Geçtiğimiz günlerde Tirilye‘de bir açılışa davetliydik. Hava kapalı olmasına rağmen sıcak bir ortamda geçen açılış benim için çok anlamlıydı. Çünkü 2004 yılında, Sabah gazetesi ve ATV‘de çalışırken (O zaman sahibi Turgay Ciner‘di), bu anıtsal yapının belgesel tadında haberini yapmıştık. Bu yapı “Taş Mektep“ti. Daha o zaman restore çalışmalarına Uludağ Üniversitesi başlamış, ama bitirememişti.
Rivayete göre, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı öncesi Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Makarios, bu okuldan mezundu. Aradan yıllar geçmiş, “Taş Mektep” kaderine terk edilmişti.
Konuya Mudanya’nın CHP’li Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz, el attı. Taş Mektep’in ilk etap restorasyonu bitirildi ve açılışı yapıldı.
2004 yılında içine girerek, adım atmaya çekindiğimiz bu binanın kültür, sanat ve turizme kazandırılmasında Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz’ın çok emeği var. Türkyılmaz, bir mübadele evladıdır. Girit kökleriyle de gurur duyar.
Yıllar önce Çağdaş Gazeteciler Derneği‘nde misafirimiz oldu. Hayri Başkan’la sohbet ilerledikçe ben şöyle bir öneri attım ortaya:
“Sayın Başkan, Mudanya, bir göç tarihine sahiptir. Sizi Girit’ten tahliye eden gemi olan ‘Gülcemal’in neden bir replikasını betondan da olsa yaptırmıyorsunuz. İçine de bir Girit göç müzesi fena olmaz mı?”
Bir anda heyecanlandı ve şöyle dedi:
“Ben bir mübadil çocuğuyum, bu benim nasıl aklıma gelmez!..”
Başkan Türkyılmaz’ın bu konuda çok fazla girişim ve araştırmaları olduğunu biliyorum, ama sonuçlandıramadı. Çünkü çok büyük bir maliyet getiriyor.
Gelelim zurnanın zırt dediği yere…
Taş Mektep’in açılışında baş köşeye oturtmuştu Hayri Türkyılmaz. Konuşmasının başında teşekkür ettiği isimler arasındaydı.
Bu kişi Bursa Ortodoks Topluluğunun Metropoliti İllias Billis‘ti. Merak ettim. Bursa’da kaç Rum Ortodoks yaşıyor? 10 kişi var mı? İstanbul’da yaşayan, Patrikhane’ye kayıtlı Rum Ortodoks sayısı bin 500’ü geçmez.
Ve geçtiğimiz günlerde Yunanistan’ın 1974 sonrasında iyice artan zulmünü hatırlatan bir karar çıktı. İskeçe Seçilmiş Müftüsü Ahmet Mete, yaptığı bir konuşmadan dolayı 3 yıl ertelemeli 15 ay hapis cezası aldı.
Şimdi diyeceksiniz ki Metropolit Türk vatandaşı! İyi de İskeçe Müftüsü de Yunan vatandaşı değil mi?
Akıllarınıza şu soru gelebilir. Bu açılış 20 gün önceydi. Şimdi temcit pilavı gibi sen niye ısıtıp önümüze koyuyorsun? Neden mi? Müftü birkaç gün önce ceza aldı da ondan. Neden bugün hırsla yazdım bu yazıyı? Çünkü bu satırları o gün yazsam “Öküz altında buzağı arıyorsun!” diyecektiniz. Ama müftümüze ceza çıkınca bu yazıyı yazmak şart oldu.
Batı Trakya’daki Türkler bugün değil, her dönem ve özellikle 1974’ten sonra artan bir şekilde zulme ve baskılara uğruyor. Bugün bile Gümülcine’de, İskeçe’de bulunan Türk vakıflarına ait dükkan ve mallar, atanmış kukla azınlık mensupları tarafından yönetiliyor.
Bu konuyu en iyi bilen isimlerin başında eski Başbakan Yardımcısı, AK Parti Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu gelir. Lütfen Başkan Türkyılmaz, Sayın Çavuşoğlu ilçenize gelirse kapalı kapılar ardında sorun, size neler anlatacaktır. Çünkü Bursa’da serbest avukatlık ve Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Başkanlığı yaparken haber konularında yardım istediğim isimlerdendi. Sayın Çavuşoğlu, yazılmaması şartıyla da bazı konuları anlatırdı. O yüzden burada aktaramam ve o yüzden kapalı kapılar ardında sorun, diye tavsiye ediyorum.
Bizim azınlığımız hala 80’lerin ortasında tırmanan Yunan baskısını yaşarken, Metropolit baş köşede oturtuluyorsa biz Batı Trakya davasında bir arpa boyu yol alamamışız demektir. Yunanistan’da seçilmiş müftümüz baş köşede oturtulmayı bırakın, resmi bir tane açılışa çağrılmamıştır bile.
Bu arada, diyeceksiniz ki Metropolit 1924’de giden Rumları temsil ediyor. Hayır, edemez, çünkü Yunanca’da “nea”, yeni demektir. Selanik yakınlarında “Nea Moudania” isimli bir ilçe var. Bu ilçenin sakinleri Mudanya’dan Yunanistan’a göç eden mübadillerdir. Mudanya Belediyesi o ilçenin belediye başkanı ve insanlarını çağırsaydı gıkım çıkmazdı. Ama davet ettiği bizim müftümüzün mevkidaşı Metropolit olunca orada dur deme ihtiyacında bulundum.
Şimdi diyeceksiniz ki nalına vurdun, mıhı nerede? Tirilye’de yapılan Taş Mektep açılışından 20 gün önce de Bursa Valisi Yakup Canpolat kabul ediyor Metropolit’i ve beraber fotoğraf çektiriyor. Ve bu ziyaret basına haber oluyor.
İnanın bana Yunanistan’da seçilmiş müftüler bırakın fotoğraf çektirmeyi, devletin üst düzey bürokratlarından randevu bile alamaz. Sayın Vali bu randevuyu verirken acaba hiç mütekabiliyet (karşılıklılık) ilkesini düşünmedi mi? Düşünmediyse bari Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar‘a sorsaydı! Yunanistan’ın, kendisini doğduğu topraklara almayarak, Türkiye Cumhuriyeti Belediye Başkanını saatlerce İpsala Sınır Kapısında nasıl saatlerce beklettiğini anlatırdı. Ya da Osmangazi Belediyesi organizasyonu ile bir tren dolusu Türkiye Cumhuriyeti bakanı, milletvekili ve gazetecilerin 10 Kasım’da Atatürk’ün evine yapacağı ziyareti nasıl engellemeye çalıştığını. Bu etkinlik için Yunan gazetelerinin “İşgal treni” başlığını attığını söylerdi belki. O trenin içerisinde bulunan tanıklardan biri de Batı Trakya doğumlu gazeteci Enver Akasoy‘dur. Belki bir gün detaylıca kaleme alır, bize bu olayı hatırlatır!
Ayasofya’da kılıçla minbere çıkan Diyanet İşleri Başkanı, o minberin ve elindekinin hakkını versin!..
1924’te Türklerin terk ettiği bölgelere; Kılkış’a, Drama’ya, Serez’e, bırakın Selanik’e bağımsız ve azınlıktan müftüler atanması gerektiğini söylesin de göreyim.
İddia ediyorum bugün Selanik’teki Müslüman nüfusu İstanbul’daki Rum nüfusunun belki 10 katıdır. Ama siz bunları görmezden gelerek Batı Trakya’yı sadece “Çukur Kahve” olarak görürseniz soydaşlarınızın hala boynu bükük kalacaktır.
***
Yıllar önce Yabancılar Şube polise bağlıydı. Şube müdürünü aradım ve Türkiye’de yaşayan yabancı uyruklu bir kişinin var olan problemini nasıl çözüleceğini sordum. Bana şöyle dedi:
“Gel buraya konuya bakalım. Çünkü burası hastane gibi. Herkesin ayrı teşhisi var!..”
Yani bu ne demek, her yabancıya uygulanan işlem ayrı, çünkü…
Bizim dış ilişkilerde mütekabiliyet ilkesinin uygulanması var.
Senin soydaşın orada zulüm görüyorsa o Metropoliti bırak baş köşede oturtmayı o resmi davete çağıramazsın bile.
Şimdi diyeceksiniz ki bundan ne çıkar!.. Yıllar önce Gümülcine’den Almanya’ya göç eden teyzemin oğluna şöyle sordum:
“Abi Yunanistan’ı eleştiriyorsun ama o pasaport ile Almanya’ya gittin…”
Öyle bir cevap verdi ki:
“Sen azınlık yaşamanın ne olduğunu bilmezsin. 4 kiremit değiştirmek için karakoldan izin alırsın!”
Bizim azınlığımız, Yunanistan’ın bir parça Avrupa Birliği baskısından çekinerek, belki bugün 4 kiremit için izin almıyor, ama baş köşeye de oturtulmuyor!