Yıl 1954…
Meclis Genel Kurulunda bütçe görüşmeleri tamamlanmış, Menderes Hükümetinin bütçesi 55 kırmızıya karşı 339 beyaz oyla kabul edilmiştir. Başbakan Adnan Menderes, teşekkür konuşması için kürsüye çıkar. Uzun ve sert konuşur. Demokratların alkışlarıyla coştukça coşar, teşekkür konuşması adeta seçim konuşmasına döner.
Görüşmeleri gazeteci olarak izleyen Metin Toker, o oturumu yıllar sonra şöyle kaleme alacaktır:*
“… Menderes iktidarlarının büyük başarılarını söylemekle yetinmedi. CHP’li muhalifleri ikiyüzlülükle suçladı. Bunlar özel yaşamlarında başka, siyasi yaşamlarında başka konuşuyorlardı. Kör değillerdi ya, yapılan harikulade işleri onlar da görüyorlardı. Bunu kendi aralarında belirtiyorlardı. Kendisini onlar da takdir ediyorlardı. Ama bunu, açıktan söyleyemiyorlardı.
Laf tabii döndü dolaştı, İsmet Paşa’ya geldi. İş onun başının altından çıkıyordu. 1944-45 hikayeleri, diktatörlük edebiyatı, Milli Şeflik, bunların hepsi bir defa daha sıralandı.”
Başbakan konuşmakta, muhalefet lideri İsmet İnönü not almaktadır. Menderes kürsüden inince o söz ister.
Oturumu yöneten Meclis Başkan Vekili Fikri Apaydın, sorar:
-Ne hakkında?
İsmet İnönü:
-Şahsımdan ve partimizden bahsedildi. Cevap vereceğim.
İç Tüzük açıktır. Ama vekillikten önce savcılık, yargıçlık, avukatlık yapan Başkan Vekili o sözü vermez.
***
Aradan tam 67 yıl geçmiş… Yıl 2021…
Meclis kürsüsünde İYİ Parti Grup Başkanı ve Bursa Milletvekili Prof. Dr. İsmail Tatlıoğlu, gündemde Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu’nun Anonim Şirkete dönüştürülmesine ilişkin yasa teklifi var.
Tatlıoğlu, konuyla ilgili partisinin görüşlerini açıklıyor. 20 dakikalık süresi dolunca mikrofon otomatik olarak kapanıyor. Meclis’te usul oturumu yöneten başkanın “Toparlayınız” deyip mikrofonu açması. Ama öyle olmuyor.
Resmi tutanaklardan aktarıyorum:
“BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tatlıoğlu.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) – Bir dakika…
BAŞKAN – Uzatma yapmıyoruz.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) – Bir dakika…
BAŞKAN – Efendim, bir dakika da olsa yapmıyoruz.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) – Yirmi dakika geneliyle görüştük Sayın Başkan.
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Olur mu Başkanım ya, Grup Başkanı ya!
BAŞKAN – Arkadaşlar, müsaade edin lütfen.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) – Geneliyle ilgili Sayın Başkan.
BAŞKAN – Biliyorum yani Sayın Tatlıoğlu, genel olarak uzatma yapıyoruz. Selamlama için açayım. Buyurun.”
Tabii İsmail Hoca, sabırlı, soğukkanlı, nezaket sahibi adam. Başkası olsa bir sözüyle genel kurulu birbirine katar ya, Hoca öyle yapmıyor. “Evet, arkadaşlar, biz konuşacağız tabii, her yerde, her zaman konuşacağız, her şekilde konuşacağız; bunun için milletin karşısındayız. Teşekkür ederim.” deyip alkışlarla kürsüden iniyor.
Ama Hoca’nın ve İYİ Parti grubunun Meclis TV kaydıyla tutanakları karşılaştırmasında yarar var. Zira Tatlıoğlu’na ek süre vermeyen Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç, sadece “Uzatma yapmıyoruz” demiyor, “Uzatma yapmıyoruz size” diyor.
***
Peki herkese yapılan bir dakikalık uzatma bir muhalefet milletvekiline, üstelik bir partinin grup başkanına neden yapılmıyor?
Onu da herhalde Tatlıoğlu’nun süresi henüz bitmeden söylediklerinde aramak lazım.
Hani “uçacağız” diye Türkiye’nin içine sokulduğu yeni sistem var ya! İşte o sistemle memleketin yaklaşık 200 milyar dolarını kaybederek, fakirlik sürecine girdiğini söylüyor Hoca ve Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın son açıklamalarına atıfla şu tespitleri yapıyor:
“1.Türkiye’de demokratik hukuk devleti kalmamıştır.
2. Mafya yeni yargıdır.
3. Yargıda FETÖ benzeri, aklı, hukuku ve ahlakı dışlayan yapılanmalara vurgu vardır.
4. Dolayısıyla Türkiye’nin içinde bulunduğu fakirleşme süreci sadece ekonomik bir fakirleşme değildir.”
Kısacası Tatlıoğlu, Türkiye’de bir “devlet edememe” sorunu olduğunu söylüyor. Maalesef iktidar sahipleri bunu görmeyi bırakın, duymayı dahi istemiyor.
***
67 yıl önce Meclis’te söz hakkı verilmeyen İsmet İnönü’ye gazeteciler “Kürsüye çıksaydınız ne söyleyecektiniz?” diye soruyor.
İnönü’nün yanıtı ne kadar da manidar:
“… Bu iktidar cevap almayarak itham etmek, muhakeme etmeyerek mahkum etmek usulünü takip eder. Ancak şunu bilmek lazımdır ki her karşılaşmada olduğu gibi siyasi tartışmada da muhatabından cevap almaya cesaret edemeyen haksızlığını kabul etmiş olur.”
___
*Metin Toker, Demokrasimizin İsmet Paşa’lı Yılları (1944-1973): DP’nin Altın Yılları (1950-1954), Bilgi Yayınevi-Ankara, İkinci Basım, Ocak 1991, s. 276-277.