“Tüm dünyada otizm konusunda farkındalık oluşturmak ve otizmden kaynaklanan sorunlara çözümler bulmak amacıyla 2008 yılında Birleşmiş Milletler tarafından 2 Nisan ‘Otizm Farkındalık Günü’ olarak ilan edilmiştir.”
Peki, otizm nedir, belirtileri nelerdir ve ailenin tutumu nasıl olmalıdır?
Bu hafta bunları konuşalım.
Otizm, sosyal etkileşimde bozukluk, dil, konuşma ve sözel olmayan iletişimde gerilik ile birlikte tekrarlayıcı ve stereotipin hareketler ile karakterize MSS’nin gelişimsel bir bozukluğudur.
Otizm, kronik bir bozukluktur, yaşam boyu sürer, yaşla ve olgunlaşma ile semptomların görünüm ve şiddetinde değişiklik görülür.
Otizm spektrum bozukluğun genetik temelli olduğuna dair bulgular vardır. Ancak hangi gen ya da genlerin sorumlu olduğu henüz bilinmemektedir. Çevresel faktörlerin de otizme yol açabildiğine ilişkin görüşler vardır. Hem genetik temellerin hem de çevresel faktörlerin etkileri üzerine çok sayıda araştırma günümüzde hala devam etmektedir.
Otizm spektrum bozukluğu ya da bilinen adıyla otizm erken çocukluk döneminde başlayan gelişimsel bozukluktur. Genellikle oturma, yürüme, koşma gibi motor becerilerin gelişiminde, boy ve kilo alımında herhangi bir sorun görülmemektedir.
Otizmli çocukların dış görünüş olarak diğer çocuklardan herhangi bir farkı yoktur. Gayet sağlıklı görünüme sahiptirler. Genellikle 3 yaşından önce tanı konulmaz. Çocuktaki her davranış ilk üç öncesi normal olarak görülmektedir.
Erkeklerde kızlara oranla daha sık görülmektedir. Otizm ile birlikte DHB (dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu), duygu durum bozuklukları ve epilepsi görülmektedir.
OTİZM BELİRTİLERİ NELERDİR?
– Otizmin en temel belirtisi, çocuğun göz teması kuramamasıdır. Adı ile seslendiğinizde çocuğun bakmaması, tepki vermemesidir. Genellikle ya hiç konuşmaz ya da geç veya tuhaf konuşur.
– Taklit becerileri oldukça sınırlıdır. Genellikle o yaş grubundaki çocukların bay-bay yapması gibi taklitleri oldukça geç öğrenir.
– İstedikleri bir şeyi parmak ile göstermeme ve iletişim konusunda problem oldukça sık yaşanmaktadır. Akranlarıyla iletişim kurmaz, genellikle bireysel olarak hareket eder. İnsanlarla iletişim kurmak yerine cansız varlıklarla ilgilenir.
– Yaşıtlarıyla oyun oynama konusunda isteksizdir. Oyuncaklara ilgileri yoktur.
– Temastan hoşlanmaz, sarılma öpme gibi fiziksel temaslardan kaçar. Bebeklik çağında bile anne kucağında sakinleşmez, aksine rahatsız olur. Bazı çocuklarda sallanmak, el çırpma, zıplama, sürekli öne arkaya sallanma gibi tekrarlayıcı hareketler veya bazı eşyaları döndürmek, sıraya dizmek gibi takıntılı davranışlar görülür.
– Düzen takıntıları vardır, rutinleri bozulduğunda hırçınlaşabilirler. Acıya karşı duyarsızdır.
– Normal çocuklar gibi hayal kurarak oyun oynamaz, arabaları dizip sürekli tekerini çevirir.
– Sosyal ortama girmekten hoşlanmaz, aşırı korkup tepki verebilir.
– Konuşma şekilleri ve ses tonları genellikle tek düzedir. Bazen kendisine söylenen kelimeleri sıkça tekrar eder.
AİLENİN TUTUMU NASIL OLMALIDIR?
Çocuk sahibi olmak isteyen her anne-baba çocuğunun sağlıklı olmasını ister. Sağlıklı çocuğu olduğunu düşünürken, gelişim döneminde yukarıda saymış olduğum belirtiler kendini göstermeye başladıktan sonra otizm tanısı alan çocukların ailelerinin genellikle ilk tepkileri inkar olmaktadır. Bu süre zarfında her defasında kabul etmeyip birçok doktora başvurabilirler.
Öncelikle şunu söylemek isterim ki otizmli bir çocuğa sahip olmak her şeyin sonu değildir. Bu süreçte en büyük sorumluluk aileye düşmektedir. Hastalığın tanımlanmasından itibaren ailelerin bu durumu kabul etmesi oldukça zordur. İlk zamanda öfke ve isyan gibi tepkiler gözlemlenebilmektedir.
Çocuğunuzun durumunu ne kadar erken kabul ederseniz, sizin ve çocuğunuz için daha iyi olacaktır. Kabul etmek sağlıklı bir adım olacaktır. Bu süreçte zaman kaybı yaşamadan çocuğunuza, özelliklerine ve yapabileceklerine göre eğitim verilmesini sağlamak, gelişimine katkıda bulunacaktır. Çocuğunuzun otizm olduğunu kabullenmeyip ertelemeniz, sorunu ortadan kaldırmayacaktır. Tam tersine bu süreci kabullenmek için harcamış olduğunuz zaman için üzüntü ve pişmanlık duyabilirsiniz.
Bunlarla birlikte geleceğe yönelik yoğun bir kaygı da oluşabilir. Utanma, suçluluk hissi ve sonrasında kabullenme, uyum sağlama gibi durumlar devamında görülebilir. Tedaviye başlamak için ailenin motivasyonu ve aynı zamanda sosyal çevrenin anne-babaya desteği önemlidir. Tedavi ve eğitim sürecine başlanıldığında bu dönemde ailenin psikolojik destek alması ve bu sürece kendilerini hazırlamaları oldukça önemlidir.
Ailenin oldukça sabırlı olması gereken bir dönem. Bu süreçte ailenin kendi çocukları ile aynı durumda olan ailelerle bir araya gelmesi, farkındalık kazanmaları konusunda fikir sahibi olmaları, sürece daha iyi hakim olup uyum sağlamalarına fayda sağlar.
Otizm vakaları üzerinde günümüzde hala birçok araştırma devam etmektedir. Yapılan bazı araştırmalar sonucunda aile desteği gören çocukların topluma uyum sürecinin daha kolay olduğu görülmüştür.