Memlekette idarenin neredeyse her şeyi eline yüzüne bulaştırmakta üstüne yok!
Hele mesele eğitim olunca…
Hatırlayacaksınız, bu yıl 2 Haziran’da yapılan Liselere Giriş Sınavı’ndan (LGS) sonra Fen Bilimleri Testi’nde yer alan makara sorusu üzerinde günlerce süren bir tartışma yaşanmış, uzmanlar buz gibi suda kalmışçasına ikiye bölünmüştü.
Fizik bilgim “su kaldırır, yer çeker”den ibaret olduğu için tartışmalı sorunun doğru yanıtına ilişkin akıl yürütecek değilim.
Soruyu şuraya koyayım, siz bakın:
Soru üzerine tartışma başlayınca çok sayıda veli Milli Eğitim Bakanlığına (MEB) itiraz etti.
MEB bütün itirazlara aynı matbu yanıtı verdi.
Sonuçta dedi ki:
“Test maddesinde itirazınıza konu olacak hata ya da eksiklik yoktur.
Test maddemiz 8. Sınıf öğrencilerinin yanıtlayabileceği düzeyde olup bilimsel geçerlik, madde yapısı, dil ve anlatım yönünden doğrudur.”
Soruyu hazırlayan Fen Bilimleri Komisyonunun bu iki cümlelik yanıtı velilerin itiraz dilekçelerine eklenen uzman görüşlerine hiçbir karşılık sunmuyordu.
İtirazlar reddediliyordu ama ret gerekçesini oluşturacak “bilimsel bilgi” ortada yoktu!
LGS gibi bırakın bir doğru soruyu, bırakın binde bir puanları, bırakın öğrencilerin diploma notlarını, çocukların doğum tarihlerinin bile sonuca etki edebildiği bir sistemde aileler için yapılacak tek şey konuyu yargıya taşımaktı.
Çok sayıda veli 5 gün süren itiraz süreci sonrası yasal süre olan 10 gün içinde idare mahkemelerine yürütmenin durdurulması ve iptal davası açtı.
Yedi gün içinde ilk incelemenin yapılması, en fazla altı gün içinde savunmanın alınması, en geç 15 gün içinde de karar çıkması gerekiyordu.
Başka deyişle her şey kitapta yazdığı gibi gerçekleşse karar en geç temmuz ortasında çıkmış olacaktı.
Adaletin gelse de geç geldiği memlekette LGS sonuçları 28 Haziran’da açıklandı, ardından birinci-ikinci yerleştirmeler ve nakiller yapıldı.
Aylarca süren sınav stresinin ardından bir de akıllarına “soru doğru muydu yanlış mıydı, iptal edilir miydi, puanlarına 3-5 puan daha ilave edilir miydi?” çengellerini taktığımız çocuklar, neredeyse bütün yaz tatilini çaresiz bir öfke ve yalnız bir ümitle geçirdi.
Tam hayatlarındaki yeni sayfayı açarak yeni okullarına başlamışlardı ki davaların birleştiği Ankara 3. İdare Mahkemesinin kararı geldi: Açıklanan nedenlerle dava konusu işlemin iptaline…
Anlaşılıyor ki mahkeme 5 Temmuz 2024 tarihinde bir ara karar almış (puanlar açıklanmış ve tercih işlemleri yapılmaya devam ederken) ve konuyu bilirkişiye havale etmiş.
Üç Fizik Profesöründen oluşan bilirkişi heyeti raporunu 19 Ağustos 2024 tarihinde (birinci ve ikinci yerleştirme ve nakil işlemleri tamamlandıktan sonra) mahkemeye sunmuş ve karar tam da okulların açıldığı 9 Eylül 2024 tarihinde çıkmış.
Ne mi diyor bilirkişi raporuna dayanan kararda?
– Sorunun doğru cevabının bulunabilmesi için adayların üst seviye bazı kazanımlara (etki-tepki, ivme, denge, tork, eylemsizlik momenti) sahip olmaları gerektiği,
– Farklı değerlendirme yapılma ihtimali nedeniyle 8. Sınıf seviyesine uygun olmadığı,
– İp ve makaraların ağırlıklarının ve ipin kütlesinin önemsenmesine yönelik ifadelere 8. Sınıf seviyesi öğrencilerin yorum yapmasının beklenemeyeceği, bu tip ifadelerin sorunun doğru cevabını etkileyecek ifadeler olduğu,
– Sorunun açık ve doğru bir şekilde anlaşılmasının mümkün olmadığı,
– Sorunun 8. Sınıf seviyesinde herhangi bir yanlış anlamaya mahal vermeyecek kadar iyi hazırlanmış ya da okuyan her öğrencinin aynı anlamları çıkarabileceği kadar net olmadığı…
Eee MEB, eee MEB Ölçme, Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Genel Müdürlüğü, eee Fen Bilimleri Komisyonu…
Hani test maddenizde itiraza konu olacak hata ya da eksik yoktu!
Hani test maddeniz 8. Sınıf öğrencilerinin yanıtlayabileceği düzeydeydi?
Hani test maddeniz bilimsel geçerlik, madde yapısı, dil ve anlatım yönünden doğruydu?
Hani bir deli kuyuya taş atar da kırk akıllı çıkaramazmış derler ya. Durum tam da öyle arapsaçına dönmüş halde.
Şimdi gözler bir kez daha MEB’de.
Haziran başında LGS ile ilgili hiçbir tartışma yokmuş gibi süreci yönettiğini sanan MEB yine suskun, yine devekuşu rolünde.
Sanırım bundan gocunmuyor da…
Nasıl olsa düz yeri yok! Nereden tutsan elinde kalıyor.
Bakalım MEB, meseleyi Danıştay’a taşıyarak süreci biraz daha uzatıp velilere-öğrencilere “3-5 puandan ne olur canım” dercesine haklarını unutturmaya mı çalışacak, yoksa geri adım atıp hatadan dönme ve hakkı teslim etme erdemini mi gösterecek?
Çocuklar açısından giderek daha da trajik bir hal alan süreç bakalım nereye evrilecek?