Esat Kaplan
Esat Kaplan
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Ekmeğini kelime kelime kazanmak!

Uykusuz bir gece yarısı kitaplığa uzanan elimde buluverdim, Egemen Berköz’ün “Yalnız ve Birlikte”sini.

Hayat oyun değil. / Hayat alnının ortasından zımbalar insanı /punduna getirdi mi.” diyordu, “Şu Boğucu 1971” adlı şiirinde.

Hayat bizi nasıl da punduna getiriyor değil mi! Alnımızın ortasından nasıl da zımbalıyor! Hele hele şu son yıllarda, hele hele şu son günlerde… Yoksul varsıl demeden, işsiz güçsüz bakmadan, kadın erkek ayırt etmeden, yaşlı genç umursamadan vurdukça vuruyor.

Büyük kaygılarımız, bir o kadar da büyük umutlarımız var. Zamanın verdiği umursamaz bir bezginlik, ezberlenen bir sefalet ve bir lanet belirsizlik içindeyiz. O belirsizlikten bir sürpriz çıkmayacağını öğreneli de çok oldu. Karamsarlığın haram sayıldığı şu hayatta tek sığınağımız Tanrı ve Tanrının kuşkusuz bir muhasebesi vardır, deyip devam ediyoruz yel değirmenleriyle savaşa! Azığımız bir parmak tarhana. Oysa yine Egemen Berköz’den biliyoruz ki “Şiiri yarıda bırakıp tarhana çorbasını / karıştırmak. / Oyun değil.”

Tarhana artık moda haline gelen “organikçi” raflarının en çok satan ürünü olsa da biz onun yoksulluk alameti olduğunu bilecek kadar yaşadık. Ancak size hikâyesini anlatacağım Refik Çavuş için tarhana yoksulluktan öte bir sefalet alametidir. Çünkü yoksulluk ile sefalet aynı şeyler değildir; birinde paranız yoktur, ikincisinde acınacak durumdasınızdır. Refik Çavuş için de şiiri yarıda bırakıp tarhana çorbasını karıştırmak oyun değil bir mahkumiyettir.

Gökhan Yavuz Demir’in “Kesin Döneceksiniz”de (*) seksen yılını ve bir gününü anlattığı Refik Çavuş, zamanın içinde kazık gibi dikilip kalmıştır. Şöyle şiddetlice silkinip kendimize baktığımızda gördüğümüz gibi! Oysa hayat akmaya, kendisi dışında kalan her şey, mesela bütün dünya olması gerektiği gibi olmaya devam etmektedir. Refik Çavuş, zamanı ve sıkıntıyı tüketemeyen yalnız çocuklar gibidir. Konuşurken dağa çıkaran, yazarken dağdan indiren bir söz ve kalem erbabıdır. Ne var ki anlatamamanın lanetine çarpılıp kalmıştır. Düşünsenize, üretmek için nötr ruh haline gereksinim duyan bir adamın sabrı nasıl erimez böyle bir zamanda!

Hem kader karşısında yeteneğin ne hükmü olabilir ki!

Zaman tam da cehalet festivali zamanıdır! Tanrının ve hukukun, elini eteğini çekip toplumları kendi kendinin insafına terk ettiği dönemlerden biridir. Bir felaketi ancak çok daha büyük bir felaket sonlandırabilmektedir. Utanma duygusu yoktur. Mizah duygusu zaten çoktan yok olmuştur. Aslında bu iki büyük eksiklik de büyük bir kavrayış problemine delalettir. Refik Çavuş, dehşet dolu bunca seneyi tek bir günmüş gibi yaşamaya devam ederken, oy, para ve sorumsuzluk üçlüsünün güç tutkusuyla yanıp tutuşan iktidarlara açtıramayacağı bir kapı tahayyül edemez!

Farkında mısınız ne çok Refik Çavuş tanıyoruz:

Yukarıdakilerden lütuf değil, gasp edilen haklarını isteyen. Tek bir saniye bile işsiz kalmaması gerekirken, hem işsiz hem güçsüz bırakılan. Yirmili yaşlarda ayrı, kırklı yaşlarda ayrı gadre uğrayan. Alın terinin karşılığı teri kurumadan ödenmesi gerekirken, hep alacaklı kalan. İşçiler, emekçiler, emekliler. Yaşa takılanlar, kanuna takılanlar, kanun hükmüne takılanlar. Çıraklığını borçlanmak için yalvar yakar olanlar. Yazılıda 90-100 çekip sözlüde çakanlar. Hayata ne çok hikâye sığdıranlar…

Kısacası altındaki ateşi sürekli harlanan ama düdüğü olmayan bir düdüklü tencere (**) tasavvur edin. İşte Refik Çavuş da biz de o düdüklü tencerenin içindeyiz!

Gökhan Yavuz Demir de öyle!

Kendisi dahil herkesin artık kallavi bir roman beklediği Gökhan Hoca, okurun karşısına kısa bir anlatıyla çıktı. Hayatın bir hikâyeye sığdırılamayacağını ama o hayata ne çok hikâye sığdırılabileceğini anlattı. Hem de konuşur gibi…

Adeta koşarak okudum. Ne var ki arada bir çelme attı satırların arasından. Alnımı dizimi ovalaya ovalaya kalkıp koşmaya devam ettim. Mecburen, hayat gibi…

Oyun değildi hayat!

Ne diyordu Egemen Berköz o şiirinde:

Ekmeğini kelime kelime kazanmak oyun değil. / İlkyazı özlemle bekleyebilmek bunca ilkyazdan sonra oyun / değil.”

___

*Gökhan Yavuz Demir imzalı Kesin Döneceksiniz, Yeni İnsan Yayınevi’nden Ocak 2022’de çıktı.

**Kalın yazılan cümleler kitaptan alıntıdır.

HABERLER