Haftayı rekorla kapadık.
Ama bu sefer doların rekor serisi değildi karşımızdaki.
Rekor düzeydeki dolar kuruna rağmen rekor kıran dış ticaret açığı oldu ironik biçimde!
Peki neden?
Önce rekor tablosuna bakalım.
Dış ticaret açığı ağustosta geçen yılın aynı ayına göre yüzde 160 oranında artarak 11 milyar 194 milyon dolara yükseldi.
Böylece aylık bazda rekor açık verilmiş oldu.
Ve ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 81,4’ten yüzde 65,6’ya düştü!
Çarpıcı bir gerileme.
Ocak-Ağustos dönemindeki dış ticaret açığı da yüzde 146,3 artarak 73 milyar 435 milyon dolara yükseldi.
Son aylarda ivme kazandığı görülen açıktaki artışın, sınırlı ihracat geliri artışına karşın patlayan ithalat harcamalarından kaynaklandığı açıkça görülmekte.
Ağustosta ihracat yüzde 13 artarken ithalat yüzde 40,4 artışla döviz depolarımızı boşaltma görevi üstlenmiş resmen.
Cari açığın rekora koşması boşuna değil yani.
Bu tablonun baş mimarı elbette ki enerji fiyatları öncelikle!
Küresel enflasyondan nasibi alan başka hammaddeler yanında altın da ithalatı hoplatanlar arasında başı çekiyor.
O nedenle ağustosun ithalat faturasından enerji ürünleri ve altını çıkardığımızda ithalat artış hızının yüzde 16,6’ya düştüğünü görüyoruz.
Neticede mevcut küresel manzara ithalatı frenlemekten uzak olduğu gibi ihracatı daha da fazla kısacak bir tabloyu da barındırıyor!
Başta Avrupa olmak üzere daralan dış pazarlar. Dibin de altına inen Euro/Dolar paritesi.
İthalatın dolarla ihracatında özellikle Bursa adına Euro ile yapılması yani!
Finansmandaki bir türlü aşılamayan kriz.
Artan maliyetlerin rekabet gücüne vurduğu darbe.
Listenin ilk sıralarını işgal eden bu maddeler bile sanayiciyi, ihracatçıyı kara kara düşündürüyor.
Bugün BTSO’da komiteler için oy kullanan iş dünyası temsilcilerinin de hem makro hem de mikro bazda yukarıdaki manzarayı dert ettiklerinden eminim!
Kabaran doğalgaz ve elektrik faturaları, maliyet artışları, düşen paritenin baskısı, azalan karlılık, bankaların muslukları kısması gibi daha sayısız derdi var başında iş dünyasının.
Bütün bu sıkıntılara kalıcı çözümler bulunmadığı taktirde kullanılan oyların da pek çok firma için çok anlamlı olmayacağı açık.
Son günlerde iş dünyası bu tablonun yanında endişelendiren bir başka gündemle daha yüzleşmeye başladı!
İşçilik maliyetleri de patronları kara kara düşündürüyor.
Kulak verdiğimiz iş dünyası temsilcileri yılbaşında açıklanacak asgari ücreti endişeyle beklediklerini dile getiriyor.
Siyasetçilerin enflasyonun epey üstünde ciddi rakamları açıklamaya hazırlandıklarına dair duyumlar sanayiciyi açıkçası germiş durumda!
Yüzde 80 gibi oranların telaffuz edilmesi endişenin temel kaynağı.
Çünkü böyle bir maliyeti kaldırmakta hayli zorlanacak sektör ve firmalar olduğu açık.
Fiyatlarına bu oranda bir maliyeti aktarmanın zorluğu da ortada. Oluşacak enflasyonist baskı ise ayrı bir mesele.
Ama diğer yandan yerlerde sürünen alım gücünün artması da şart!
Dar gelirlinin hissettiği enflasyona uygun bir ücret zammına kavuşmasının da şart olduğu aşikar.
Ancak, yeterli devlet desteği olmazsa yeni asgari ücret birçok çalışanı da işsiz bırakabilir!
Dolayısıyla madalyonun iki yüzünü de dikkate alan ince ayarlı bir düzenleme olmazsa toplum yine zarar görecektir.