Dünya bir kıskacın içinde sıkışmış durumda.
Bir yanda yüksek enflasyon diğer yanda düşük büyüme belası…
İkisinin arasına sıkışan dünya inledikçe inliyor!
Çoğu ülkenin on yıllardır görmediği rekor fiyat artışları ile boğuştuğuna şahit oluyoruz.
Başta Türkiye olmak üzere enflasyon canavarının uğramadığı ülke yok gibi! Durmak bilmeyen yüksek fiyat artışlarının birçok nedeni var aslında.
Pandemiden tutun Rusya-Ukrayna savaşına gidin… Kuraklık bir yanda adım adım değerlenen dolar diğer yanda.
Temel unsurların listesi uzun.
Sonuçsa petrol ve doğalgazdan başlayıp buğdaydan metallere uzanan çok geniş yelpazede hammadde zamlarıyla karşımıza çıkıyor küresel çapta.
Çip krizi gibi çok yönü ve etkileri olan baskı unsurları ise enflasyon adına bir başka çetrefilli alanı oluşturuyor!
Küresel ticaret savaşlarının tetiklediği ve birçok olumsuzluğun eklendiği bitmek bilmeyen karanlık bir tünelde ilerliyor dünya ekonomisi.
ABD’nin pandemi durgunluğuna karşı dağıttığı trilyonlarca dolarla zemin hazırladığı küresel enflasyon şimdi de bu paralar geri çekilirken faiz ve kur etkisi olarak gelişmekte olan ülkelerin başına çifte bela açmakta.
Türkiye gibi ithalatı yüksek ülkeler hem dünyada yükselen fiyatlardan hem de kendi para birimlerindeki değer kaybından olumsuz etkilenmekte!
Haliyle gözler ABD’den gelecek haberlere çevriliyor.
Öncelikle elbette ki Amerikan’ın enflasyon rakamlarında. Çünkü faiz artırım süreci bu rakamlara sıkı sıkıya bağlı. Haliyle doların ve emtiaların değeri de.
Ancak, madalyonun öbür yüzünde durgunluk olması farklı rakamları da önemli kılmakta!
Yani yavaşlayan ekonomik büyüme başta ABD olmak üzere birçok ülkenin başındaki yeni bela. Dolayısıyla enflasyon ve büyüme ikilisinin bir dengeye oturmasını beklemek zorundayız.
Bu denge oluşmadığı sürece hem finansal piyasalarda hem de reel ekonomide belirsizlikler eksilmeyecek! Haliyle oynaklık da rahatsızlık vermeye devam edecek.
Denge arayışının kolayca sonuç vermeyeceği de ortada.
Çünkü çok sayıda farklı etken söz konusu.
Denge adına ilk önemli sinyali ise ABD’nin temmuz ayına ait enflasyon verisi ile aldık.
Enflasyon aylık bazda 26 ay sonra ilk defa değişim göstermedi Amerika’da!
Böylece yıllık TÜFE, temmuzda 41 yılın zirvesinden gerileyerek yüzde 8,5’e indi.
Bu sürpriz piyasaların da yatırım iştahını da kabarttı doğal olarak. Borsa endeksleri yükseldi. Dolar geriledi.
Peki ABD’de enflasyon niye sürpriz yaptı? Düşüş kalıcı mı? Ve büyüme adına nasıl bir sinyal gelmiş oldu?
Yanıtta öncelikle akaryakıt fiyatlarındaki gerilemeye odaklanmalı! Çünkü Amerikan ekonomisi akaryakıta fazlasıyla odaklı. Haziranda ortalama 5,5 dolar civarında bir galon benzin temmuzda 4,3 dolara düştü. Petrolün az da olsa ucuzlaması yanında talepte görülmeye başlanan zayıflama sinyali akaryakıtı aşağıya çekti.
Enflasyonda ABD adına bir diğer hassas unsur ise konut piyasasındaki durum.
Konut fiyatları yavaş da olsa iniş trendinde görünüyor! Fiyatların yanı sıra konut satışları da azalma havasına girmiş vaziyette.
Bu tabloya gıdadaki hafif gerileme atmosferini eklediğimizde ABD’nin enflasyonu haziranda zirveyi gördü ve artık yükselmeyecek denebilir.
Amerikan Merkez Bankası Fed’in uyguladığı sıkı para politikası ekonomik yavaşlama ile birleşince enflasyon da stop etmek zorunda kalmış görünüyor! Tabi ki arz kaynaklı küçük bir destek de mevcut.
Bu tablo itibarıyla durgunluğun kısmi teyidi de gerçekleşirken faiz artışı da daha makul bir hızda olacak demektir. Eylülde Fed’in 75 baz puanlık artışa gitmesi kuvvetle muhtemel. Arz kaynaklı baskı oluşmadığı sürece makul bir sıkılaştırma öne çıkacaktır!
Dolardaki değer artışını sınırlayan bu süreç geçici olarak Türkiye’nin lehine bir tablo oluşturuyor. ABD, büyüme – enflasyon dengesini kurduktan sonra ise doların yükselmesi için bir zemin ortaya çıkacaktır.
Dolayısyla Türkiye’nin kendi dinamiklerine baktığımızda kur tarafında kısa vadede ciddi bir rahatlama görüntüsü ufukta yok!
Küresel enflasyon baskısının gündemden düşmesi için de erken. Buna karşın dolaylı yollarla yapılan parasal sıkılaştırma denemeleri ve aşırı yüksek enflasyon Türkiye’yi kendi koşulları itibarı ile geçici bir durgunluğa itiyor.
Dolayısıyla enflasyonun yanına durgunluk gündemini de ekliyoruz artık!
Neyse ki seçim uzakta değil. Haliyle büyüme yönündeki adımlar da gecikmeyecektir.
Kısacası öncelikli ve en ağır sorun olarak hayat pahalılığını yaşamaya devam etmemiz kaçınılmaz görünüyor.