İşaret fişeğini Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli yaktı:
“Benim son 5 günlük bilançoda gördüğüm, orman teşkilatı yerleşim yerlerini korumaktan – birinci derecede aslında sorumluluk belediyelerdedir- ormanların yanmasına müsaade etmek zorunda kaldık.”
Pakdemirli, tam olarak şunu söylemek istiyordu:
“Orman Bakanlığı olarak biz yerleşim yerlerini korumaya çalışmaktan orman yangınına müdahale etme fırsatı bulamadık. Oysa ki yerleşim yerlerini; yani ilçeyi, mahalleyi, köyü yangından korumak benim değil, belediye başkanının görevidir.”
Orman Bakanı’nın sözleri tartışıladursun bu kez Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan da benzer açıklamalar geldi.
“Devlet olarak bizim görevimiz nedir? Devlet olarak görevimiz, tarım, orman ve hayvancılık, bütün bu ormanların bakımı, ıslahı; yangınların söndürülmesi birinci sorumluluğumuz. Yerleşim bölgelerindeki yangınların sorumluluğu kimin? O da oradaki büyükşehir belediyelerine aittir.”
Velev ki öyle…
Velev ki orman yangınını merkezi idare; il, ilçe, mahalledeki yangını söndürmek belediyenin görevi…
Son 8 günde 40 ilde çıkan 183 yangından söz ediyoruz. Bunların tamamı orman yangını!..
Ya ormanlık alanlarda çıkmış bu yangınlar ya da orman köylerinde… Moda adıyla kırsal mahallelerde…
Yangın Manavgat’ın Antalya Caddesi’nde mi çıktı?
Yangın Silifke’nin Türkeş Bulvarı’nda mı çıktı, İnönü Bulvarı’nda mı?
Yangın Marmaris’in Atatürk Caddesi’nde mi çıktı?
Kimse kusura bakmasın bakma, bu iş “Ana arterler büyükşehirin, ara sokaklar ilçe belediyesinin” meselesindeki kadar basit değil!
Orman yangınlarının günlerdir söndürülememesine kılıf arayacak yerde “acaba Bütünşehir uygulamasında yanlışlık mı yaptık?” diye düşünmek gerekmez mi! “Acaba belde belediyelerini kapatmakla, köyleri yok etmekle bugünlere zemin mi hazırladık” diye sorulamaz mı! Neden “orman köylüsü için ne yapmadık da bugünleri gördük?” diye akıl yorulmaz! Çok büyük bir hızla, köy köy, mahalle mahalle, ilçe ilçe yayılan böyle büyük bir yangını söndürmek hangi belediye olanağıyla mümkün olabilir?
Hem sonra…
Anayasa Madde 169:
“Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir.”
Orman Kanunu Madde 69:
“Orman idaresi, orman yangınlarını önlemek ve söndürmek maksadıyla her türlü hizmeti yapar veya yaptırır.”
Aynı madde görevlendirmeye devam ediyor:
“Orman sayılan alanlar dışındaki yangınlarda ormana sirayet etme riski bulunan kırsal alan yangınlarının söndürülmesine imkânlar ölçüsünde katkı sağlanır.”
Ve sonra deniyor ki aynı maddede:
“Orman yangınlarını önlemek maksadıyla, orman yangını öncesinde ve yangın esnasında orman idaresi ile diğer kamu kurum ve kuruluşları arasındaki koordinasyonu, mahallin en büyük mülki idare amiri sağlar.”
Belediye başkanlarının canhıraş çabalarıyla o çabalara eşlik eden çaresizlik gözyaşları ekranlara dahi yansıyor. Yetmiyor, THK’dan uçak kiralama talepleri, “uçak” rezaletini ortaya çıkarıyor. Yetmiyor, “parasını biz verelim, uçaklar en kısa sürede hazır hale getirilsin” diyorlar. O da olmuyor, yurt dışından uçak bulmaya çalışıyorlar.
Peki, mahallin en büyük idare amirleri ne yapıyor?
Devletin valileri büyükşehir belediye başkanlarını devre dışı bırakıp daire başkanlarını afet koordinasyon toplantılarına çağırıyor.
Birileri şecaat arz ederken sirkatin söyleyedursun, Türkiye’nin cennet güneyi cehenneme dönüyor!