Müftüoğlu, “Bir taraftan hızlanan hayat temposu, karmaşıklaşan ilişkiler ve yaşam tarzı değişimleri, dozunu giderek arttıran stres, uykusuzluk meselesi, beslenme yanlışları, hareketsizlik nedeniyle hantallaşan bedenlerimiz bizi yorarken, diğer taraftan geçmişteki pişmanlıklar, gelecekteki belirsizliklerin yarattığı kaygılar, bazen savaş, bazen deprem, bazen de ekonomiden kaynaklanan korkular doğal olarak ruhlarımızı da yormaya başladı. Diğer taraftan kronik hastalıkların, tansiyonlarımızdaki, şekerlerimizdeki, kilolarımızdaki, kalp ritmimizdeki dalgalanmaların, vitamin ve minerallerimizdeki azalmaların da bizi yorabileceğini çok iyi biliyoruz. Ama yine de bilelim ki yorgunluk her zaman yukarıda saydığım masum nedenlerden kaynaklanmayabiliyor” diye yazdı.
Müftüoğlu okurlarını şöyle uyardı:
“Kendisi bir hastalık olmasa da önemli bazı hastalıkların -uzunca bir süre- ilk ve tek işareti de olabiliyor. Bazen bir kalp, akciğer, karaciğer ya da böbrek yetmezliği, bazen sinsi bir kanser, bazen de gizli bir tiroit ya da böbrek üstü tembelliği de başlangıçta kendisini, bizi yorarak ifade etmeye çalışabiliyor. İşte bu nedenle 2-3 haftayı geçen inatçı yorgunlukları ciddiye almamızda, nedenlerini araştırıp çaresini aramamızda fayda var.”
Müftüoğlu, “Yorgunluk her zaman hastalıklardan, eksikliklerden ya da fazlalıklardan kaynaklanmaz. Güncel hayattaki basit hatalar da bizi yorgun düşürebilir” notunu düştü.