Yazmasam da olurdu aslında ama artık insanı çileden çıkaran bir tavırları var.
Üzerlerinde cübbe sarıkla abuk sabuk konuşarak toplumun sinir uçları ile oynamaya bayılıyorlar.
Bunlardan bazıları bir de devlet memuru…
Kimlerden bahsettiğimi az çok anlamışınızdır.
Bunlar TikTok hocaları…
Kaç tane oldukları belli bile değil ama bazıları senin benim vergim ile maaş alan devlet memurları.
Bunlardan en sonuncusu Konya‘daki Tahir Büyükkörükçü Camii‘nde vaaz veren Seyfullah Akyiğit…
Bu kişi üşenmemiş, bir prodüksiyon ekibi kurmuş, kiralamış ya da eşten dosttan yardım almış. Teknik olarak reklam ajanlarında bulunan kameralar, dronelar ile vaazını çektiriyor.
Çünkü sosyal medyada bu yayınlanacak…
Tutarsa bu iş, sonra örnek aldığı imamlar gibi korumalarla, 15- 20 bin liralık kaşkoller ile gezecek.
Başlıyor minberde anlatmaya, bir insanın cenazesi nasıl mis gibi kokarmış, geri kalanınki nasıl kokarmış diye sıyırmaya!
Ama anlatımında dikkat çeken bir şey var: Olayı yaşamış değil; hep o anlatmış, o görmüş, o söylemiş.
Kardeşim sen Diyanet’in imamı değil misin?
Deprem sonrası insanların ölüleri dışarıda, kaldırımda yatarken sen durumdan vazife çıkarıp gidip defin çalışmalarında neden yer almadın?
Hem de Konya’dan küçük bir yolculukla deprem bölgesine ulaşacak mesafedesin.
Ama olur mu, minberden sallamak, devletten maaşı indirmek, daha sonra prodüksiyon ile vaaz verip şöyle olmuş böyle olmuş demek tabii ki çok daha basit.
Çünkü bu tipler hep fırsat kollar…
Yaşar Kemal’in ‘Yer Demir Gök Bakır’da ‘Evliyalar hep felaket sonrası ortaya çıkar’ dediği gibi bu hoca da mal bulmuş mağribi gibi fırsatı ganimet biliyor.
Yok onun cenazesi mis gibi kokuyormuş da falan, bir sürü zırva arka arkaya.
Peki hoca efendi, şimdi sen öldüğünde cenazeni bekletip, sonra gelip koklayıp, nasıl bir mümin olduğuna öyle mi karar vereceğiz?
Hatta narkotik ve bomba aramada kullanılan köpekleri eğitelim, kimin ne kadar Allah dostu olduğunu bize bildirsinler.
Bak, cübbe giyip sarık takıp zırvalar anlatan imam iyi dinle:
17 Ağustos Gölcük Depremi’nden birkaç gün sonraydı. Ben Akşam gazetesinde muhabirdim. Görevim gereği Gölcük Mezarlığına gittim. Hakkını teslim edeyim, İsmailağa Cemaatini gördüm orada. 28 Şubat kararlarının en sert uygulandığı günlerde mezarlıkta defin işlerini yapan askerlere canla başla yardım ediyorlardı.
Hava öyle sıcaktı ki…
Bu sırada bana su ve ekmek arası kavurma ikram ettiler. İkram geri çevrilmezdi. Kavurma öyle tuzluydu ki dilimi yakmıştı. Sonra anladım ki sıcakta kavurma bozulmasın diye bol tuz kullanmışlardı.
Ayrı dünyanın insanları olarak çok takdir etmiştim bu kişileri. Sohbete başladığımız esnada 20- 25 metre uzaklıktan bir kadın sesi duydum, oraya doğru yöneldim. Bir kadın üç küçük çocuğunu toprağa vermiş, evlatlarının başucunda ağlıyordu. Çocuklar, 6-8 yaşlarında idi. Kadın mezarlara sarılırken ağıt yakıyordu.
‘Okuduğunuz Kur’anları, duaları unutmayın’ diyerek ağlıyordu.
Kötü oldum, bir taşa oturdum, ağlamamak için kendimi zor tuttum. Fotoğraf makinesini kaldıramadım bile. Birkaç dakika sonra oradan sessizce uzaklaştım.
Sonra o İsmailağa’dan Cübbeli Ahmet çıktı, deprem bölgesi için ‘Mevla depremde nereye vurdu? Faiz ve zina yuvalarını vurdu’ dedi.
O sözleri duyunca dehşete düştüm. O mezarlıkta üç yavrusunu kaybeden anne geldi aklıma birden…
O küçücük çocuklar ne günah işleyebilirlerdi ki?
Sonra ne oldu biliyor musunuz?
Mezarlıkta ya da deprem bölgesinde o tarikatın yaptıkları unutuldu. Onların sözcüsü gibi konuşan Cübbeli Ahmet’in o densiz cümleleri hala akıllarda.
Yani oturduğun yerden konuşmak çok kolay.
Bu Tiktok imamı da minberinden kalkıp bölgeye gelip çalışsaydı, orada canla başla çalışan imamların yaptıklarını anlatır, böyle saçma sapan hikayelerle meslektaşlarının çalışmalarına gölge düşürmezdi…