Türkiye’nin en önemli ticari partneri olan Avrupa’nın eski tadı yok.
Siyasal ve ekonomik can sıkıntıları giderek kendini daha fazla hissettiriyor.
İngiltere ve İtalya’da başkanların ardı ardına istifaları en basit örnekler arasında.
Rusya ile Ukrayna yüzünden yaşanan sorunlarsa madalyonun bir başka yüzü! Ki bu yüz birikmiş ekonomik sorunların iyice ortaya çıkmasında büyük paya sahip.
Ve 2022’nin ilk yarısı sonunda rekor enflasyona karşın yavaşlayan ekonomik tablo ile yüzleşiyor Avrupalılar. AB üyesi 27 ülkeden 15’inde enflasyon çift haneli seviyelerde.
Avrupa Birliği’nin bir blok olarak güçlü görünüm verme çabası da yine sekteye uğratmış durumda!
Çeşitli belirsizliklerin arasında büyüyen sorunlara neşter vurma konusunda ise geleneksel Avrupa yavaşlığı yine kendini göstermekte.
Son örnek faiz cephesinde kendini aylardır ifşa ediyor.
Göz göre göre yükselen enflasyona karşı aylarca kılını kıpırdatmayan Avrupa Merkez Bankası (ECB) sonunda elini taşın altına koydu!
Ve faizde 11 yıl sonra yukarı yönlü adım atmayı başardı.
ECB politika faizini 50 baz puan artırarak yüzde 0,5’e çıkardı. Mevduat faizini de 50 baz puan artışla eksiden sıfır seviyesine yükseltti.
Ayrıca şahin açıklamalar da ECB’nin karar metninde kendine yer buldu!
Mesela…
“Gelecek toplantılarda faiz oranlarının daha da normalleşmesi olası.” gibi cümleler yer aldı.
Yani sonunda cesaretini toplayan ECB, enflasyona karşı ben sahnedeyim mesajını güçlü biçimde vermeye çalıştı!
Üstelik, Türkiye’ye özenerek farklı enstrümanları normalleşme için kullanacaklar artık.
Kısa adı TPI…
Geçiş dönemi koruma enstrümanı, oynaklığın artmaması için kullanılacak.
Aynı olmasa da hedef bakımından bir nevi bizdeki kur korumalı mevduat hesabı! Bizdeki ne kadar işe yaradı? Kısmen. Ve belli bir yükle.
AB’deki etki nasıl olabilir?
Uygulamaya dair detay bilinmediği için öngörü şansı zor. Ama genelde bu tür sistemler geçici etkiye sahip olmakta.
Faiz cephesinde bundan sonraya dair de çok net bir manzara çizmedi Avrupa Merkez Bankası yönetimi!
ECB Başkanı Cristine Lagarde’ın açıklamaları eylülde güçlü bir faiz artışına dair izlenim vermedi.
Çünkü…
Beklentileri aşan 50 baz puanlık artış önden yüklemeli bir adım niteliği ile öne çıktı. Yani mermiler erkenden harcandı.
Faiz oranına aylık verilerdeki değişime göre karar verileceği açıklaması da esneklik içeriyordu.
Büyümeye dair belirsizliğin giderek artması ileriye dönük kesin bir stratejinin karşımıza çıkmasını engelliyor. Daha doğrusu çekingen adımlar için mazeret oluşturuyor!
Neticede pariteler açısından ortaya tuhaf bir tablo çıktı.
Beklenti üstündeki faiz artışı Euro’ya prim yaptırdı. Ama ardından gelen açıklamalar kararsız bir görüntü verince parite yine dolara doğru kaymaya başladı.
Euro/dolar 1,0277’ye çıkan çıksa da orada tutunamadı. Bir miktar gerileme ile 1,0155’e kadar geriledi.
TL ise her iki para birimine karşı da değer kaybetti.
Tepki alımlarının Amerikan Merkez Bankası Fed’in gelecek çarşamba yapacağı toplantıya kadar Euro/doları 1,035’e doğru itme potansiyeli bulunuyor. Ama bu seviyeyi aşması ya da civarında kalabilmesi kolay değil.
Ve orta vadede 0,97’ye kadar inebilecek bir potansiyel var paritede!
Yani Avrupa’nın parası pul olma trendinde. Bu olasılıksa Türkiye’nin aleyhine.
Mevcut tabloda TL’nin hem Euro hem de dolara karşı değer kaybetme durumunda olması ise enflasyon adına endişe verici.