Al Capone, 1899 yılında ABD’de İtalyan göçmeni bir berberin oğlu olarak doğdu.
Amerika’da içki yasağı döneminde bütün mafyayı ele geçirdi. Basınla konuşuyor, politikacıları dost ediniyordu. Kurduğu tezgaha kim çomak sokarsa anında infaz emrini veriyordu. İşlerini öyle güzel ve iz bırakmadan yönetiyordu ki Al Capone artık suç dünyasının imparatoru haline gelmişti.
Kendisine rakip olan mafya grubuna polis üniforması giymiş tetikçiler yolladı. Sahte polisler, 14 Şubat günü arama yapma bahanesi ile duvara yasladıkları 7 kişiyi kurşuna dizdi.
ABD polis teşkilatı ‘Sevgililer Günü katliamı’ olarak isimlendirdiği bu olayı Al Capone’un yaptığını adı gibi biliyordu. Ama bir türlü ispatlayamıyordu.
Al Capone’un ünü her geçen gün artıyordu. Kendisini ikinci el mobilya satıcısı olarak tanıtıyor, hatta bastırdığı kartviziti dağıtıyordu. Bu İtalya göçmeni Amerikalı, devlet ile adeta dalga geçiyordu. Öyle büyük bir serveti vardı ki yakalandığı frengi hastalığının tedavisi için antibiyotik tedavisi uygulanan dünyada ilk kişiydi.
Sonra Amerikan devleti taktik değiştirdi.
Al Capone’u cinayet, kaçakçılık gibi suçlardan mahkum etmek yerine başka açıklarını bulmak gerekiyordu. Henüz emekleme aşamasındaki Federal Suçlar Bürosu (FBI) özel bir ekip kurdu. Bu ekibe ‘Dokunulmazlar’ ismini verdi. Yeni ekip bu mafya babasının cinayetleri yerine muhasebe kayıtlarının peşine düştü. Çünkü ABD’de vergi kaçakçılığı ağır suçların başında geliyordu.
Ve beklenen son geldi…
Al Capone vergi kaçakçılığından tutuklandı. 9 yıl hapishanede kaldıktan sonra şartlı tahliye edildi. Bir süre sonra felç geçirerek 48 yaşında öldü.
Brian De Palma’nın 1987’de çektiği ‘Dokunulmazlar’ isimli filmle bu hikaye adeta ölümsüzleşti…
Bugünlerde Türkiye’de bir dolandırıcılık hikayesi bütün gazete manşetlerinde pehlivan tefrikası gibi boy boy yayınlanıyor.
Dolandırılanlar arasında kimler yok ki!
Bir banka müdürünün kurduğu fonda milyon dolarlar elden ele geçmiş. Fatih Terim’den Arda Turan’a kadar milyonlarca dolar kayıt dışı para el değiştirmiş. Paralar kazanılmış, paralar kaybedilmiş ama kimse kazanılan paraların vergilendirilip vergilendirilmediğini sorgulamıyor.
Yahu kardeşim kimse sormuyor mu bu kayıtsız para nasıl vergilendirilmemiş?
Sosyal medya fenomeni Dilan Polat ve kocasını inceleyen Mali Suçları Araştırma Komisyonu (MASAK) nerede?
MASAK’ın harekete geçmesi, dolandırılan kişilere ‘bu paraların vergisi nerede?’ demesi gerekmez mi?
Milyon dolarlar kaptıran, kayıtsız paraları peçete kağıdına yazıp imzalamadan veren bu kişilerin illa medya fenomeni mi olması gerekli?
Amerika’da FBI’a ‘Dokunulmazlar’ denirken, Türkiye’de tam tersi vergi kaçıranlara dokunulmuyor galiba.
İster istemez insanın aklına şu soru geliyor: Bu fon ABD’de ortaya çıksaydı ne olurdu?
Benim fikrim; teknik direktör, milli futbolcu falan demezlerdi bugün müze olan Alcatraz hapishanesini tekrar açar, ismi geçenleri oraya doldurur, anahtarını denize atarlardı.
Emin olun bu kişiler ‘Devlet beni dolandıran banka müdüründen sakladığım üç beş doları da alır, beni de bir hücreye kapatır’ diye şikayetçi bile olamazlardı…