Çok sevdiğim bir laf vardır; ‘Kral öldü yaşasın yeni kral!’
Bu hep böyledir…
Bir şehirden bir bürokrat gittiği zaman bir anda özellikle gazeteciler bir aydınlanma yaşar, geçmiş dönemin nasıl miskin olduğunu, nasıl iş bilmediğini anlatırlar. Kamu görevi yapan ve toplumu aydınlatmakla görevli bu insanlar; bürokratlar ve seçilmişler görevdeyken bu aydınlanmayı hiç yaşamazlar.
Ne zaman seçimlerde biri koltuktan indi, başkanlıktan ya da kararname ile yollandı, Bursa’dan bir anda hamamdaki Arşimet gibi (Bu arada bu büyük bilim adamına da ayıp oldu galiba bu insanların ismi ile yan yana getirmek iyi durmadı) ‘Evrekaaaaaaa’ diye bağırırlar. Aslında konuyla ilgili hiçbir fikirleri ve öngörüleri ve tecrübeleri yoktur.
Sadece kral öldü, yaşasın yeni kral diye bağırırlar. Bu arada bu kişiler, geçmişte eski kralın kuş sütü sofralarından kalkmayı bilmeyen kimselerdir. Bunların sözü imam Ebu Hanife’nin fetvası kadar geçerlidir.
Şöyle der İmam Ebu Hanife; ‘Sultanın sofrasında oturan ulemanın fetvası sayılmaz.’
Şimdi emniyete vakti zamanında sadece pasaport almak için girenler de bugün aynı konumdadır. Bursa’daki polisin yeni müdürle birlikte varlığını hatırlamışlar. Şimdi adama sormazlar mı bu kadar aksilik ve iş bilmezlik varsa sen kahveci miydin, pastaneci miydin ya da devlet hastanesinde hemşire miydin?
Neden yazmadın neden çizmedin, programlarında söylemedin?
Dedim ya bu işler kolaydır, gidenin arkasından helva dökmek. Emniyetin ‘E’ sini bilmeden yeni gelene şirin görünmek için tabiri caiz ise ‘çakmak.’ Bir de ince bir nüans vardır. Giden vali ya da emniyet müdürü daha üst makama gelirse Bursa’daki faziletleri anlata anlata bitirilmez. Ama daha küçük bir il ya da merkeze alınırsa hemen kuyruğuna teneke itina ile bağlanır.
Ama bazen o hesaplar tutmaz…
Vakti zamanında Hasan Özdemir İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden bir kararname ile Ardahan Valisi olarak atanıyor. O dönem Vatan Emniyeti’nde çalışan gazetecileri topluyor ve bir veda konuşması yapıyor. Muhabirlerin içerisinden bir ses duyuluyor, Hasan Özdemir bakıyor ki hiç geçinemediği bir gazeteci söz almış, susuyor ve dinlemeye başlıyor.
Gazeteci, ‘Müdürüm sen şimdi Ardahan’a vali mi oldun? Bizim mahalledeki karakola başkomiser olsaydın daha fazla havan olurdu’ deyince kahkaha kopuyor. Tabii muhabir Hasan Özdemir Ardahan’dan bir daha geri gelir mi bilmeden, rahatlık içerisinde kıkır kıkır gülüyor.
Aradan 6 ay geçiyor, Cumhuriyet tarihinde olamayacak iş oluyor hoop bir kararname Hasan Özdemir tekrar İstanbul il Emniyet Müdürü olarak Vatan Emniyeti’nin kapısından girerken ilk emri veriyor.
Gazeteciyi gösteriyor ‘Sokmayın bunu içeriye’ diyor. O muhabir, Hasan Özdemir gidene kadar karşı kaldırımda bekliyor.
İnşallah olamayan olur da bu arkadan sallayanlar, emniyeti yeni müdürle hatırlayanlar öyle bir kararname görürler ki biz de kenardan seyrederiz bakalım, o zamanki tavırları yazıları ne olacak.
Ben bu yazıyı niye yazdım biliyor musunuz?
13 emniyet müdürü gördüm! Bu yazılanlar ve söylenenler sokakta çalışan memuru da rütbelileri de incitir. Siz biliyor musunuz nasıl canla başla çalışıldığını?
Makamındaki ikili koltuğa gece iki-üç saat uzanınca dua edenler var. Çocuğunun okula başladığını, okuma bayramını, kızının mezuniyetini göremiyorlar. Geçmişte hangi müdür döneminde olursa olsun o insanların aldıkları memur maaşları ile gecesini gündüze nasıl kattıklarına ben şahidim. Ben emniyete sadece pasaport almaya girmedim. Gecem gündüzüm orada geçti. Buradan söylüyorum dün de Bursa İl Emniyeti vardı bugün de var. Yıllar önce narkotik uyuşturucu satıcılarını yakalamış, biz de operasyonu çekiyoruz; kelepçeli kadının biri bize bağırdı: ‘Devlet hep 18 yaşında…’
Yani devletin en önemli kurumlarından olan emniyet de hep 18 yaşındadır.
Türkiye’de ve Bursa’da olmayan şey nedir biliyor musunuz?
Ceza İnfaz Yasası ile polisin gecesini gündüze katıp içeri tıktığı hırsızı, uyuşturucu satıcısını, sapığını, katilini bir gecede örtülü aflarla dışarı çıkartan iktidara tek satır kalem oynatamayanlardır.