Esat Kaplan
Esat Kaplan
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Biz kırk kişiyiz, birbirimizi biliriz!

Alçakça bir suikastla hayattan koparılan Uğur Mumcu, gazeteciyi “haber ve bilgi kaynağına en çabuk ulaşan ve bu kaynaklardan edindiği bilgi ve haberleri okurlara sunan insan” olarak tanımlıyor.

Peki, gazeteci bu görevi nasıl yapacak?

Gazetecinin habere, olaya, olguya, belgeye ve bilgiye dayalı yazılar yazması gerekir.” diyor Mumcu, “Bunun için de gazetecinin güvenilir kişi olması zorunludur.”

Mumcu’ya göre, “Sır saklayan, haber ve bilgi kaynağını gizlemesini bilen, gerektiğinde hükümetlere ve güç odaklarına karşı savaşmayı göze alan insan, gazetecidir.”

Uğur Mumcu, 3 Mayıs 1992 tarihinde Milliyet gazetesinde yayımlanan yazısında, piyasa gazetecilerini de sıralıyor, “bunlar da var” diyerek:

Günümüzde sarı basın kartlarının ardına gizlenip devlet kapılarında ve belediyelerde ‘ihale takip eden’, bankalardan aldıkları kredilerle milyarlar vuran, düzmece belgelerle gazetelerini ve devleti dolandıranlar da var.

Hem bunlar var, hem Osmanlı İmparatorluğu’ndaki ‘mabeyn katipleri’ gibi, gazetecilik adına hükümetlere, konutlara ve köşklere tutanak katiplikleri yapanlar da!”

Üstat 32 yıl önceden bugüne ışık tutuyor, zira “bunlar” şekil değiştirseler de bugün de var.

Hem öyle sadece yaygın basında değil, avuç içi kadar yerel basında da var. Hatta belki yerel basında daha çok var!

Üstelik sarı basın kartlarının ardına gizlenme gereği bile duymuyorlar artık.

300 liraya hazır şablon bir site, 500 liraya bir isim, o da yoksa Elon Musk’ın, Mark Zuckerberg’in bedava sayfaları, video çekecekseniz YouTube, Instagram…

Ondan sonra vur abalıya…

Ağzına bir düdük al, cebin ısındıkça çal!

Boynuna bir davul as, tokmağı başkasının eline ver!

Kendi başına bakmadan durmadan gelin başı tara!

Olayı olguyu değil algıyı gerçekmiş gibi yaz çiz, habermiş belgeymiş bilgiymiş zaten hak getire!

Kâtip gibi söyleneni yazmayı geçtim, koltuğunun altına konan dosyayı, hazır yazılıp eline verilenin altına imzanı at, doğruymuş yanlışmış umurunda olmasın!

Canlı yayınlarda telefonuna anında gelen mesajları kendi ulaştığın bilgilermiş gibi, dahası kendi görüşlerinmiş gibi cansiperane savun da savun!

Sonra da dön, hayatında kalemiyle kazandığı dışında hiçbir kazancı olmayan, maaşını rengi belli olmayan zarflarla değil hakkıyla kazanan, yaşamını onuruyla eş tutan gazetecileri ve de patronajı/finans modeli açıkça ortada olan kurumlarını dedikodu malzemesi yap!

Şu yerel seçim süreci adeta turnusol kâğıdı gibi haklıyla haksızı, eğriyle doğruyu, yalanla gerçeği açıkça ortaya koyuyor.

Farkındayım; farkındayız, birileri şecaat arz ederken sirkatin söylüyor.

Ne güzel demiş Türkçe’nin usta sesi Yaşar Kemal, “Yalanın gücü doğrunun güçsüzlüğünden değildir. Yalan teşkilat kurmuş, doğru ise yalnızdır.”

Arkadaşlarım adına da gönül rahatlığıyla söyleyebilirim:

Yalanın kalabalıklığındansa, doğrunun yalnızlığını tercih ederiz.

HABERLER