Emeklilerin gözü kulağı uzun süredir Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’daydı…
Sadece emeklilerin değil, Adalet ve Kalkınma Partisi yöneticilerinin ve adaylarının da öyle…
“Acaba Erdoğan yeni bir açıklamayla emekli seçmeni, büyük oranda da kendi seçmenini birleştirebilir miydi?”
Ankara mitingini dikkatle izledi emekliler, İstanbul mitingini de öyle…
Ankara ve İstanbul’dan “kısa vadeli bir icraat” mesajı gelmeyince bu kez herkes Bursa mitingine kitlendi.
Kolay değil, Bursa’da 709 bin emekli var. Aşağı yukarı seçmenin yüzde 31’i emekli.
Şimdi Cumhurbaşkanı’nın emeklilerle ilgili açıklamalarına satır satır bakarak, itirazlarımı kayda geçireyim.
***
Önce emeklilere verdiklerini sıraladı Cumhurbaşkanı Erdoğan:
“Yılbaşında hem asgari ücrette hem emekli maaşlarında yaklaşık yüzde 50 oranında artışlar yaptık.”
Bu oranı emekli adeta söke söke aldı.
Hatırlayın, yılbaşında enflasyonun belirlediği yasal zam oranı yüzde 37.57’ydi. Hükümet “yüzde 5 ek zam” diyerek oranı yüzde 42.57’ye yükseltti. Emeklilerin tepkisi devam edince zam oranı memur emeklilerininkiyle eşitlenerek yüzde 49.25’e çıkarıldı.
Bir ayda 3 kez zam yapılmasına rağmen aylıklar hala kuş kadar kaldığı için en düşük emekli maaşı 7 bin 500 liradan 10 bin liraya çıkarıldı.
“Emeklilerimizin bayram ikramiyelerini de aynı oranda artırdık.”
İkramiye demek kural olarak en az bir maaş demektir aslında… Ancak muhalefetin bile asgari ücreti telaffuz ettiği bir ortamda 2 bin lira olan emekli bayram ikramiyesinin 3 bin lira olarak belirlenmesi de büyük hayal kırıklığı yarattı. Emekliler bayram ikramiyesinin en az 5-6 bin lira olmasını bekliyordu.
2018’de bayram ikramiyesiyle kurbanlık alan emekli 3 bin lira ile ancak 4-4.5 kilo et alabiliyor bugün.
“16 milyon emeklimizin tamamına, tek sefere mahsus 5’er bin lira ödemede bulunduk.”
Bir defaya mahsus ödeme emeklilere “sus payı” olarak, adeta “sadaka niyetine” verildi.
Üstelik çalışan-çalışmayan ayrımı yapıldığını, tüm emeklilerin ancak tepkiler yükselince bu sadakadan yararlandırıldığını kimse unutmadı.
“Banka promosyonlarını 8 bin lira ile 12 bin lira arasında yükselterek emeklilerimize yeni bir imkan sağladık.”
Burada sözü Sosyal Politika Uzmanı Prof. Dr. Aziz Çelik’e verelim:
“Emeklilere promosyon ödemesi yeni bir uygulama değil! Yıllardır var. Bütün bankalar veriyor. Emeklinin kendi parasının karşılığı. Hükümetin lütfu değil! Dahası kamu bankaları yıllarca emeklilere düşük promosyon ödedi ve emeklileri mağdur etti. Şimdi emeklilerin çoğuna 8 bin lira ödenecek. Çünkü emeklilerin çoğu en düşük düzeyden aylık alıyor. Yanlış anlaşılma olmasın! 3 yıl için (36 ay için) 8 bin lira ödenecek! Aylık 222 TL ediyor! Buna mı müjde diyorsunuz?”
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bursa’nın Gökdere Meydanında emekliler, memurlar ve esnaf için yapacaklarını da anlattı:
“Önümüzdeki temmuz ayında yılın ilk 6 ayındaki enflasyona göre emekli maaşlarını tekrar masaya yatıracağız. Memurlarımıza yaptığımız ek gösterge ilave edilmesi uygulamasını genişletecek düzenlemenin hazırlıkları tamamlandı. Küçük esnafın prim gün sayısında yaşadığı adaletsizliği giderecek, buna göre önümüzdeki dönemde bu adımı atacağız.”
Kısacası emeklilere önce iki gün sonra kurulacak sandığı, sonra da yılın ortasını işaret etti Cumhurbaşkanı.
“Önce oyu alalım, sonra veririz. Almadan vermek Allah’a mahsus!..” dedi, deyim yerindeyse…
***
Peki, emekli neden istediğini alamıyor? İntibak düzenlemesini, düşük maaşlara yol açan aylık bağlama oranlarının gözden geçirilmesini bırakın, memurlara yapıldığı gibi bir seyyanen zam emekliye neden çok görülüyor?
“Yatırım bütçemizin tamamını veya eğitime, sağlığa ayırdığımız kaynağın tümünü sadece bu artışa tahsis etsek bile yetmeye mümkün olmadığını göreceksiniz.” diyen Erdoğan, sözü döndürüp dolaştırıp bir de EYT’ye getirmez mi?
“… emeklilikteki yaş uygulaması gibi aslında içimize sinmeyen birtakım hususları bile milletimizden gelen yoğun talepler karşısında hayata geçirmekten kaçınmadık. Bu uygulamanın kamu maliyesine getirdiği yükün ve sosyal güvenlik sistemimizin dengesine yol açtığı bozulmanın tamiri epeyce vakit alacak.”
Seçim öncesi söylenen bu sözler en basit ifadeyle emekliyi emekliyle karşı karşıya getirmeye çabasıdır.
Oysa EYT yasası Anayasal bir hakkın gecikmiş iadesidir. Üstelik düzenleme yarım yamalak yapılmış, on binlerce kişi önce borçlandırılmış, sonra da “bu yasa sizi kapsamıyor” denmiştir. Buna rağmen iktidar sahipleri “EYT ile 24 yıllık haksızlığa son verdik” diye meydan meydan gezmişlerdir!
***
Gelelim emekli için yatırım bütçesinin, eğitim veya sağlığa ayrılan kaynakların kullanılamayacağına…
Emeklilerin böyle bir talebi yok ki!
Emekliler Türkiye’de kaynak kullanımının ekonominin kurallarına göre değil siyasal tercihlere göre şekillendiğini çoktan öğrendi!
Emekliler kendilerine ayrılması gereken kaynağın çarçur edilmesine karşı çıkıyor ve bugün karşı karşıya kaldıkları sefaletin 2008’de çıkarılan sözde sosyal güvenlik reformu olduğunu çok iyi biliyor!
Reform diye aylık bağlama oranlarının düşürüldüğünü, güncelleme katsayısının düşürüldüğünü, aylıkların alt sınırının düşürüldüğünü ve büyümeden hiç pay alamadıklarını çok iyi biliyor!
Çok iyi biliyorlar çünkü yüksek enflasyon ortamında yıllardır yaptıkları stajla hepsi birer ekonomist oldular!