Çok sevdiğim bir söz vardır:
“Bu işe girerken 10 dolarım vardı, 9’unu reklama yatırdım!..”
Yani insanlara bir şey pazarlıyorsanız reklama ve tanıtıma ihtiyaç vardır. Reklamcılar öyle güzel fikirlerle karşınıza çıkar ki o filmleri seyretmekten zevk alırsınız. Sanki bir komedi filmi seyrediyor gibi gülümsersiniz.
Ama Benetton gibi firmaların reklamları adeta şok edicidir. Irkçılıktan kadına şiddete, Afrika’daki çocuk askerlere kadar toplumsal olayları konu edinerek dünya insanlarının dikkatini buraya çekmeye çalışırlar.
Kültür ve Turizm Bakanlığımız da üst üste filmler çektiriyor. Birkaç ay önce yarattıkları “Ben aşılıyım” tanıtım rezaletini unutturmak için bu kez de bir İstanbul filmi yaptırılmış.
Mutlaka seyretmenizi tavsiye ederim. Filmin ana teması “özgürlük!..”
Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansının yeni filmi: “İstanbul” pic.twitter.com/ncoSMD4Shq
— T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı (@TCKulturTurizm) July 26, 2021
Müthiş bir müzik, oyuncular moda dergisinin kapağından fırlamış gibiler. İstanbul’un tarihi semtlerinde takla atarak geziyorlar. Dünyanın hiçbir yerinde göremeyeceğiniz bir özgürlük yaşıyor ve yaşatıyorlar.
İçerisinde opera, bale, çay, martılar, Kapalıçarşı, Galata Kulesi, Haliç Köprüsü, kuyumcular; yani boğazda rakı balık hariç, İstanbul’a dair her şey filmin içerisinde.
Ama Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi gerçekte İstanbul’da ne var?
Özgürlük yerine insanların yaşam tarzına müdahale, akşam saat 22.00’den sonra kapanan tekel bayiileri, gece 24.00’ten sonra susan müzik, denize karşı oturarak bir bira içmek isteyen gençlere bekçi, polis ve yandaş tacizcileri var.
Şort giydiği için metroda ve otobüste saldırıya uğrayan genç kızlar var.
Attığı bir tweet için evi sabaha karşı basılan çocuklar var.
Parkları ve sahilleri saran, elinde nargilesiyle 1 milyon 600 bin, Türk ve Avrupa tarzına uymayan mülteci var.
Filmde taklalar atan, İstanbul’da özgürlüğün tadını çıkartan oyuncuların yaşındaki Z kuşağı gençlerinin geleceğe dair umutsuzlukları var.
Üniversite mezunu olmuş, ama üç harfli marketlerde çalışarak açlık sınırı altında yaşayanlar var.
İş aramaktan bıkmış ve sıkılmış, baba evinden o tanıtım filminde gösterilen yerlere gitmek için otobüs parası bile bulamayan yüz binlerce genç var.
Bu ülkeyi 19 yıldır yönetenler gözlerini kapatıp bu gençleri görmek istemiyor ama o gözleri bu Z kuşağı açacak gibi görünüyor.