Bilindiği üzere Katar diye bir devlet var. Bu devlet mutlak monarşi ile yönetilmekte. Ülkenin toplam nüfusu 2 milyon 600 bin kişi kadar. Katarlıların nüfusa oranı sadece yüzde 11.6. Yani ortalama 300 bin Katarlı Arap var. Geri kalanlar ülkeye çalışmaya gelen işçiler.
Katar, 1915’e kadar Osmanlı toprağı olarak kaldı. Daha sonra toprağından doğal gaz ve petrol fışkıran bu küçücük ülkeye İngilizler çöreklendi. Petrolün su gibi aktığı bu bölge için İngiltere ve Amerika, soğuk savaş yıllarında şöyle diyordu: “Biz burada olmasak bu zenginliğe Sovyetler çöker. Bu küçücük ülkenin Türkiye’ye karşı bir sempatisi var.”
Son yıllarda Katar’ı Türkiye’deki bütün “akçeli” işlerin tam göbeğinde görmeye alıştık, ki artık yadırgamaz olduk. Tank Palet fabrikasından “Kanal İstanbul” güzergahına kadar her taşın altından çıkıyorlar. Sebebi ise şu: Katar, tek kara sınır komşusu Suudi Arabistan ile önemli derecede gerginlik yaşıyor. Çünkü Suudlar bu ülkeyi radikal İslamcı örgütlere finansman sağlamakla suçlayarak, kara sınırını kapattılar. Ve geçtiğimiz günlerde iki ülke arasında sıcak meltemler eserek, 3 yıl sonra bu sınır bir tek noktadan açıldı.
Bu krizde Suudlar işi o kadar abarttı ki kara sınırına bir kanal kazarak, Katar’ı otoyol sınırından mahrum bırakmayı hedeflediler. Katar da “kardeşim sağ olsun Suudlar, kanalı ayağımıza getiriyor, ne işimiz var Türkiye’de, ‘Kanal İstanbul’ manzaralı evlerimizde…” demeyerek, ülkemizde milyarlarca dolarlık dev yatırımlara girişiyor. Çünkü olası bir Suudi işgalinde ülkelerinden çıkacaklar ve ultra zengin, küçük bir azınlık olarak Türkiye’de yaşayacaklar.
Katar’ın başka bir özelliği de futbola olan harcamaları. Katarlı şirketler bizim Süper Lig dahil bir çok ülkenin canlı maç yayın haklarını satın aldılar. Katarlı takımlar miadı dolmuş dünya yıldızlarına su gibi para akıtıyorlar. Bu futbolcular emekli ikramiyesi gibi gördükleri bol sıfırlı paralara transfer oluyorlar. Ama bu dünya yıldızları Katar’a gittiklerinde bir hayal kırıklığı ile karşılaşıyorlar. Çünkü çöl olan bu ülkede Avrupa’da ya da Türkiye’deki sosyal yaşam şartlarını bulamıyorlar. Katar, ne kadar uğraşırsa uğraşsın coğrafi şartlar ve yaşam tarzı olarak yıldız sporcuları elinde tutamıyor. Milyon dolarlara imza atan dünya yıldızları birkaç ay sonra bu ülkeden kaçmanın yolunu arıyorlar. Neden aramasınlar, Katar’ın yerlileri bile yılın önemli bir bölümünü Türkiye’de ve İngiltere’de aldıkları evlere geçiriyorlar.
Birkaç gün önce Katar ile bir anlaşma imzalandı. Artık Katarlı öğrenciler Türkiye’de tıp, diş hekimliği, eczacılık, sağlık meslek yüksek okulu, hemşirelik alanlarında ön lisans, lisans ve lisansüstü eğitim alabilecek. Türk genci ise yamalı bohçaya dönen eğitim sisteminde dirsek çürüterek, sınavsız olarak hayata 10-0 önde başlayan Katarlı akranları ile aynı sıralarda eğitim görmek için ter dökecek. Katarlıların sınavsız avanta üniversite hayatını gören bu gençler kendilerini Türkiye’nin geleceği olarak görmeyip kapağı Avrupa’ya atmanın derdine düşecekler.
Peki bu kadar zengin olan Katar, bir şeyin farkında değil mi? Futbolcu eskilerine milyon dolarlar döken bu petrol zengini ülke neden süper bir üniversite inşa edip içerisini tıp eğitimi konusunda son sistem cihazlarla donatmıyor? Neden Avrupa’dan ve Amerika gibi gelişmiş ülkelerin üniversitelerinin önemli beyinlerini, hocalarını bu binanın içerisine doldurup kendi gençlerine eğitim verdirmiyor?
Doha Port Stadyumu
Sebebi futboldaki tecrübesine bağlı. Katar, dev stadyumları yaptı ama dışarıdan transfer ettiği futbolcular ile bu muhteşem arenaları dolduramıyor. Doldurmayı bırakın son demini yaşayan sporcular parayı aldıktan sonra kaçmaya yer arıyorlar. Çünkü Avrupa’daki, ABD’deki yaşam tarzı Katar’ın yanından bile geçmiyor.
Dünyanın en zengin ülkelerinden biri olan Katar, futbolda yaptığı gibi dünyanın dört bir yanından akademisyenleri neden transfer etmiyor? Bu insanları paraya, mala boğarak öğrencilerini Türkiye’ye yollamaktansa kendi topraklarında eğitmiyor? Çünkü değerli bir akademik kadroyu uzun vadede transfer edemez. O insanlar en az 10 yıl Katar’da yaşamak zorunda kalacak. Oysa bu onların hayat tarzına uymaz.
Bu arada Katar, askeri tıp alanında uzman olan Gülhane Tıp Akademisi gibi marka kurumların kapatıldığının farkında bile değil.
Ne kadar dev binalar da yapsanız içerisine parlak beyinleri dolduramazsanız beton olarak kalırlar. Katar’ın yaptığından ders almazsak yarın bizim de dev binalarımız olacak, ama içerisinde bulunması gereken pırıl pırıl gençler olmayacak.
Marka Anadolu Liseleri’ni ideolojik olarak İmam Hatip’e çevirerek, öğrenci değil torna makinesi gibi seçmen yaratmaya çalışırsanız…
Yaşam tarzına türlü bahanelerle müdahale ederseniz…
Her yıl eğitim sistemini yap boz tahtasına çevirirseniz…
Yarın Katar gibi gençlerinizi eğitecek yer ararsınız.
Ama pek bulacağınızı da sanmıyorum. İngilizlerin bir sözü vardır. Zenginliği böyle tarif ederler: Ağzında altın kaşıkla doğmak!..
Yani Katar vatandaşıysan ağzında altın kaşıkla doğuyorsun, doyduğun; eğitim gördüğün yer fark etmiyor. Çünkü o kaşık hep ağzında kalıyor.
Katarlı’ya sunduğun imkanları sunmazsan senin gencin de torunlarının ağızlarında altın kaşıkla doğması için koşa koşa Avrupa’ya, ABD’ye göç eder, ediyor!..