Esat Kaplan
Esat Kaplan
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Çanakkale’den bir kesit: Ziruh mu, bîruh mu?

Yıl 1915… Çanakkale’de 19 Şubat’ta başlayan deniz savaşları 18 Mart’ta biter. Müttefik donanması Çanakkale’yi geçemez. Ancak savaş sona ermemiştir. Kara savaşları 25 Nisan’da, şafak vakti Anzak çıkarmasıyla başlar.

Haziran sonlarında düşman Arıburnu cephesinde gösteri niteliği taşıyan baskınlar yapmaya başlar. Baskınların Türk birliklerini yerinde tutmayı amaçladığı anlaşılınca Cesaret Tepe’de bulunan 18. Alay’la Yüksek Sırt’a saldırı kararı alınır. (18. Alay, Albay Mustafa Kemal’in komutasındaki 19. Tümen’e bağlı 4 alaydan biridir. Diğerleri 27.,57. ve 72. Alaylar).

19. Tümen Komutanı Albay Mustafa Kemal’in emri aynen şöyledir:

Düşmanın saldırdığı cephedeki kuvvetinizi takviye ederek karşı saldırıya geçiniz…”

Taarruz 29 Haziran gecesi saat 22.10 sıralarında başlar. 72. ve 57. Alayların yanı sıra 18. Alay da Cesaret Tepe’den Yüksek Sırt yönündeki Anzak siperlerine doğru hücuma kalkar. Anzak mevzileri üzerine atılan birlikler büyük bir başarı sağlar. Soldan saldıran 1. Tabur üç bölüğüyle düşman siperine girer. Sağdan saldıran 2. Tabur da düşmanın birinci ve ikinci hat siperlerini ele geçirir.

18. Alay (Komutanı Binbaşı Mustafa Bey, Çanakkale’de şehit olmuştur) 2. Tabur Komutanı Yüzbaşı Celal, o gece yaşananları şöyle anlatır:

Nihayet 29/30 Haziran gecesi taburumla düşmana taarruz emri almıştım.

Harimimize saldırmış olan düşmanla nihayet göğüs göğüse çarpışabileceğimiz, intikam keskinliği ile parıldayan süngülerimizi göğüslerine saplayabileceğimiz saatler işte gelmişti.

Emir gece yarısı verilmişti.

Vazifemiz on adım ilerimizde bulunan birinci düşman siperlerini ve yine aynı mesafelerle bunun arkasında bulunan siperleri almaktı.

Bu taarruza, alayımızın birinci taburundan Yüzbaşı Rıfat Bey kumandasında bulunan bir bölükle takviye edilen taburum memur edilmişti.

Bulunduğumuz siperler, meşhur Mehmet Çavuş siperleri, yerimizin ismi Yüksek Sırt’taki Cesaret Tepe, sağ cenahımız bir yar, sol cenahımız Korku Deresi ve taarruz edeceğimiz düşman mevzilerinin bulunduğu tepe de Hain Tepe idi.

Düşman kendi siperlerini, bizim tarafımızdan zapt edildiği takdirde yandan çok şiddetli tüfek, makineli tüfek ve top ateşine alabilecek şekilde tertip etmişti.

Taarruz emri verildiği zaman taburumun iki bölüğü ateş hattında, iki bölüğü ihtiyatta idi. Beni takviyeye memur edilen bölük de sol cenahımda ateş hattında idi.

Emir aldıktan on beş dakika sonra taarruzumuz başlamış ve biraz sonra da düşmanın birinci, ikinci ve üçüncü siperlerine girmiştik.

Cepheden bize bir şey yapamayacağını gören düşman, evvelden hazırladığı yan ateş tertibatını bütün dehşet ve şiddeti ile aleyhimize kullanmaya başladı. Ayrıca, ele geçirdiğimiz siperlerini karadan ve denizden tevcih ettiği projektörlerle gündüz gibi aydınlatmış ve her nevi ateşle cehenneme döndürmüştü.

Tam mevcutlu taburum tamamen erimişti.

Şafak vakti büyük kumandanı (Mustafa Kemal) yanımda görünce ondan taze iman ve kuvvet almıştım. Emsalsiz dehası ve ihatasıyla her şeyi herkesten daha iyi gören, kavrayan ve anlayan kumandan, vaziyeti, içinde bulunan benden daha iyi anlamış olmasına rağmen bana şu suali sordu:

– Celal, Taburun nerede!

– Kumandanım, işte düşman siperleri üzerinde yatıyor.

– Ziruh mu, bîruh mu?(*)

– Gördüğünüz gibi kumandanım…

Büyük kumandana daha fazla söz söylemek hadnaşinaslıktan (kendini bilmezlikten) başka bir şey olmazdı. Vaziyeti derhal kavrayan komutanım bana:

– Üçüncü taburu da sana verdim. Vaziyeti muhafaza et!, emrini verdi…”

Albay Mustafa Kemal, taarruz sonunda verdiği tümen emrinde o geceyi şöyle anlatır:

18. Alay’ın Yüksek Sırt’a karşı giriştiği taarruz ve hücumla düşman felakete uğratılmış ve birliklerimiz her zaman ve her an üstün saldırı kuvvetini ve fedakarlığa hazır bulunduğunu düşmanımıza bir daha kahramanca göstermiştir. Giriştiği taarruz ve hücumda düşmana çok ağır kayıplar verdiren 18. Alay’ın fedakarlığı ve kahramanlığı takdire değer…

Yüksek Sırt’taki Anzak siperlerinde göğüs göğüse süren mücadele günün aydınlanmasıyla birlikte kendiliğinden son bulurken, taarruzda 800’den fazla kayıp verilir.

Çanakkale, bu toprakları vatan kılan en önemli savaşımın adıdır!

Ve o savaşım kuşkusuz Mustafa Kemal’siz anlatılamaz!

(*) Canlı mı cansız mı?

HABERLER