Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar’ın tekrar seçildiği takdirde başlayacağı ve devam ettirdiği projeleri anlattığı toplantısına katıldık.
Gerek AK Parti olsun gerek gazeteciler olsun Dündar’ın toplantısında tam kadro hazır bulundu.
Adaylığı kesinleştikten sonra Mustafa Dündar, adeta şarj edilmiş gibi dinamik ve heyecanlıydı.
Projelerini tanıtırken diğer adaylar gibi konuşmasını uzun tutmayarak ne salondakileri ne gazetecileri sıktı, tane tane anlattı.
Bu projelerden biri hayli dikkatimi çekti.
Konu Muradiye semtinde bulunan Kocanaip Mahallesi Hastayurdu Caddesindeki Romangal fabrikasıydı.
Bursalıların yıllarca yanından geçtiği, sarı duvarlarla kaplı fabrika aslında Bursa’nın tekstil kenti olmasına öncülük eden kilometre taşlarından biridir.
Ben o mahallede otururken de oranın restorasyonu gündeme gelirdi. Duvarları sarıya boyanır, Bursa’nın eski fotoğrafları asılır, sonra o duvarlar ve üzerindeki resimler bir süre sonra siyah beyaza dönerdi.
19. yüzyılda inşa edilen fabrika, Cumhuriyet döneminde, 1. Dünya Savaşında Galiçya cephesinde iki kolunu kaybeden Gazi Faik Yılmazipek tarafından satın alınarak yıllarca işletilmiştir.
Çevredeki mahalle sakinlerine istihdam sağlamış, birçok kişi bu fabrikada çalışmış ve emekli olmuştur.
Faik Yılmazipek’in bu azimli mücadelesi başlı başına film olacak bir hikayedir aslında. Buranın bir kültür merkezi olması ve girişinde Cumhuriyete inanmış, sahip çıkmış bir gazi olan Faik Yılmazipek’in üniformalı bir heykelinin dikilmesi bence o son derece şık durur.
Romangal fabrikasının üst kısmında ve alt kısımda bulunan iki yapıdan da bahsetmek istiyorum.
Birincisi Demirkapı semtinde yine Yılmazipek ailesine ait Rum kilisesi. İkincisi ise kime ait olduğunu bilmediğim Altıparmak semtinde bulunan, düğün salonu ve kafe olarak kullanılırken bir yangınla ağır hasar görmüş Rum kilisesi de imdat isteyen yapılardan.
Bursa’nın inanç turizmi potansiyelinden bahsederken herkesin dilinde bir “İznik” türküsü dolanır. Ama 1915 olayları, 1924 nüfus mübadelesi, arkasından 2. Dünya Savaşı sonrası çıkarılan Varlık vergisi ile farklı din ve mezhepten olan birçok gayrımüslim bu toprakları terk etti.
Ama her göç hikayesinde olduğu gibi “Birinci kuşak yerleşir. İkinci kuşak kazanır. Üçüncü kuşak köklerini arar.”
Bizim göçmenlerimiz nasıl Balkanlar’da, Kafkasya’da köklerini arıyorsa bu topraklardan gidenlerin torunları da aynı istek içerisindeler.
Rum kiliseleri mimari özelliği ile dimdik ayakta olmasına rağmen zamana yenik düşmenin eşiğinde. O yüzden inanç turizmi için o kiliselerin onarılıp kültür merkezi ya da müze olarak kente kazandırılması çok iyi olur.
Şu anda iyi bir restorasyonla sıvaların altında kalan resimler ortaya çıkartılabilir. İçişleri Bakanlığı tarafından belli ayinlere izin verilebilir.
Bir de Rumların dini bayramları bitmez de bitmez. Yılın her ayı bu yapıdan inanç turizmi olarak yararlanır ve turist çekilir.
İnşallah Romangal fabrikasına konan talih kuşu Rum kiliselerine de uğrar.