İlginç bir haftaya giriş yaptık.
Tahminlerin çok altındaki enflasyon bir yanda… Çok coşkulu bir piyasa hareketi diğer yanda.
Dış haber trafiğinin bir haber dışında pek de lehimize olmadığı bir günde Borsa İstanbul adeta coştu.
BİST 100 Endeksi günlük yüzde 6,67’lik artışa imza attı!
Bankacılık hisseleri yüzde 10 primlendi.
Oysa ki geçen haftalarda günlerce çakılan hisseleri izlemiştik.
Ve haftaya da handikaplı gelişmelerle başlamıştık bu atmosferde.
Mesela S&P kredi notumuzu yine kırdı. Ve yatırım yapılabilir seviyenin 5 basamak altına itti cuma akşamı!
Aslında normal koşullarda hayli güçlü bir etki bırakabilecek bu gelişme piyasalarca neredeyse algılanmadı bile.
Çünkü kredi notu olarak indiğimiz seviyeler kaygı yaratmaktan uzak artık yatırımcı için. Gelen yabancı yatırımcı da yok gibi bu nedenle. Ve pratikte artık CDS’e yani günlük değişen risk primine göre pozisyon alıyor yabancılar.
Diğer yanda haftasonu Avrupa’nın en önemli iki bankası hakkında yayılan haberler endekslerin canını sıkacak cinstendi!
Credit Suisse ve Deutsche Bank’ın finansal durumlarına dair aşırı kötümser haberler geliyor.
İflasın eşiği diye tanımlayanlar var süreci.
Böyle bir ihtimalin gerçeğe dönüşmesi zincirleme etki yaratacak potansiyel taşıyor!
Ama Avrupa’nın siyasi ve finansal otoriteleri böyle bir ihtimalin hayata geçmesini önleyecek tedbirler alacaktır.
Yine de bir fatura oluşacağı aşikar.
Aslında bu kış Avrupalıların ödeyeceği epey ağır faturalar var. Ve mesele sadece ısınma sorunlarından ibaret olmayacak!
Mevcut maliyet enflasyonu artarak devam ederken bulamadıkları doğalgaz yüzünden arz bir darbe daha alacak. Pekçok kritik sektörün küçülme ihtimali var.
Yükselen faizlerin hem arz hem de talep üzerinde net bir etki yaratması da söz konusu.
Kısacası Credit Suisse ve Deutsche Bank Avrupa’daki kötü senaryonun bir yüzünü temsil ediyor!
Ama bütün bu tablo zamana yayılan bir etkiye sahip olduğu için anlık yaşayan BİST yatırımcısı, Avrupa’daki bankacılıkla ilgili son gelişmeleri pek umursamadı.
Şimdilik kaydıyla diye bir dip notu burada düşmek de şart elbette.
Yatırımcının bu hafta yüzünü güldüren ana gelişmenin yine bankacılık kaynaklı olması ise hayli ilginç!
Ve üstelik haber de yurtdışı kaynaklı.
Ancak, konu bizim bir bankamız. Halkbank!
ABD’de bu kamu bankamıza yönelik başlatılmış olan yasal süreçler, Demokles’in kılıcı misali hem bankacılık sektörümüzün hem de piyasalarımız başı üstünde sallanıyor nice zamandır.
Gelen son haberse pozitif hem de çok pozitif bir algı yarattı piyasalarımızda.
Geçen hafta tekrar görülmeye başlanan ilgili dava çerçevesinde yapılan Halkbank’ın itirazı ABD Anayasa Mahkemesi’nce dün karara bağlandı. Mahkeme, Halkbank’ın dokunulmazlık talebini değerlendirmek üzere bankayı dinleme kararı verdi.
İşte bu gelişme piyasaları tam anlamıyla coşturdu. Hisseler kendine geldi. Dolar yükselişine ara verdi.
Aslında piyasaların da haftanın ilk gününde odaklanacağı tek bir konu vardı.
Eylül ayı enflasyonu.
Çünkü enflasyonda yükseliş trendi 16. ayına girdi. Ve 24 yılın zirve rakamı yani bir rekor daha geldi yıllık bazda.
TÜİK’e göre, tüketici fiyat endeksi aylık bazda yüzde 3,08 yıllık bazda ise yüzde 83,45 artış kaydetti.
Üretici fiyat endeksi de eylülde aylık yüzde 4,78, yıllık yüzde 151,5 artışla yükselmeye devam etti.
Yıllık rekora rağmen beklentilerin hayli altında kalan aylık rakamlar aslında moral vermeliydi!
Ancak, hissedilen enflasyonun çok farklı olması bir yana son rakamların geçici bir gevşemeyi içermesi gibi bir risk net biçimde söz konusu.
Haliyle vatandaş da piyasalar da olumlu tepki vermedi eylül enflasyonuna.
Unutmayalım ki üretim cephesinde geçişkenliği henüz yeni başlayan yüksek enerji zamları ve döviz artışlarının ekimden itibaren TÜFE’yi maliyetler üzerinden yukarı itmesi kaçınılmaz!