Bülent Civanoğlu
Bülent Civanoğlu
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

‘Karışma be ya, açılım var!..’

Pandemi bahanesiyle AK Parti‘nin yaşam tarzına müdahalesinin ardı arkası kesilmiyor. Ama benim bu yazıyı kaleme alma ihtiyacım, komşuluk, arkadaşlık, dostluk yaptığım Romanlara bir borç bildiğim içindir.

İktidar partisi anketlerde istenmeyen sonuçlar çıkınca hırçınlaştıkça hırçınlaşıyor. Arka bahçesi gördüğü tarikat ve cemaatlere şirin görünerek, kemik oyunu korumak için işi gücü bırakıp alkolü nasıl yasaklarız; vatandaşı kutuplaştırarak giyim tarzına, sokakta, metroda nasıl müdahale ettiririz; ekonomik zorluğun artık tamamen yokluğa döndüğünü unutturarak, gündemi nasıl değiştiririzin peşine düştüler. Çünkü bir şeyi bizden daha iyi anlıyorlar, o da oylarının güneş gören kar gibi eridiği. Bu tespiti de anketlerden değil, e-devlet üzerinden bir tıkla sonlandırılan parti üyeliklerinden görüyorlar. Her gün yüzlerce kişi istifa ediyor.

Pandeminin ağır şartlarını yaşayan meslek grubunun başında müzisyenler geliyor. Müzisyenlerin içerisinde en mağdur gruplardan biri de düğün çalgıcıları. Düğünlerde müzik yapanların yüzde 90’ı Roman vatandaşlarımızdan oluşuyor. Bu insanlar bırakın kötü ekonomik şartları, açlıkla mücadele ediyorlar.
Düğünlerde ya da Arap Şükrü Sokağı’nda toplayacakları bahşişlerle yaralarını sarmaya çalışacakken, hop bir kararname, gece 24’ten sonra müzik yasak! Yasak da, yazın hava ancak 20.30 gibi kararıyor ve insanlarımız ancak sokağa çıkıyor.

Pandemi ve ekonomik yokluğu en fazla hisseden kitle eminim ki Romanlar. Çünkü hemen hemen tamamı geçici, sigortasız işlerde çalışıyorlar. 15 ay boyunca kapanmalardan dolayı mecazi olarak söylemiyorum, sözcüğün gerçek anlamı “aç kaldılar!..”

Bu insanlara Türkiye’de hala ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapılıyor. Sözde pandemi döneminde dünyanın en fazla yardım yapan ülkesiyiz ya, Romanların cebine ne kadar girdi? Kayıp 128 milyar doların ne kadarı bu vatandaşlarımızın yastığı altında? Vergi veren, yeri gelince şehit veren ama devlet kapısında boynunu bükerek, “vatan sağ olsun” diyen bu insanların Suriyeliler kadar değeri yok mu?

2010 yılında yaptığınız “Roman açılımı”nda bu insanlara ev sözü vermediniz mi? Eşit yaşam hakkı sunacağınızı anlatmadınız mı? Bu açılım Kibariye’nin şarkıları, şakşakçı, yalandan solcu Balık Ayhan ve atılan göbeklerden mi ibaretti?

Romanlara eşit yaşam hakkı, çocuklarına eğitim, fırsat eşitliğine kavuşacaklarına inandırdınız. Geçici de olsa bir özgüven aşıladınız.

Romanlar hep devlet ve kolluk kuvvetlerinden korkar ve çekinirler. Gazeteci bir ağabeyim anlattı. Açılımın en cafcaflı günlerinde Bursa‘nın Mustafakemalpaşa ilçesinde Roman bir vatandaşımız emniyet müdürlüğünün önüne at arabasını bağlamış, yük ve eşya taşımak için müşteri bekliyormuş.

O sırada bir trafik memuru düdük çalarak at arabasını kaldırması için uyarmış. Roman kardeşimiz şöyle demiş: “Karışma be ya, açılım var!…”

Yani belki de ilk defa kendilerini eşit vatandaş hissetmişlerdi. Ama artık umutlarının kalmadığını, türlü bahanelerle oyalandırıldıklarını onlar da idrak etmiş durumdalar.

Roman açılımının da balon olduğunu örnek vereceğim olaydan anladık. 2015 genel seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi, Uludağ Üniversitesi mezunu Roman asıllı vatandaşımızı İzmir’den 5. sıraya koydu. Bunu duyan dönemin AK Parti Genel Başkanı ve Başbakanı Davutoğlu, hemen karşı hamle yaparak milletvekili değil ama Roman bir kardeşimizi danışman olarak atayacağını açıkladı. Bir sürü kararname gördük ama öyle bir isme rastlamadık. CHP’nin adayı Özcan Purçu, o seçimde Avrupa’nın 3’üncü, Türkiye’nin ilk Roman milletvekili olarak parlamentoya girdi.

Artık bir Roman vatandaşımızı AK Parti listelerinde göreceğimi sanmıyorum ama… Ahmet Davutoğlu hep diyor ya, ben şunu yapacaktım yaptırmadılar, ben bunu yapacaktım yaptırmadılar. Kurduğu Gelecek Partisi’nde tek güç kendisinin, bakalım kaç Romanı, genel ve yerel seçimlerde listelerin en üstlerinde gösterecek merak ediyorum.

Bugün iktidar çok zor günler geçiren bu topluma hemen bir açılım yapmalıdır. Bu açılım Kibariye ya da Balık Ayhan ile değil, ekonomik bir programla yürütülmelidir. Romanlar da dünya gözüyle devlet babalarının kendilerini unutmadığını görmelidirler.

HABERLER