Esat Kaplan
Esat Kaplan
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Sel felaketinin 5 nedeni

Günlerdir Batı Karadeniz’i vuran sel felaketiyle yatıp kalkıyoruz. Sel özellikle Kastamonu’da, Kastamonu’da da özellikle Bozkurt’ta ağır sonuçlara yol açtı. Elbette şimdi “yaraları sarma” zamanı.

Yaralar mutlaka sarılacaktır da evlatlarını sel sularında kaybeden anaların ağıtları dinmeyecek, evlatlarını suyun yıktığı binaların altında kaybeden babaların suskun dudaklarından dua eksilmeyecektir:

Allah, kimseye evlat acısı vermesin!.. Hele de böyle ölümle…

Parmak basmazsa yara azmaz!” derler Kastamonu’da. Ama bilinir ki ancak kaşınan yara iyileşir! O yüzden acının böylesi bir daha yaşanmasın diye sarılmalı acılar. Sararken de felaketin nedenleri iyice sorgulanmalı.

İşte benim okuyarak, düşünerek, izleyerek, dinleyerek çıkardığım felaketin 5 nedeni:

1. Karadeniz bölgesi coğrafi yapısı itibariyle yılın tamamında yağış alan bir bölge. Son yağışlar “aşırı” geldi. Örneğin, selin adeta yuttuğu Bozkurt’ta 11 Ağustos’ta metrekareye 117 kilogram yağış düştü. Aynı tarihte ilçe merkezine 37 kilometre uzaklıktaki Mamatlar Köyü’ne düşen yağış miktarı metrekareye 126 kilogramdı.

Kastamonu’nun afet tarihi bize şunu söylüyor: Kastamonu’da su taşkınları olur. Genellikle de ağustos ayında olur. Yaz sezonunun 15 Haziran-15 Ağustos arasına sıkıştığı bölgede, ağustosta toprak son derece kurudur ve suyu hemen çekemez. Aşırı yağışla gelen selin bir nedeni budur!

Nitekim büyük felaketin yaşandığı 11 Ağustos’tan sonra Bozkurt’a düşen yağış miktarı da az değildir. 12 Ağustos’ta Mamatlar’da metrekareye 294 kilogram yağış düşerken, ilçe merkezi 37 kilogram yağış alıyor. 12 Ağustos’ta da önceki günü aratmayacak kadar yağış olmasına rağmen su baskını bir günle sınırlı kalmıştır. Belli ilk gün yumuşayan toprak suyu çekmiş, ancak Ezine Çayı kıyısındaki binaların yıkımına neden olmuştur.

2. Aşırı yağışın felakete dönüşmesinin ikinci nedeni dere yataklarının daraltılması. Bozkurt’taki Ezine Çayı, Çatalzeytin’deki Akçay bunun çarpıcı örneklerinden.

Akçay, daraltılan yatağından taştı. Islah amacıyla kenarlarına dikilen beton bloklarla birlikte hemen kenarından geçen yolu yuttu ve Sinop bağlantısını sağlayan köprüyü de yıktı. Sel suları Akçay yatağındaki 2 metre derinlikte bulunan HES borularını da parçalayarak sürükledi.

Ezine Çayı’nda tanık olduğumuz felaketin boyutu çok daha büyüktü. Çünkü Akçay’da olduğu gibi Ezine’de de akarsu yatağı daraltılmıştı. Hem de öyle birkaç metre filan değil.

Deprem Bilimci ve Jeoloji Yüksek Mühendisi Dr. Ramazan Demirtaş, “Ezine Çayı seli nasıl afete dönüştü?” diye soruyor ve devam ediyor:

“Taşkın ovası yatak genişliği = 400 m., Daraltılmış güncel yatak genişliği = 15 m., Su tırmanma yüksekliği = 7-10 m., 400 m. genişlikteki yatağı 15 m. genişliğindeki yatağa hapsedersek, su da 7-10 m. yükselir, sonuç afet olur!.. Yani anlayacağınız suçu boşu boşuna metrekareye düşen 300-400 kg. yağışa, aşırı yağışa, tarihte görülmemiş yağış gibi bahaneye atmayalım. Suçlu doğrudan dere yatağını 400 metreden 15 metreye daraltan ve dere yatağını imara ve yapılaşmaya açan insanoğlunun ta kendisi.”

Ramazan Demirtaş’ın akarsu yatağının korunması ve bugün su altında Bozkurt’un bu yatağın dışına taşınması gerektiği düşüncesini de not edeyim.

3. Elbette dere yatakları boşu boşuna daraltılmıyor. Islah diye başlanıyor, yapılaşma beraberinde geliyor. Son derece riskli, çoğunlukla da kaçak olan yapılaşma, imar aflarıyla resmiyet ve onay kazanıyor.

4. Çok tartışılan HES konusu. HES’ler selin nedeni midir? Bu konuya önceki yazılarımda da değindim. Bu kez Doğal Hayatı Koruma Vakfı’nın “10 Soruda Hidroelektrik Santraller” başlıklı kitapçığındaki bilgileri aktarmakla yetineyim:

HES’lerin inşat sürecinde, hafriyat dökümü sırasında yamaç boyunca yer alan bitki örtüsü fiziksel olarak zarar görmekte, hatta yok olmaktadır. Bu durum alanın erozyon ve sel felaketlerine karşı savunmasız kalmasına yol açar.”

HES işletimleri dolaylı olarak sel baskını riskini arttırır. Çünkü HES’ler nehir civarındaki bitki örtüsünü olumsuz etkilemektedir. Oysa bitki örtüsünün işlevlerinden biri sel kontrolüdür.”

HES’lerin akarsu ve vadi yataklarının doğal yapısı ve akışını bozduğu da ortada. İşte Akçay, yatağından 2 metre derine gömülen HES borularını bunun için söküp atıyor.

5. Adına ister küresel ısınma, ister iklim krizi/değişikliği deyin Dünya’da bir şeyler oluyor. Ekolojik denge altüst olmuş durumda. Yazlar yaz değil artık, kışlar kış!

Peki iklim değişikliği bir neden mi yoksa sonuç mu?

Birleşmiş Milletler’in İklim Raporu henüz hafta başında yayımlandı. Buna göre, 2100 yılına kadar kıyı bölgelerde yaşayan milyonlarca insan sel felaketlerine maruz kalacak! Bu durum iklim krizinin bir sonucu.

Televizyon ekranlarında sıkça rastladığımız Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu da bu duruma dikkat çekiyor:İklim değişikliği sebep değil sonuç; selleri başlatmıyor, sıklığı ve şiddeti artırıyor.”

Velhasılı kelam, Karadeniz’de doğayla insanın mücadelesi bin yıllardır sürüyor. İnsan bu mücadelede akıldan ve bilimden uzaklaşarak, ucuza ve kolaya kaçtıkça son sözü hep doğa söylüyor!

 

HABERLER