“Bir Mehmetçik’in azmini, hareketini gözümün önüne getirir ve vatan hissiyle, yani o coşkunlukla okurum. Bunu okudum. Ata çok ilgilendi ve şöyle dedi: ‘Bu kız, zannederim bu eseri bir orkestra refakatinde dünyanın neresinde okusa dinletebilir’ demişlerdi.”
Bu sözler Türk Müziği’nin en büyük seslerinden Safiye Ayla‘ya ait… Sözünü ettiği eser ise “Yanık Ömer…”
Safiye Ayla, Atatürk’ün huzurunda defalarca okumuştu “Yanık Ömer’i…
Güftesiyle bestesiyle ünlü hafız Saadettin Kaynak‘ın eseriydi bu Hüseyni şarkı… Ne zaman yazıldı ne zaman bestelendi, tam olarak belli değil… Bilinen 1930’lara ait olduğu…
Yanık Ömer, seferberlik davullarının çalmasıyla cepheye koşan Mehmetçiklerden sadece biridir. Belki Çanakkale’dendir yaraları, belki Sina çöllerindendir yanığı… Bilinmez… Başında gazilik tacıyla o cepheden o cepheye koşar… 28 yaşındadır Kurtuluş Savaşı’nda… İnönü’de, Sakarya’da, Afyon’da… Mangasının başındadır Yanık Ömer… Siperleri aşar aşar, savaş biter, köye döner… Göğsünde İstiklal Madalyasıyla… Bu geliş en çok nişanlısını mutlu eder elbette ve yıllardır düşlenen düğün alayı yola koyulur…
Safiye Ayla, onlarca kez okur şarkıyı Ata’nın huzurunda… Ama Gazi Paşa’nın bir hayali vardır. Safiye Ayla’nın Yanık Ömer’i batı formunda, bir orkestra eşliğinde söylemesi…
Safiye Ayla, bu arzuyu adeta vasiyet olarak kabul eder ve 1981’de, yani Atatürk’ün doğumunun 100’üncü yılında gerçekleştirir. Bütün masrafları cebinden karşılar. Bestenin orkestrasyonunu Muammer Sun‘a yaptırır. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası eşliğinde seslendirir, kaydını alır. Ne var ki plağını bastıramaz, radyo ya da televizyonda okuyamaz.
Neyse ki hikaye burada bitmiyor…
İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası, henüz 3 yıl önce, hem büyük kurtarıcının hem usta sanatçının arzusunu yerine getirdi. Orkestra, bu kez Salih Kartal‘ın düzenlemesiyle Yanık Ömer’i seslendirdi. Şef Cihat Aşkın‘dı ve mikrofonda, duru sesiyle Dilek Türkan vardı…
Aslında oğlu Ömer Feyyaz için yazmıştı Saadettin Kaynak, “Yanık Ömer”i…1931’de doğmuştu Ömer… Evde küçük bir kaza geçirmiş, vücudunda yanıklar oluşmuştu. Oğlunu “Yanık Ömer” diye avutan bestekar babaya kim bilir nasıl bir ilham gelmişti ki böylesine anlamlı bir şiir ortaya çıkmış, böylesine yanık bir beste oluşmuş ve yıllar yılı form değiştirerek, bugüne kadar Türkiye’yi duygudan duyguya sürüklemişti.
Aslında Yanık Ömer, Cumhuriyet insanının bu toprakları vatan yapan Mehmetçiklere bir saygı duruşuydu.