Bizim ABD ile tangomuz Berberi savaşları ile başlar.
1815’te ABD gemilerini Türk korsanlar Akdeniz’de yağmalamaya başlayınca o tarihlerde yeni kurulmuş olan Amerika, Osmanlı’ya bağlı beylere savaş açmıştır.
Amerika donanmasının temelini atan bu savaş sonucunda antlaşma sağlanmış, korsanlık faaliyetleri son bulmuştur. Ama Avrupa’dan kaçan haydutların torunları, genlerinden gelen özellikleri ile durmamış bütün dünyayı sömürmek için kararlı bir şekilde yollarına devam etmişlerdir. İkinci Dünya Savaşı sonrası dedeleri İngiliz ve Fransızlardan bayrağı devralarak bütün coğrafyaları sömürmek için ellerinden geleni ardına koymamışlardır.
Savaş sonrası Marshall Planı çerçevesinde Avrupa’yı yeniden yapılandırmayı amaçlayan ABD, ‘kızıl tehlike’nin sınırlarından biri olan Türkiye’yi unutmamıştır.
1946 yılında ilk yardım gelmeye başladığında İsmet İnönü, ‘Bedava peynir sadece kapanda olur’ misali ABD’ye temkinli yaklaşmıştır ama 1950 seçimlerini kazanan Demokrat Parti Türkiye’nin anahtarlarını nerdeyse Amerika’ya teslim etmiştir.
Amerikan şirketleri bize otomobil, benzin ve madeni yağ satabilsin diye Demokrat Parti, tren yollarını bile sökerek yerine asfalt dökmüştür.
Daha sonra ABD, komünizmin yeşeren filizlerini çürütmek için Kore’de savaşmaya başlayınca Amerika’nın kankası Başbakan Adnan Menderes ve Demokrat Parti durur mu?
Türkiye hemen yardıma yetişmiştir ve bu yardım 1000’e yakın vatan evladının Kore dağlarında şehit düşmesiyle noktalanmıştır.
En fazla şehidi nerede verdik biliyor musunuz?
ABD askerleri rahat geri çekilsin ‘Yankiler’ ölmesin diye bütün baskıyı üzerimize aldığımız Kunu-ri Muharebesi’nde.
Yani SAM amcanın çocuklarının burnu kanamsın diye bizim evlatlarımız şehit düştü.
Şimdi içinden şöyle diyenler çıkacak: ‘Ama NATO’ya girdik.’
Yunanistan asker mi yolladı da mı NATO’ya üye oldu? Zaten NATO bizi almayıp da ne yapacaktı?
Ayrıca, evlat sizin olmayınca Kore’de şehit vermesi kolay tabii.
Gelelim günümüze… Trump seçimi kaybedince ülkemin trol ordusu yas tutmaya başladı. Joe Biden, ile ilgili tweetler, yorumlar küfürler…
En üst perdeden ‘Eyyy Biden sen kimsin be kimsin’ söylemleri edilirken bir de baktık Hamdolsun Amerikan başkanı kankamız olmuş.
Ayrıca bununla yetinmemiş bir de müjde vermiş: ‘Afganistan’daki Kabil havaalanını siz koruyacaksınız’.
Ama bizi de sağ olsun düşünmüş, masrafları ABD karşılayacak.
Ben Libya’da ve Katar’da açılan üslerin Türkiye’nin uzun vadede çok yararlı olduğunu düşünenlerdenim. Ama bizim Libya’daki düşmanımız ABD’nin desteklediği Halife Hafter değil mi?
Kimse Biden’a şunu demiyor mu?
Ya Joe, tamam biz Afganistan’a girelim, girelim de, ‘Sen de şu Hafter’i sustur. Libya’dan defet YPG’ye sağladığın silahları geri al. FETÖ elebaşını paketle ver’, diyen yok.
‘Hacivat ve Karagöz Neden Öldürüldü?’ filminde Haluk Bilginer’in canlandırdığı Karagöz şöyle diyor, ‘Sizinki alışverişte bizimki neden hep veriş, biz de alış neden hep eksiktir?’
Bizim ABD ile ilişkimiz bu cümle ile özetlenebilir. Hep bizden almış, yerine hep nasihat vermiştir.
Ayrıca Afganistan’a girersiniz ama çıkamazsınız. İngilizler 19 yy, Sovyetler 20 yy, ve Amerika 21.yy’da bunu çok acı olarak tecrübe etmiştir.
Diğer bir taraftan da Afganistan’da Taliban açıklama yapıyor ve şöyle diyor, ‘Türkiye’nin de diğer yabancı güçler gibi ülkeden çekilmesini talep ediyoruz. Aksi takdirde işgalci muamelesi görürler.’ Yani Türkçesi, ‘Sizinle savaşırız’ diyorlar.
Benim bu açıklamadan çıkarttığım yorum; anlaşılan o ki Kore’de olduğu gibi yine SAM amcanın çocukları yırtacak, bizim kavruk yüzlü evlatlarımız şehit düşecek.