“Halkla bütünleşmek… Kentle kenetlenmek… Yönetime tam katılım sağlamak… Kenti ortak akılla yönetmek… İstişare…”
31 Mart yerel seçimleri öncesi Bursa’da da sıkça kulağımıza çalınan ifadeler bunlar…
Hepsine eyvallah, eyvallah da sadece “nasıl?” sorusuna yanıt arıyorum:
“Bursa’da yerel demokrasi kanalları nasıl açılacak, halkın yönetime katılımı hangi yöntemle sağlanacak?”
Demokratik katılım ve Bursa denince aklıma önce Erdem Saker gelir benim.
Devri iktidarında çok gezmekle eleştirilen Saker, o gezilerde gönül eğlendirmediğini, kendisinin ve dolayısıyla kentinin vizyonunu genişlettiğini, uygulamalarıyla koymuştur ortaya.
O uygulamalardan biri Yerel Gündem 21’dir.
Nedir Gündem 21?
Çıkış noktası, Haziran 1992’de Rio de Janeiro’da yapılan Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı olan, “sürdürülebilir kalkınma”yı, tüm insanlığın 21. yüzyıldaki ortak hedefi olarak benimseyen bir eylem planı.
İşte o plan çerçevesinde yerel yönetimlere düşen ana görevlerden biri karar alma, planlama ve uygulama süreçlerine halkın etkin katılımının sağlanmasıdır.
Bursa, Yerel Gündem 21 ile 1994 yılında tanıştı ve Türkiye uygulamasında da hep ön planda oldu:
– Yerel Gündem 21 çalışmaları kapsamında 1 Aralık 1994’te Şehir Danışma Dayanışma Konseyi oluşturuldu.
– Bir yıl sonra aynı gün Bursa Yerel Gündem 21 Sekreterliği kuruldu.
– 28 Şubat 1998 tarihinde Şehir Danışma Dayanışma Konseyi Kent Konseyi adıyla yeniden şekillendi.
– 1 Nisan 2001’de Yerel Gündem 21 Gençlik Çalışma Grubu Bursa Gençlik Konseyi’ne dönüştürüldü.
– 2002’de Yerel Gündem 21 Çocuk Çalışma Grubu Bursa Çocuk Konseyi’ne dönüştürüldü.
– 2003’te Yerel Gündem 21 Kadın Çalışma Grubu Bursa Kadın Meclisi’ne dönüştürüldü.
– 2004’te Yerel Gündem 21 Engelliler Çalışma Grubu Engelliler Meclisi’ne dönüştürüldü.
– 1 Ekim 2009’da Yerel Gündem 21 Genel Sekreterliği çalışmalarının Bursa Kent Konseyi bünyesine taşınması kararlaştırıldı.
Artık Bursa’da katılım denince akla Yerel Gündem 21 değil Kent Konseyi gelecekti.
Görüldüğü gibi kurumlar hazırdı, hala da var.
Peki, bu kurumlar yönetime katılma süreçlerinde ne kadar yer alabiliyor?
Kent Konseyi ve onun bünyesindeki meclislerin ve komisyonların yaptığı çalışmalar, karar alma ve planlama süreçlerini etkileyebildi mi?
Gönüllülük temelinde Kent Konseyi çalışmalarına katılan kentlilerin sözü, uygulamada ne kadar dikkate alındı?
Aynı sorular kuşkusuz ilçe belediyelerince kurulan Kent Konseyleri için de geçerli…
İlçe deyince, Mustafa Bozbey yönetimindeki Nilüfer Belediyesi’nin 2009 seçimlerinin ardından hayata geçirdiği “Mahalle Komiteleri”ni de yukarıdaki kurumsal yapıya eklemek gerek.
O dönemde planlanan yapısıyla “Mahalle Komiteleri”, adeta belediye yönetimine ortak olmaya adaydı. Projeyi katılımcı demokrasi açısından örnek kılacak bir özelliği vardı:
“Her komite yaşadığı çevrenin öncelikli sorununu tespit edecek, gereksinmesini belirleyecek, yapılabilirliğini araştıracak ve belediyeden isteyecekti. Belediye de isteneni, o mahalleye ayrılan bütçe doğrultusunda yapmaya çalışacaktı. Belediyenin ‘para yok’ deme lüksü yoktu. Çünkü az ya da çok, her mahallenin nüfusa göre ayrılmış bir bütçesi olacaktı.”
Nilüfer’de “Mahalle Komiteleri” işinin pek de planlandığı gibi yürümediğini geçenlerde konuştuğum bir CHP’li “Mahalle komiteleri küçük derebeyliklere dönüştü” sözleriyle özetledi.
Tanzimat’tan bu yana Batı’nın kurumlarını ithal etmekte üstüne olmayan, sıra uygulamaya gelince bize has çözümler üreten bir siyasal yapının içinde gelinen sonuç hiç şaşırtıcı değil!
Şimdi yeni bir dönem başlıyor; Türkiye için, Bursa için…
Seçim dönemi boyunca ortaya konan “ortak akıl-istişare” söylemlerine karşın çekincelerim yerli yerinde duruyor. Çünkü adına ne derseniz deyin, ister Kent Konseyi ister Mahalle Komitesi, katılım kanalları bile isteye işlevsel hale getirilmiyor.
Katılım için kurulan bütün kurumlar, “burnunu her şeye sokan karga burun kentliler”in gazını almak için kullanılıyor.
Hani o siyasetçilerin pek sevdiği “istemezükçüler” var ya, onların!..