Göçlerle oluşmuş riskli bina dolu mahalledeki yapı sahipleriyle aylar süren görüşmeler tamamlanmış, kentsel dönüşüm için imzalar törenle atılmıştır. Törenin sonunda yaşlı bir adam bastonuna dayanarak belediye başkanının yanına yaklaşır ve dudaklarından fısıldar gibi şu sözler dökülür:
“Reis Bey, imzaları attık ama bir 50 bin daha verseydiniz!..”
Reis Bey, şehrin bir başka mahallesinde dolaşmaktadır bu kez. Kendisini gören bir kadın camdan seslenir:
“Başkan’ım bizim buraya kentsel dönüşüm ne zaman geliyor?”
Camdaki kadına cevap balkondaki komşusundan gelir:
“Komşu komşu, biz hayatımızdan memnunuz, ne dönüşümü?..”
Okuduğunuz iki anekdotu Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş anlattı.
Elbette bunlar sadece Bursa’da değil, Türkiye’nin herhangi bir yerinde yaşanması muhtemel olaylar. Yine sadece Bursa’da değil, tüm Türkiye’de kentsel dönüşüm sürecinin neden ağır aksak ilerlediğinin de kanıtı.
Deprem Türkiye’nin en yaşamsal sorunlarından biri. Alabileceğimiz neredeyse tek önlem var: Sağlam binalarda yaşamak. Maalesef bu da ancak memleketin herhangi bir yerinde güçlü bir sarsıntı olduğunda aklımıza geliyor. Gerçek bu kadar açıkken Türkiye’de 6.7 milyon, Bursa’da 70 bin konutu neden hızla dönüştüremiyoruz?
Bana kalırsa ilk neden kentsel dönüşümün daha çok söylemde kalması. Eğer gerçekten istense sürece dair bütün sorunlar aşılır, Türkiye 2012’de başlatılan kentsel dönüşüm seferberliğini şimdiye kadar çoktan tamamlamış olurdu. Zira Türkiye’de yılda yaklaşık 1 milyon konut üretiliyor. Bu üretimi ihtiyaca göre planlayan bir gücümüz olsa 2012’den beri 6.7 milyon konutu çoktan üretmiş olurduk!
Bu satırları okuyacak merkezi ve yerel idarecilerin, müteahhitlerin ve de ihtiyaç sahiplerinin “Oturduğun yerden yazmak kolay!” dediğini duyar gibiyim.
Hiç de öyle değil!..
2011’deki Simav depreminin ardından Bursa’nın merkezindeki 30 yıllık binadan çıkıp 99’dan sonra inşa edilen bir daireye, kiraya geçtim. Maddi kayıplarımı da hiçbir zaman yerine koyamadım.
Devletin ihtiyaç sahiplerine kentsel dönüşümle sağlam bina garantisi verdiği bir ortamda 50’nin 100’ün ya da artı 1 odanın hesabının yapılmasını nasıl anlarım!
Bursa’daki medya kuruluşlarının yayın yönetmenleriyle buluştuğu toplantıda Başkan Aktaş da bu noktaya dikkat çekti:
“Konut sahiplerinin kentsel dönüşümün gelmesini beklemek yerine bir irade ortaya koyması lazım. Örneğin, 1050 Konutlar’da soruyorum, bina kaç lira, diye. ‘250 bin eder’ diyorlar. Peki dönüşümden sonra kaç lira olur daireler, diyorum, ‘700-750 bin eder’ diyorlar. Ben 120 bin lira istiyorum, ödemede 10 yıl vade imkanı sunuyorum. ‘Olmaz, FSM’de üste para verdiler’ diyorlar.”
Diyorlar da…
Merkezi ve yerel yönetimler bugüne kadar vatandaşın önüne nasıl örnekler koydu? İdareciler de bu sorunun yanıtı üzerine düşünerek kendilerini çek etmeli.
Başkan Aktaş’ın “Ben emlakçılık için değil kentsel dönüşüm için konut yapacağım.” sözleri bile bugüne kadar geliştirilen farklı yöntemlere bir eleştiri değil mi?
Aktaş’ın Yunuseli tartışmalarına atıfla söylediği “Bu bir planlama meselesi” sözleri kentsel dönüşüm için de geçerli. Maalesef bugüne kadar Büyükşehir ayrı, Osmangazi ayrı, Yıldırım apayrı bakış açısıyla baktı meseleye. Nilüfer ise bambaşka bir noktadaydı. Durum böyle olunca vatandaş da planın değil pilavın derdine düştü!