Yıllar önce Doğan Haber Ajansı’nda muhabirdim…
Bir akşamüstüydü, ofisin kapısı çaldı. İçeriye birden o zaman milletvekili olan Kemal Kılıçdaroğlu girdi. Mütevazi ve naif bu milletvekili ile çok kısa bir sohbetimiz olmuştu. O zaman Melih Gökçek ile yaptığı tartışmalar ve açıkladığı dosyalarla gündemi meşgul ediyordu. Daha sonra Deniz Baykal tarafından CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı yapıldı. Fakat kazanamadı.
O seçimde İstanbul esnafı kendisini Hint fakirine benzetmiş olacak ki Gandi lakabını layık gördü.
Deniz Baykal, bir kaset sonrası Pensilvanya’ya selam çakarak başkanlığı bırakınca kendini koltuğa 23 Nisan çocuğu gibi otururken buldu. Çünkü CHP içerisindeki deve dişi gibi milletvekilleri Baykal’ın geri döneceğinden öyle bir emindi ki kimse bu riske girmek istemedi. Ayrıca kapalı kapılar ardında şark kurnazlığı yapıp ‘Zaten memur adam bunu o koltuktan kovalamak kolay olur’ diye düşündüler…
Genel Başkan olduktan sonra ilk sınavı FETÖ’nün hazırladığı ‘yetmez ama evet’ referandumunda oy kullanamayarak verdi.
Arkasından girdiği her seçimi kaybettikçe, o naif ve kibar adam gidiyor, parti içerisinde diktatörlüğünü ilmek ilmek dokuyan bir Kemal Kılıçdaroğlu geliyordu.
Açılım üzerine açılım yapıp hayatı CHP’ye ve Mustafa Kemal Atatürk’e sövmekle geçen ne kadar partisine küskün sağcı varsa topluyor, kimine milletvekilliği verirken kimini de danışman yapıyordu.
Partinin öz evlatlarını ise ciğerci kedisi gibi kapının önünde bekletiyordu.
Nasıl olsa delege ağaları elindeydi…
Seçmen de nasıl olsa tıpış tıpış oy veriyordu. Böyle gelir, böyle giderdi.
Sokaktaki ayakkabı boyacısı bile 2023 seçimlerinde kazanamayacağını biliyordu.
Hemen bir masa kurdu, binde 1 oyu olmayan partilere, öz evlatlarının hak ettiği milletvekilliklerini rüşvet olarak dağıtıp kendini aday yaptırdı. Çünkü bildiği bir şey vardı. Partide delege yine Kılıçdaroğlu diyecek ve seçmen ilk seçimde kızacak darılacak ama yine tıpış tıpış oy verecekti.
Hesap biliyordu kitap biliyordu ama felsefeden sınıfta kaldı.
Çünkü biraz felsefe okusa, ‘toprağı bol olsun’ Efesli Herakleitos’un yüzlerce yıl önceki sözünü bilirdi: ‘Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.’
CHP’de de devran değişmişti. Fakat o değişimin farkında değildi çünkü o çok yetenekli danışmanları ve politbüro üyeleri kendisine her şeyi tozpembe göstermekle meşguldü.
Ama Kılıçdaroğlu değişime kulak tıkadı. Hatta değişim isteyenleri Brütüs ilan etti.
Eeee işte Kemal Efendi…
Böyle tavır alıp seçmeni ve delegeyi koyun gibi görürseniz, sağcıları toplayarak sağdan oy alabileceğinizi düşünürseniz, 25 yıldır partide koltukları tapusuna almış adamlarla yola devam ederseniz, bırakın tıpış tıpış gitmeyi; genel başkan olduğunuz partiden öyle gece yarısı Kibar Feyzo’daki Maho Ağa gibi topuklarınız kaba etinize vura vura kaçarsınız.
Ama olsun,
Kılıçdaroğlu, genel başkanı olduğu partinin kurultayını bile kaybederek başarısızlık kariyerini zirvede bıraktı. Bir daha kimse bu başarısızlığı yakalayamaz gibime geliyor.
Ayrıca CHP’yi sağcılarla dolduran Kılıçdaroğlu’na bir tavsiyem var.
Şimdi git bir sağ partiye, ben solcuyum diyerek bir görev iste. Seni bırak bir milletvekili ya da danışman yapmayı, kapıdan sokup çay söylemezler. Bunu da böyle bil.
Bu arada benden yeni yönetime ‘MERHABA.’