Ben aslında Sedat Peker için bir şey yazmayacaktım, ama Cyrano de Bergerac (*) deyince mideme yumruğu yiyerek nakavt oldum.
Peker’in entelektüel birikimini biliyordum. Yıllar öce Kanal 7’de Akif Beki’nin konuğu olduğunda fark etmiştim.
Kameraları sevdiğini de 47 gün bölgede Akşam gazetesi muhabiri olarak çalıştığım 1999 depreminde, Sakarya’da görmüştüm.
Sakarya’da ilk olarak yardım organizasyonunun başında Sedat Peker vardı. Devlet kendi yardımını denetleyemezken, Sedat Peker kurduğu çadır kentleri helikopterle havadan gözetliyordu. Ama geçmişi karanlık bu adam henüz 29 yaşındaydı. Böyle bir yardım organizasyonunu nasıl yapıp yönetebiliyordu!
Bu sorular hiç sorulmadı. Ben ise Sedat Peker isminden hep tedirgin oldum.
Çünkü…
Bir asayiş uygulamasında İstanbul’un lüks barlarına polis ile birlikte kameralar da girmişti. Orada bir barmenin kolunda Arapça olarak yazan Allah dövmesi bulunuyordu. Yandaş olarak nitelenen kanallarından biri bugün insanları nasıl hedef gösteriyorsa yıllar önce de onu yapmıştı. “İçkili mekanda o dövme olur mu?” diyerek, emekçi bir insanı hedef göstermişti (O televizyon kanalı 25 yıldır hiç değişmedi, hala insanları hedef gösteriyor).
Adı Oğuz Atak olan o insan ertesi gün parkta köpeğini gezdirirken kurşunların hedefi olmuştu. Bu üç kuruşa çalışan emekçi Oğuz Atak, olay yerinde hayatını kaybetmişti. İki saldırgan polis tarafından yakalanmıştı. Adliyeye sevk edilen cinayet şüphelilerine destek için gelen ilk isim Sedat Peker’di.
Dün mitingler düzenleyen Sedat Peker ilk kez koruyup kollanmıyor ki!.. 2004 yılında kendisine yapılan Kelebek operasyonunda adliyeye gelmiş, polisler kendisini gözaltına almış, sorgulanmak üzere KOM Şubesine götürülürken savcının telefonu ile yarı yoldan dönülerek adliyeye teslim edilmişti.
Bugün videolar yayınlıyor. Pazar sabahı Western filmlerinin yerini alıyor. Sedat Peker, kısaca kullanıldığını anlatıyor. İşin garip tarafı Sedat Peker’i yakalamakla görevli İçişleri Bakanı Soylu, TRT’de katıldığı programda sigortacı olduğunu söylüyor. Yazıcıdan çıkan poliçe sesini dünyanın en güzel sesi olarak niteliyor. İçişleri Bakanı olana kadar tek bir güvenlik makalesi okumadığını da ekliyor.
Hatırlatayım, Soylu daha önce daha önce Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yaptı. Acaba kaç tane mevzuat okumuştur merak ettim. Arkasından toplum ikna olmayınca apar topar Habertürk kanalına çıkıyor. Çocukluğundan başlayarak anlatıyor da anlatıyor. Program bitince gazeteciler birbirlerine bakıyorlar.
Sevgili meslektaşlarım, soru soramadınız. Karşınızda mesleği sigortacılık olan bir insan var. Bari oturduğunuz evlerin DASK durumunu, bindiğiniz araçların trafik ve kaskoları ne kadar tutar, onu sorup öğrenseydiniz! Program boşa gitmezdi.
Diğer yandan Sedat Peker, yayınladığı videolarda adeta entelektüel birikimini konuşturuyor.
Sosyologlardan, filozoflardan alıntılar yaparken, bir de baktım “Cyrano de Bergerac” dedi.
Uzun burunlu kahramanın şiirini okuyunca tamamen afalladım. Kültür ve sanat kanalı TRT 2’de program yapsa tiyatro, felsefe falan konuşsa, vallahi sırıtmaz billahi sırıtmaz.
Hatta o kanalda program yapan Yılmaz Erdoğan’dan daha iyisini yapar. Üstelik daha fazla reyting alıp daha fazla seyredilir.
Bu arada, ben Gerard Depardieu’nun oynadığı ve Rüştü Asyalı’nın seslendirdiği Cyrano’nun yerine Steve Martin’in oynadığı uzun burunlu itfaiyeci versiyonunu daha fazla beğenirim.
Bir de ek bilgi vereyim. Tiyatroyu çok seven II. Abdülhamit, Cyrano de Bergerac’ın oynanmasını yasaklamıştır. Söylentilere göre bunun nedenlerinden biri Cyrano de Bergerac’ın uzun burnunun II. Abdülhamid’e benzemesidir. Bunu bilse belki Sedat Peker Cyrano’dan örnek vermezdi.
___
Cyrano de Bergerac, 17. yüzyılda yaşamış Parisli şair, oyun yazarı ve silahşor Savinien Cyrano de Bergerac’ın gerçek hayat öyküsünden esinlenilerek Fransız şair ve oyun yazarı Edmond Rostand tarafından yazılmış ünlü bir sahne eseridir. Perde sırasıyla 7, 11, 14, 10 ve 6 olmak üzere toplamda 48 sahneden oluşur. İlk dört sahne 1640’ta, beşinci sahne ise 1655’te geçer. Birçok kez sinemaya aktarılmış olan oyun 1936 yılında da operaya uyarlanmıştır. 1897’de kaleme alınan oyun, Türkçe’ye ilk kez 1942 yılında Sabri Esat Siyavuşgil tarafından kazandırılmıştır.