyoruz.
2014 yerel seçimlerine hazırlanırken 2013 yılından itibaren çalıştığı ‘Bursa’ dosyasında sorunları ve çözümleri tespit eden, dolayısıyla projeler geliştiren Yalçın, siyasetin eskiden proje ve çalışma bazlı yapıldığını, şimdilerde ise rakibini kötülemekten ibaret bir politikanın hüküm sürdüğünü hatırlatıyor yaptığı sunumlarla.
Bursa havası kirli, suyu kirli, trafiğe boğulmuş, kirletici sanayinin kahrını çeken, göçmen sorunları göz ardı edilen, tarımdan ve turizmden uzaklaşmış, yapılarının hızla yenilenmesini dört gözle bekleyen, kapısında büyük bir deprem ihtimali olmasına rağmen bununla ilgili ne yapacağını bilmeyen, önceden yaşanası bir şehirken şimdi kaçılası bir şehir halini alan durumundan bir an önce çıkarılmalı ve yerel yönetimlere aday olan isimler bu konulara çözüm olarak hangi projeleri sunacaklarını şehir sakinlerine anlatmalı.
Adayını kaptırma telaşelerinin belirleyici olduğu bir seçim yaşamak çözümden uzaklaşmaktan başka bir şey değil Bursa için.
Bu köşeden en son 2023 yılının Eylül ayında siz sevgili okurlarla buluşmuştuk.
O zaman izin istedik.
Bugün tekrar sizlerin huzuruna çıkmak için müsaade istiyoruz.
Ya da diğer bir ifadeyle…
Kısa bir molanın ardından kaldığımız yerden devam edelim dedik.
Yaklaşık 6 aylık aradan sonra tekrar yeni yerimizde, yeni köşemizde siz değerli dostlarla buluştuk.
Bizim için değişen bir şey yok.
Biz aynı şekilde, kaldığımız yerden, doğru bildiğimiz şekilde vicdan terazisinden geçenleri dilimizin döndüğü, kalemimizin yazdığı biçimde bu köşeden aktarmaya devam edeceğiz.
Beğenmek ya da beğenmemek sizin tercihiniz.
Efendim, bu arada, bu köşeye “hoş geldin” diyen tüm dostlara tekrar “hoş bulduk” diyelim…
ASRİAD’IN KONUĞU AKTAŞ OLDU
Bu seçim dönemi oldukça hareketli geçecek.
Bir tarafta Alinur Aktaş diğer tarafta Mustafa Bozbey, dış kulvarda Sedat Yalçın, arkalarda Selçuk Türkoğlu…
Türkoğlu ile Yalçın’ın alacağı oylar Bursa Büyükşehir Belediye Başkanını belirleyecek…
Kim kimden ne kadar oy alacak?
Onu da 31 Mart 2024 akşamı göreceğiz.
Şunu da net ifade etmek gerekir: Hanlar Bölgesi gibi bir alanı gün yüzüne çıkarmak herkese nasip olmaz. Bu noktada Alinur Aktaş alkışı fazlası ile hak ediyor.
Öte yandan;
Yaklaşan yerel seçimler öncesi belediye başkan adayları çalışmalarına aralıksız devam ediyor. Belediye başkan adaylarının uğrak yerlerinden biri sivil toplum kuruluşları oluyor. Bu minvalde Mehmet Karakoyun’un başkanı olduğu ASRİAD Bursa Şubesinin bu sabahki konuğu Alinur Aktaş oldu…
Aktaş’ın katıldığı buluşmada vermiş olduğu mesajlar oldukça dikkat çekici idi.
O mesajlardan ilki 2024 yılının ikinci yarısına ve 2025 yılına aitti. O mesajın içeriğ “sıkıntılar sona erecek, eski günlere dönülecek”di.
Diğer mesaj ise sorulan soruya yönelikti. Sanayi arazisi bekleyenlere yönelik. O da netti: “İhtiyacınız kadar sanayi arazisi talebinde bulunun.”
Bu konuda Aktaş örnek verdi. “Bir sanayicinin üretim için bin metrekare araziye ihtiyacı var, 5 bin metrekare talepte bulunuyor.”
Buradan çıkan sonuç: Rant…
Bunun önüne geçilmesi gerekiyor.
Anlaşılan o ki yeni dönemde gerçek ihtiyaç sahibi sanayicilere ucuz arsa üretimi planlanıyor…
Bu konunun gerçekten üzerinde durulması gerekiyor.
Yeni dönemde sanayi bölgeleri açılacaksa bu bölgeler belediyeye tahsisli olmalı. Belediyeler yerin kullanım hakkını kiralamalı…
Buraları rant aracı olmaktan çıkarılmalı…
Bu arada Aktaş bir konuya daha dikkat çekti.
O da kaçak sanayi bölgeleri…
Özellikle Çalı’daki sanayi bölgesinin ruhsatsız olduğunu ifade etti.
Bu yeni yapılacak, planlanacak sanayi bölgeleri için üzerinde durulması gereken en önemli konulardan biri.
Bunun için de planlama şart…
Aktaş bu konuda oldukça kararlı…
Sonucu da bekleyip takip edelim…
ZAFER MİLLİ CHP’DEN YILDIRIM MECLİS ÜYESİ ADAYI
Bursa siyasetinin renkli simalarından biri de Zafer Milli’dir. MHP’de başlayan siyasi yaşantısı il yönetim kurulu üyesi, il başkan adayı, milletvekili aday adaylığı ve İYİ Parti’ye geçiş süreciyle devam etti.
Sonrasından İYİ Parti’de GİK üyeliği yapan, son seçimlerde milletvekili aday adayı olan Milli, istediği sonuca ulaşamamıştı.
Ardından mevcut yönetimle anlaşamama ve disiplin süreci.
O sürecin sonuçlanmasını beklemeden İYİ Parti’den istifa ederek, CHP Büyükşehir Adayı Mustafa Bozbey’in daveti ile CHP Yıldırım’dan belediye meclis üyeliğine başvurdu.
Telefonla görüştüğümüz Milli, “Ben ülkücüyüm” dedi, “Konuşmamızda projelerimi Sayın Bozbey ile paylaştım; beğendi, davet etti, ben de CHP’den Yıldırım Belediye Meclis Üyesi aday adayı olarak dosyamı verdim” diye devam etti.
Tahminim odur ki Milli, CHP’nin Yıldırım listesinde ilk 3 sıralamada kendine yer bulacaktır.
Bir yandan siyasetin nabzını tutarken diğer yandan akademik odaların seçimlerini takip ediyoruz bu aralar Bursa basını olarak. Çünkü akademik odaların yönetimleri de en az yerel yönetimler kadar kıymetli, şehirde olması ve olmaması gerekenlerin belirlenmesinde.
Bu hafta sonu İnşaat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi ile birlikte Peyzaj Mimarları Odası Bursa Şubesinin seçimleri yapılacak.
Her iki odanın seçiminde de iki liste yarışacak.
İnşaat Mühendisleri Odasının seçimleri üzerine haftalar öncesinden konuşmuştuk zaten. Bu kez konumuz Peyzaj Mimarları Odasındaki seçimler…
İki grubun yarışacağı seçimlerde Çağdaş Peyzaj Mimarları listesini hazırlayan PMO Bursa Şube Başkanı ve Başkan Adayı Fulya Akfidan Sevim ile Öncü Peyzaj Mimarları listesini hazırlayan Eda Demir yarışacak. Şube tarihi ilk kez çekişmeli bir seçim görecek 200 üyeli odada. Üyeler de şaşkın bu durum karşısında.
Anlaşılan o ki, geçtiğimiz dönem oda seçimlerinin büyük bölümünü Çağdaş Grup üyelerine kaptıranlar bu kez yönetimi yeniden ele geçirmek adına bastırmak niyetindeler. Geçtiğimiz dönem oda seçimlerindeki el değiştirmeyi halktaki değişim talebinin bir nişanesi olarak algılayan biz gazeteciler için önümüzdeki oda seçimleri çok şey anlatacak gibi.
Şunu söylemek lazım ki, geçtiğimiz iki yıllık yönetim döneminde kent suçlarına yönelik en çok ses çıkaran odalardan biri PMO Bursu Şubesi oldu.
Pek de alışık olmadığımız bir biçimde, özellikle ‘peyzaj tabanlı şehircilik’ kavramını yerleştirmek için gayretler sarf edildi. Yeşilini kaybetmiş Bursa’da yeşili konuşmak hayali ile büyük çaba sarf edildi.
Burada hemen araya girip peyzaj tabanlı şehircilik anlayışı hakkında da biraz bilgi vermek isterim…
Efendim meğer peyzaj mimarisi bizim kabaca çevre düzenlemesi olarak algıladığımız basitlikte bir disiplin olmaktan çok farklı noktada duruyormuş.
Şimdiye kadar görmeye alışık olmadığımız bir başlangıç yapacak olursak; şehirlerin planlanmasından önce, jeoloji mühendislerinin ve peyzaj mimarlarının yaptıkları incelemeler sonucunda şehrin çöküntü bölgeleri, boş bırakılması gereken alanları belirlenir ve şehir plancıları ile mimarlara ‘şehri bu bölgeler çerçevesinde planlayabilirsiniz’ şeklinde bir alan çizilmesi gerekirmiş.
Elbette şimdiye kadar çoktan yerleşilmiş şehirlerde bunu böyle yapmak pek mümkün olmuyor, ancak içinde bulunduğumuz kentsel dönüşüm sürecinde en azından olabildiğince peyzaj mimarisi disiplininin bu biçimde işletilmesi için çaba harcıyor PMO Bursa Şube Başkanı ve Çağdaş Grup Başkan Adayı Fulya Akfidan Sevim.
Çok önemli birkaç projeden bahsettik birlikte. Bunların içinde gerçekleşmesi halinde Bursa için harika olacağına inandığım en kıymetli girişim bence ‘Bursa Büyük Bahçe Projesi’
“Bursa verimli toprakları ve zengin doğasıyla ülkemizin en önemli şehirlerinden biridir. Ancak sanayi ve yapılaşma gibi faktörler, şehrimizin yeşil alanlarını ve doğal alanlarını giderek azaltmaktadır. Bizler Bursa’yı rekreasyon alanlarıyla zenginleştirilmiş, yeşil bir şehir haline getirmeyi ve aynı zamanda fidanlık sahiplerine destek olmayı hedefleyerek Bursa Büyük Bahçe Projesini hayata geçirmeyi planlıyoruz. Bu proje şehrimize nefes aldırırken, fidanlık sahiplerini tek bir çatı altında toplayacak. Bitki Borsası’nı en büyük şehir haline getirerek sektörümüze ve şehrimize değer katacağız” diyor Akfidan Sevim.
Şöyle düşünün, ülkenin en büyük fidan üreticisi şehri Bursa’da özellikle de Kestel ilçesinde yetişen fidanlar burada topraktan söküldükten sonra Yalova’ya götürülüp toptancılara satılıyor, oradan da Bursa’daki fidanlıklara satılarak yeniden Bursa’lı birinin bahçesine dikiliyor.
İşin daha da garibi, bu döngüden en az kazançlı çıkan Bursalı fidan üreticisi oluyor. Oysa bahsedilen proje hem fidan üreticilerini bir çatı altında birleştirecek, hem de Bursalıların hafta sonunda ağaçların arasında vakit geçirip alışveriş yapabilecekleri muhteşem bir alan sunacak şehre.
Çok önemli bir diğer proje de Akıllı Şehir Ormanları projesi. Paris Antlaşmasının bir uzantısı olan Yeşil Mutabakat’ın bir gereği olarak karşımıza çıkan ve Bursa iş dünyası tarafından da desteklenen projede amaç karbon ayak izinin düşürülmesi. Bir diğer şekilde söylersek; endüstriyel bir tesisin doğaya saldığı sera gazı telafisinin karbonun yer ekosistemlerine yeniden bağlanmasını sağlayan peyzajlarla sağlanmasından edilmesinden bahsediyoruz.
Proje şöyle çalışacak. Çevreye duyarlı ve sürdürülebilir bir kentleşme modelinin oluşturulması sayesinde iş dünyası üretimleri ile yarattıkları karbon ayak izini böyle projelere verdikleri desteklerle düşürdüklerini özellikle Avrupa’daki iş ortaklarına anlatacaklar ve dünyanın sürdürülebilirliğine katkıda bulunan firma olarak alışveriş yapılması uygundur unvanı alacaklar.
Ticaret ve Sanayi Odası ile bu konuda işbirliği yapmak için kolları şimdiden sıvayan Peyzaj Mimarları Odası Bursa Şube Başkanı ve Başkan Adayı Fulya Akfidan Sevim, önümüzdeki dönemde bu projeyi hayata geçirerek Bursa Kenti Yeşil Alt Yapı master planının etap etap uygulanabilirliğini de sağlayacak.
Projeler çok, seçimlerse yakın. Önümüzdeki hafta sonu herkes için heyecanlı olacak gibi görünüyor.
1997 yılında başladığım gazetecilik hayatımın en ilginç, dengeleri en karmaşık seçimini yaşıyorum…
Cumhuriyet Halk Partisi’nin kendi iç çekişmeleri ve bir türlü oturmayan siyasi dengeleri nedeniyle, Mudanya, Gemlik ve Nilüfer’de adaylık açıklamasını sürekli ertelediğini biliyoruz.
Hani iş o noktaya geldi ki; ‘Sayın CHP seçmenleri işte koltuk, işte sandık, siz bizim partiye hele bir oyunuzu verin, biz de elbet seçimden sonra o koltuğa uygun adayı belirleriz, koltuğu boş bırakacak halimiz yok ya…’ şeklinde pişkince bir açıklama ile çıkacaklar karşımıza diye korkar oldum.
Yine de CHP için bu durum çok sürpriz değil, zira güç dengesi dağınık bir partide herkesin kendi iktidarını oluşturma hevesi mevcut olduğundan yaşananları doğal karşılamak adetten oldu.
Fakat gelin görün ki, işlerin hiç de böyle yürümediği, emirin her daim demiri kestiği, başların karar kılıçlarının önünde saygıyla eğildiği AK Parti’de de işler karışmaya başladı.
İlk olarak 3 dönem kuralının esnetilmesi, hatta esamesinin dahi okunmaması suretiyle bir kez daha Osmangazi Belediye Başkan Adayı olarak adı açıklanan Mustafa Dündar konusu var konuşulması gereken.
Seçim sürecinin en başında 3 dönem kuralına takıldığı için aday gösterilmeyeceğine kesin gözüyle bakılan Dündar, partililer yerine aday arayadursun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın aday olarak elini kaldırdığı isim olmayı başardı.
Adaylığı açıklanana kadarki süreçte adı zaman zaman Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığı için de geçen Dündar’ın Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı ve AK Parti Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Alinur Aktaş ile arasının limoni olduğunu bilmeyen yok sanırım. Adaylık açıklamasında da çok samimi bir hava çizmedi ikili. Buna rağmen dün gazete manşetlerine düşen CHP Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mustafa Bozbey ve Mustafa Dündar’ın samimi pozları ‘hayırdır inşallah’ dedirtti pek çoğumuza…
Mustafa Bozbey ile birlikte Panorama 1326 Müzesi’nde Osmangazi Meydanı maketini inceleyen Dündar hayli mutlu görünüyordu. AK Parti tabanında tepkiyle karşılanan bu pozlar CHP tabanı için de pek mutluluk verici değildi, zira CHP Osmangazi Belediye Başkan Adayı Erkan Aydın’ın adı çoktan açıklandı.
Ya demokrasi Bursa’da tüm Türkiye’den önce geldi (böyle bir şey olmasını ve tüm belediye başkanlarının seçildikleri dakika parti rozetlerini bir kenara koyarak, ‘tüm vatandaşın başkanı oluyoruz’ diyerek işlerine sarılmalarını çok arzu ederim. Fakat seçilene kadar elbette partisinin adayının seçilmesi ile ilgili ekip çalışması yapmalıdır herkes…) ya da kendilerini bölgelerinin en şanslı ismi sayanlar seçim sahtı mahalindeyken de birlikte poz vermekten çekinmiyor. Sonuçta ortada bir güçler dengesi mevcut…
Bugün bir basın toplantısı düzenleyerek geçtiğimiz 5 yılını değerlendiren ve yapılanları, yapılmak istenenleri anlatan Mustafa Dündar’daki o kendinden çok emin hava da bunun göstergesi gibi geldi bana.
OSMANGAZİ BELEDİYE BAŞKANI MUSTAFA DÜNDAR, “DÖNÜŞÜM SADECE, BELEDİYE VE BAKANLIKTAN BEKLEMEK DOĞRU DEĞİL. BAKANLIK VE BELEDİYEYİ ZORLAYARAK, ‘BİZ ANLAŞTIK. BİZ BU İŞİ YAPACAĞIZ. BİZE ŞU YÖNÜYLE YARDIMCI OLUN’ DİYE VATANDAŞIN DA BİZE GELMESİ GEREKİYOR” DEDİ. (ABDULLAH ÇİBİR/BURSA-İHA) Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar, “Dönüşüm sadece, belediye ve bakanlıktan beklemek doğru değil. Bakanlık ve belediyeyi zorlayarak, ‘Biz anlaştık, bu işi yapacağız. Bize şu yönüyle yardımcı olun’ diye vatandaşın da bize gelmesi gerekiyor” dedi.
Osmangazi’nin süregelen ve yapılması için hem zamana hem de bütçeye ihtiyaç duyan büyük projeleri olduğunu hatırlatan Dündar, yaşanan felaketler karşısında Türkiye ekonomisinin halen ayakta kalmasını başarı olarak yorumladı.
Osmangazi Belediyesi ile Büyükşehir Belediyesi arasında kimin yaptığına ilişkin bir türlü anlaşılamayan ‘Hisar Projesi’nden de bahsedildi toplantıda. Pek çok kurumun kentsel dönüşüm olarak kabul etmediği Osmangazi Belediyesi’ne ait kentsel dönüşüm çalışmalarının yıkıp yeniden yapmak yerine bir rezerv alan oluşturan yapısından da…
Tüm bunları daha önce defalarca yazıp çizdiğimden şunu vurgulamayı yeterli buluyorum, AK Parti tarihinde eşine az rastlanır bir iltimasla yeniden Başkan adayı olarak işaret edilen Dündar, bu seçimlerden emin, sonraki seçimlere hazırlık yapıyor gibi…
İşlerin karışık olduğu bir başka nokta da Kestel konusu malum…
Kestel Belediye Başkanı Önder Tanır’ın partinin ileri gelenleri tarafından sarf edildiği söylenen ‘O varsa ben yokum!’ çıkışının ardından son anda belediye başkan adaylığı listesinden silinmesi ve yerine neredeyse 3 yıldır aralarında bir çekişmenin yaşandığını bildiğimiz Ferhat Erol adının yazılması bardağı taşıran damla oldu.
Bu kez hep olduğu üzere ‘affını isteme’ olayı da gerçekleşmedi. Eski usul, bildiğiniz, dümdüz istifa etti AK Parti’den Önder Tanır. Hemen ardından da İYİ Parti ve Yeniden Refah Partisi ile görüştüğü söylentileri başladı kulislerde.
Her iki parti ile de görüşen, kendisinin istifasının ardından Kestel Belediye Meclis Üyeleri Samet Sönmez, Hasan Aras ve Serkan Güler’in de AK Parti’den istifası ile AK Parti’yi 20 yıldan sonra ilk kez Kestel’de muhalefet durumuna düşüren, gündem maddelerinde eşitliğin oluştuğu noktalarda muhalefetten yana oy veren, son olarak da meclisi Fatiha okutarak kapatan Önder Tanır’ın tercihinin Yeniden Refah Partisi olacağını tahmin etmek pek de güç olmadı.
Tanır bugün itibariyle Yeniden Refah Partisi üyesi olduğunu netleştirdi. YRP Kestel Belediye Başkan Adaylığını da duyurdu.
İlginç bir tablo var hasılı Bursa’da…
Kendi partisinin adayından hoşlanmayanların karşı partinin adayı ile hemhal oluşları bir yana, kimin hangi partinin adayı olacağına yönelik de bir karmaşa mevcut.
Söylediğim gibi, ya gerçekten demokrasinin dibini yaşıyoruz, herkes hizmet için, halk için kendini paralıyor ya da işin içinde başka bir iş var da bizim aklımız pek ermiyor…
Tüm bunlar bir yana CHP’de örgütün kayıtsız şartsız evet diyeceği ender isimlerden biri olan Ceyhun İrgil, kendisine büyükşehir belediye başkan adayı olmadığı için kırgın olduğunu söyleyen bir vatandaşa sosyal medyasından verdiği yanıtta şöyle demiş;
“Lütfen kırgın olmayın. Halka sorulmadan, eğilim yoklaması olmadan seçilmişlik olmaz. Tutumum kişisel değil ilkesel. Günü kurtarmak değil, yüzyılları inşa etmek önemli. Prensip ve değerlerden vazgeçmek etik olmaz, vazgeçtiğimiz için bunun sonuçlarını yaşıyoruz.”
Milletvekilliği sıralaması ön seçim ile belirlenen ve iki dönemdir ön seçim yapılmadan kendisine adaylık teklif edildiği için CHP Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığını kabul etmeyen İrgil önemli bir siyaset dersi vermiş yine.
Bana yeni bir hayat şansı veren ellerinden öpüyorum sevgili doktorum…
6 Şubat depremlerini anmamızın hemen ardından ülkemizin gerçekleşme ihtimalinden en çok korktuğu depremden, meşhur adıyla ‘Marmara depremi’nden bahsetmeler yeniden başladı.
Başlamalı da, zira ülkenin büyük bölümünün deprem kuşağında olduğu ve ülke ekonomisini ayakta tutan sanayinin de yine deprem riskini en çok yaşayan bu bölgelerde kurulu olduğu düşünülürse, bu kez yıkım devasa olur.
Canlarımızı kaybetmek, mallarımızı kaybetmek bir yana, bütün ülkenin sanayi ve ekonomik merkezleri ve bu alanlarda iş görecek insanları bir biçimde zarar göreceğinden iflas bayrağını çeker, kepenkleri kapatırız.
Kısaca ‘ülkeyi kapattık gidiyoruz’ deyip bitiririz bu işi.
Bu konulara kafa yormaya, öğrendiğim kıt kanaat bilgilerle üzerinde biraz düşünmeye başladıkça, bunca yetişmiş beyin, bunca konusunda uzman insan nasıl olmuş da sanayi üretimini, ticaret merkezlerini deprem gibi bir gerçekliği es geçerek ve her türlü doğa tahribatının olmasını da göze alarak batıya kaydırmış anlayamıyorum.
Oysa Doğu ve İç Anadolu da ne çekiyorsa gelişememişlikten, daha doğrusu gelişmesinin önüne geçilmesinden çekiyor ülke kuruldu kurulalı.
Çok su kaldıracak olan, bu ülkenin merkezlerini tek bir bölgede toplamak yerine ulaşım ağlarını geliştirerek tüm bölgelerin kendine has merkezler halinde gelişmesine imkan tanımak biçiminde yapılanmamızı kimin engellediği ya da böyle bir yapılanmanın neden kimsenin aklına gelmediği meselesini başka bir yazıda tartışmak üzere yeni yapılan Marmara Depremi açıklamasına dönmek istiyorum.
Depremlerin yıl dönümü nedeniyle Kandilli Rasathanesi’nde bir değerlendirme toplantısı yapan Rasathane Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, Marmara’daki büyük sismik boşluğa dikkat çekerek boşlukta sürekli bir enerji birikmesi oluştuğunu söylemiş.
“Bu sismik boşlukta yaklaşık olarak 130 kilometrelik bir mesafeden bahsediyoruz. Bir gün kırılacak, çünkü oraya enerji dolmaya devam ediyor. Bu fayın tek parçada mı, 3 parçada mı, 2 parçada mı kırılacağı tabii ki bir soru işareti ama bu coğrafyada 7’nin üzerinde bir deprem yaşayacağımız açık!” diyerek.
Elbette bu kırılmanın ne zaman olacağına ilişkin pek çok farklı bilgi var, ancak kırılmanın gerçekleşeceği çok açık.
Peki Bursa bu işin neresinde?
Daha doğrusu işler Bursa’da ne alemde?
Bursa, plansızca programsızca hareket eden, oradan oraya savrulan, iyi niyetli pek çok girişimin dahi plansızlığa kurban gittiği, deprem yumağının en karmaşık olduğu noktalardan birinde bence.
En önemli sorunumuz geleceğe dönük bir planı olmayan Bursa’nın fay hatları ile ilgili kamuya açıklanmış bir çalışmasının da bulunmuyor oluşu.
Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şube Başkanı Engin Er, 2023 yılı sonuna kadar tamamlanması konusunda çalışmaların yürütüldüğü, ancak işlerin bir noktada tıkanması ile birlikte tamamına erdirilemeyen, 2040 Çevre Düzeni Planı konusunda tüm akademik odaların kendilerine düşen ölçüde katkı sunduğunu, söyledikten sonra şu acı gerçekleri dile getirdi;
“Önce Valiliğe, sonra Büyükşehir’e sonra bakanlığa, elden ele dolaşan bu plan hiçbir şekilde onaylanmadı. Hala bizim bir bölü 100 binlik planlarımızda doğal afetler yok, çünkü 1998’de yapılan plan yürürlükteydi şimdiye kadar. 1999 depremi o plan yapılırken gerçekleşmediği için doğal afetleri plana almak da düşünülmemişti!”
Tek eksiğimiz plan da değil üstelik. Daha önce durumu pek çok toplantıda izah eden ve Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şube Başkanlığı’nı bırakmaya hazırlanan Er, planı olmayan Bursa’nın fay hatları ile ilgili yeterli çalışması olmadığını bir kez daha hatırlatarak şöyle söyledi;
“Bizim çok eksiğimiz var. Mesela mikro bölgeleme çalışmalarımız eksik. Bu çalışmalar yapılmadan sen nasıl kentsel dönüşüm yapıyorsun? Bursa’da henüz bakanlığın haritalarında da yer almayan 95 kilometre uzunluğunda, 7.3 büyüklüğünde deprem üretme potansiyeli olan bir fay hattı var. Hiçbir belediye fay hatlarına yönelik çalışma yapmıyor! Bursa’nın kentsel dönüşümden önce mikro bölgeleme çalışması yaparak şehrin fay hatlarını belirlemesi lazım. Mikro bölgeleme çalışması yapmadan kentsel dönüşüm yaparsanız bir yerden binaları alırsınız, fay hatlarının üzerine getirirsiniz! İstanbul, Balıkesir bu işleri bitirdi. Bursa daha başlamadı bile. Yetkililerle akademik odalar iyi bir uyum içerisinde değil. Bunu bütün Bursa için söylemek mümkün.”
İlk kez duymadığım, aslında sarsıcı, ancak tam olarak bir Bursa gerçeğini özetleyen sözler bunlar.
Fay hatlarının imar planlarına işlenmesini geçtim, fay hatları konusunda mikro bölgeleme çalışmaları dahi yapmayı bitiremeyen Bursa’da yepyeni bir inşaat yapma biçiminin gelişmesi ile kentsel dönüşümün nasıl bir dönüşüme dönüştüğüne dair duyduğumuz gerçekler ise hayli acı.
Akademik odaları bu konuda göreve çağıran katılımcıların açıklamasına göre şimdilerde, kentsel dönüşüme giren mevcut yıkılan binanın molozları serilip sıkıştırma dahi yapılmadan üzerine radyan temel atılarak yeni bina yapılmaya başlanıyormuş. Hangi inşaatlar, hangi firmalar, hangi kentsel dönüşüm çalışmaları için geçerli olduğunu kestiremediğim bu duruma bir tepkinin şart olduğu da ortada.
Yoksa tüm bu yanlışların sonunda 6 Şubat depremlerinin ardından yapılan depremsellik tahlillerinde İstanbul’un önüne geçen bir risk hali taşıyan Bursa’da şehir bize tepkisini kocaman bir tokat atarak gösterecek gibi…
Geçmiş demek manasız geliyor aslında, o kara gecenin bize getirdiği ne kadar kötülük varsa yapışıp kaldı üzerimizde, gitmiyor, biz içinde debelendikçe daha da batıyoruz sanki…
Bir yıl önce nasıl bir yaşam hayal ettiğini düşünenler, şimdilerde nasıl bir ölümün onları beklediğini düşünme evresine geçtiler. Hepimiz kapısını kapattığımızda kendimizi güvende hissettiğimiz evlerimizin aslında kumdan kalelerle eşdeğerde yerler olduğunu çoktan anladık diye düşünüyorum. Bir de yemyeşil dümdüz ovaları bırakıp da dağ yamaçlarına köylerini kuran atalarımızın bizden çok daha öngörülü ve şehirleşme bilinci içinde olduklarını fark ettiğimizi düşünüyorum.
Kısacası yüzyıllarla birlikte ileriye gitmesi gereken bilinç düzeyini geriye doğru hareket ettirmeyi başaran Türkiye’de bir yıl önce yaşadığımız karanlığın da giderek çoğalması boşa değil.
Depremi unutmadık belki, çünkü biz de yaşayabiliriz korkusu yerleşti bir kez yüreklere, fakat depremzedeleri unuttuk, hatta en sevdiklerini, evlerini, işyerleri, dolayısıyla kendilerini kaybeden bu insanlara karşı tehditvari konuşmalar yapmayı da hak bulduk kendimizde.
“Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi? Şu anda Hatay garip kaldı!” cümlesinin depremden sonra sarf edilen en acı cümlelerden biri olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim doğrusu. Depremin üzerinden bir yıl geçmişken, depremin yaralarını sarmakla mükellef bir hükümetin en başındaki ismin ağzından çıkan bu sözler yarayı kanatmıştır demekle yetinmek istiyorum.
Bugün her ne kadar;
“Hayatımızın hiçbir döneminde ayrımcılık yapmadık, yapmayız. Birileri Hatay’da söylediğimiz hükümet ve yerel yönetimlerin işbirliğine işaret ettiğimiz ifadelerin üzerinde tepiniyor. Yıllardır şu hakikati sürekli dikkate getiriyoruz. Hükümet olarak biz tüm belediyelere bütçeden almaları gereken payı eksiksiz gönderdik. İstanbul’undan İzmir’e, Ankara’sından Hatay’a muhalefet belediyelerinin şehirlerine hak ettiği hizmeti kazandıramamasının tek sebebi beceriksizlik, iş bilmezlik ve başka hesaplar peşinde koşmalarıdır” sözleri söylense de kanayan yara kapanır mı, yürekler soğur mu bilemiyorum.
Çünkü gözler görüyor yerle bir olmuş şehirlere sınırlı belediye ödenekleri ile hizmet götürülemeyeceğini, belediye ödenekleri ile şehirlerin yeniden inşa edilemeyeceğini, bütün bir şehrin doyurulup ısıtılamayacağını…
Bir yıl içinde yapılanlar ve yapılmayanlar da ortada zaten…
Mesela 319 bini bir yıl içinde olmak şartı ile 650 bin konut sözü verilmiş, 46 bin konutun kura çekilişi yapılabilmiş. O dönemde de çok konuşmuştuk vadedilen konut sayısının gerçekçi olmadığını, söz konusu rakamların ancak 15-20 yılda yapılabileceğini. Dolayısıyla bölgede çok büyük konut açığının oluşacağını…
TMMOB Şehir Plancıları Odası bir yılda kentleri yeniden inşa etmek sözü yerine bölgesel ölçekten mahalle birimlerine kadar planlı, şehircilik ilke ve esaslarına uygun bir sürecin izlenmesi gerektiğini sıklıkla belirtti. Tüm vatandaşların insanca konaklama alanlarına kavuşturulmasının hemen ardından, bütüncül bir yeniden inşa sürecinin organize edilmesinin önemi üzerinde duruldu.
Fakat depremin üzerinden 18 gün geçmişken acele yer seçim kararları ile kimi bölgelerde kalıcı konut inşaatlarına başlandı. Hızla hareket edildiğinden, yangın, sel gibi farklı doğa olayları düşünülmeden, kırılgan alanlar olarak nitelendirilen alanlarda kentleşme süreci düşünülmeden binalar kondurulur oldu.
Deprem bölgeleri ilçe ilçe, yaklaşık inşaat maliyetlerinin oldukça üstünde rakamlarla müteahhit guruplara paylaştırıldı.
Bütüncül planlama yaklaşımı yerine rezerv alan ve riskli yapı ilanı gibi idari işlemlerle yıkıma uğrayan ilanlarda yapılaşma kararı verildi.
Bugün görüyoruz ki, karar alma süreçlerine halk katılımını engelleyen, plan hazırlama askı ve itiraz süreçlerini devre dışı bırakarak planlamayı bir zaman kaybı olarak gören, vaziyet planı ile gelişigüzel yer seçimi yapan, bütünleşik afet risklerini göz ardı eden, bu aceleci yaklaşım hedeflerine ulaşamadı.
Resmi rakamlara göre depremde 680 bin konut, 170 bin işyeri toplam 850 bin bağımsız birim kullanılamaz hale geldi. 2 Şubat tarihinde resmi makamlarca yapılan açıklamalarda 75 bin afet konutunun Mart ayı sonuna kadar depremzedelere teslim edileceği açıklandı.
Bu da gösteriyor ki, kullanılamaz hale gelen bağımsız birimlerin yaklaşık yüzde 10’u oranında konut yapılabildi.
Üstelik kullanmayı çok sevdiğiniz ‘kadim şehir’ kavramına tamı tamına uyan bu şehirlerde yapılaşma şehrin dokusundan çok uzak biçimde şekillendiğinden, kuvvetle muhtemeldir ki, mecburiyetten birkaç yıl yaşanacak bu deprem konutları kısa süre içerisinde terk edilecek, şehir kendi dokusunu yine kendi kendine örmek durumunda kalacaktır.
Söylenecek şey çok, durumu Bursa açısından değerlendirmeyi başka bir yazıya bırakarak kısacık değinmek istediğim son noktayı izah edeyim; Hataylılar bir yıldır kimsenin kendilerini arayıp sormadığını söylüyor. ‘Biz bu vatanın evladı değil miyiz? Kimse gelmedi bir yıldır. Ben sana oy vermesem de sen bana hizmet etmekle görevlisin. Bir de üstüne tehdit alıyoruz!’ diyor.
Hem CHP kanadını hem de AK Parti kanadını ve diğer partilerin ileri gelenlerini eleştiriyorlar bu noktada. Kimleri alkışlıyorlar biliyor musunuz? O karanlık geceleri aydınlatmak için günlerce uykusuz çabalayan, ülkeyi ayağa kaldıran Volkan Demirel’i alkışlıyorlar mesela, Haluk Levent’i alkışlıyorlar, sosyal medya fenomenlerini, tek yürek olan sanatçıları…