Bülent Civanoğlu
Bülent Civanoğlu
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Zeytindağı

Çocukluktan gençliğe geçiyordum.

Her şey ile yeni yeni tanışırken, Türkiye’de özgürlük rüzgarları esiyordu.

Özel televizyon kanalları açılıyor, özel radyolar pıtrak gibi bitiyordu.

Gazeteciler siyasilere öyle yalama sorular sormuyordu. Dolayısıyla politikacıların formlarını neye borçlu olduğunu öğrenemiyorduk.

Başbakanlar istifa ediyor, bakanların yaptıkları telefon konuşmaları yüzünden istifa ettikleri yetmezmiş gibi Yüce Divan’a yollanıyorlardı.

Gazeteci Uğur Dündar, 12 Eylül’de yakılan Yorgun Savaşçı filmini arıyordu.

O zamanlar farklı bir TV kanalı ortaya çıkmıştı. Bugün yayında olmayan bu kanal Türkiye’de yasak olan filmleri göstereceğini söyleyince çok merak etmiştim. Çünkü bu filmler Türkiye’yi bir Ortadoğu ülkesi gibi göstererek tarihimize leke sürüyordu.

Galiba ilk olarak Oliver Stone’un Gece Yarısı Ekspresi filmi gösterilmişti. Filmde Türkiye’de uyuşturucu ile yakalanan Amerikalı’nın anasını ağlatıyorlardı. Bence küllüm yalandı film, çünkü Muzaffer İzgü’nün kitabından bildiğimiz gibi “Bizim Ayılar Amerikalıları Çok Sever“di.

İkinci film ise tam bir Türk düşmanı olan “Arabistanlı Lawrence”tı. Bu filmin yasaklanma sebebi ise finale doğru yakalanan İngiliz ajanına bizim kulampara paşanın tebelleş olmasıydı.

Ama gerçek hiç öyle değildi. Arap din kardeşlerimizin bir avuç İngiliz altını için bizi çöllerde nasıl katlettiklerini Anadolu’nun o kavruk çocuklarını nasıl boğazladıklarını anlatıyordu.

Hele filmde gözünü kan ve para bürümüş Arap Şeyhi Auda Abu Tayi’yi oynayan Anthony Quinn, filmde o katilin ete kemiğe bürünmüş haliydi.

Ben filmi seyrettikten sonra şöyle demiştim: “Bırak yasaklamayı okullarda ders olarak okuturum.”

Filmi seyrettikten sonra Arap savaşlarına merak sardım ama bugünkü gibi Wikipedia falan yoktu. Sora sora Bağdat bulunur misali Falih Rıfkı Atay’ın “Zeytindağı” kitabı elime geçti. Atay, Cemal Paşa’nın yaveri olarak katıldığı savaşta gözünü altın bürümüş Auda Abu Tayi gibi onlarca Arap şeyhinden bahsediyordu.

Bazen bizim bazen Alman bazen İngiliz tarafındaydılar. Altını kim öderse onların madalyalarını göğüslerinde gururla taşıyorlardı. Atay’ın şu cümlesini unutmam mümkün değil: “Çölde Osmanlı, memelerinden kan sızan bir sağmaldı.”

Çöller, Arap din kardeşlerimizin İngiliz altını ve silahı ile binlerce Türk evladına mezar oldu.

“Burası Huş’tur yolu yokuştur” türküleri hala kulaklarımızdayken Belçika’da doğup büyüyen Türkiye Cumhuriyeti Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, daha üç beş ay öncesine kadar seçim meydanlarında katil denen Suudi Arabistan’ın 93. Milli Günü’ne katılıyor ve şöyle diyordu:

Suudi Arabistan ve Türkiye, tarihi ve kültürel olarak iki dost ve kardeş ülkedir. Suudi Arabistan halkıyla paylaştığımız ortak değerlerimiz bizim için her zaman kıymetlidir.”

Şimdi soruyoruz; Sayın Bakan, bu konuşmayı Türkler’den kurtuluş gününü kutlayanların resepsiyonunda yapmak yerli ve milli bir iktidara yakışıyor mu? Tarih bilginiz yok diyemem çünkü siz Belçika’da CDH’den milletvekiliyken 29 Mayıs 2015’te partiniz sözde Ermeni iddialarını soykırım olarak tanımak istedi. Siz de bir Türk olarak karşı çıkınca partinizden ihraç edilmediniz mi?

Şimdi şeytanın avukatlığını yapıp can alıcı soruyu soralım: “İş Araplara gelince yerli ve milli olamıyor musunuz?”

Bir de her 26 Eylül’de sosyal medyadan iktidara ayar veren, Arap çöllerinde çekirge kavurarak savaşan ve şehit düşen Mehmetçikleri hatırlatan biri daha vardı…

Bu kişi “Cehennemin kapılarını kapatacağım. HÜDA-PAR ile Türk milliyetçisi yan yana gelmez” diyerek seçimden bir hafta önce dümeni Cumhur İttifakı’na kıran ve son günlerde bindiği lüks araç ile gündeme gelen Sinan Oğan’dan başkası değil!

Bu yiğit Türk milliyetçisi 2020 yılında İstanbul Havalimanı’nda Suudi Arabistan’ın kurtuluş gününün kutlama afişi için şöyle bir tweet atmıştı: “Suudi Arabistan’ın Milli/Bağımsızlık Günü Osmanlı’nın, Türk askerinin arkadan hançerlendikleri, susuzluktan, açlıktan çekirge yiyip şehit oldukları, gündür… Neyi kutladığınızı biliyor musunuz!”

Oğan, paylaşımlarına devam ediyordu…

Aynı yıl başka bir gönderide ise şunu yazıyordu sosyal medyasından: “Suudi Arabistan’ın Türk mallarına ambargo kararı resmileşmiş! Ekim ayından itibaren ‘Made in Turkey’ damgalı ürünler Suudi Arabistan’a giremeyecek. Ne demiştik; ayıdan post, bu Suudlardan da dost olmaz…”

Geçen yıl da yiğidimiz o günkü İçişleri Bakanı Soylu ve Diyanet işleri Başkanı Erbaş’ın bağımsızlık gününe katılmalarını eleştirerek şöyle atarlanıyordu:

Suudi Arabistan’ın ‘Milli Günü’nü kutlamak demek; Osmanlı’nın arkadan hançerlenip, Hicaz’ı İngilizlere teslim etmek demektir! Onların kurtuluşu, Osmanlının yıkılışı demektir. Askerlerimizin çekirge yemeğe mahkum edilmesi, gözlerinin kör edilmesi demektir Ey Osmanlı Torunları!!!”

Yaaa işte böyle…

Eskiden olsa bu yiğit Türk milliyetçisi alırdı sazı eline ağabeyi gibi “Eyyyy Aile Bakanı sen biliyor musun o çöllerde çekirge kavuran Fahrettin Paşa’yı” diyerek atıp tutardı. Her 26 Eylül’de iktidar ve bakanlara höyküren büyük Bozkurt’tan bakın bu yıl tık yok.

Şimdi Sayın Aile Bakanı’na şiddetle Zeytindağı’nı okumasını tavsiye ederim.

Sinan Oğan ise okusa ne olacak, okumasa ne olacak, okumuş olsa ne olacak? Sanki Aile Bakanı’na bir cevap mı verebilecek?

Ama o meşhur söz geldi aklıma; verse “Cirmi kadar yer mi yakacak?”

HABERLER