Bursa sanayi kentidir.
Bu ifade yarım asırdır beyinlere kazındı.
Otomotiv ana sanayinin Bursa tercihi, kenti Türkiye’nin endüstri başkentlerinden biri yaptı.
Son yıllarda ise diğer illerin performans artışı ile Bursa’nın gölgelenir hale geldiğini görüyoruz!
Haliyle iş dünyası temsilcileri kenti eski ve güçlü konumunda getirerek ilerlemesini sağlamak üzere yeni sanayi bölgelerinin arayışına girdi yüksek sesle.
Bursa’nın sanayi ile olan yolculuğu genlerine de işlediği için illa ki sanayi bazlı bir sıçrama ihtiyacının dile getirilmesi hem ekonomik hem de sosyal bir tabana dayanıyor.
Ana döviz girdisi olarak yüksek katma değerli ihracat artışının anahtar olarak görülmesi de bu zeminde doğal görünmekte.
Ancak!
Bursa’nın ekonomik anayasasında sanayiye gerçekten ne kadar yer verilmeli? Fiziki olarak yeni sanayi bölgelerine ne kadar ihtiyaç var?
Hangi ilçeler sanayi bölgesi kurulması için tüm kriterleri karşılayan fizibl alanlara sahip?
Ve hangi sektörlerde hangi seviyede yatırıma ihtiyacı var Bursa sanayisinin?
Bu sorulara çok net cevaplar üretildiğini henüz duymadık!
Sadece BTSO’nun penceresinden bakılarak bir ufuk çizgisi çizildiğini biliyoruz. Ancak bu kritik konunun tüm ilgili kurumlarca çok detaylı çalışılması gerektiği aşikar.
Ortaya bir konsensusun çıkması elbette ki kentin geleceği adına önem taşıyor.
Ama açıkçası öncelikle tüm kenti ekonomik ve sosyal bağlamda geleceğe taşıyacak bir anayasanın olmaması gibi temel bir derdimiz var.
Dolayısıyla herhangi bir kurum adım attığında karşı sesler hemen yükselmekte!
Haklı ya da haksız tepkiler gelmekte. Bazen de hukuki süreçler işlemekte. Ve nihayetinde iki ileri bir geri bir görüntü oluşmakta.
Bu ruh hali sadece sanayi bazında da karşımıza çıkmıyor elbette!
Klişeleşmiş “sanayi kenti” ifadesi diğer önemli sektörleri de gölgede bırakmaya devam ediyor.
Tarım çoktan üvey evlat oldu mesela.
Oysa çok ama çok önemli. Ve çokça konuşulmayı hak ediyor bu kritik sektör.
Hadi tarımı önemseyen yok bu kentte diyelim.
Peki ya turizm?
Son yıllarda tesis yatırımları öne çıktı. Sermaye sahipleri bu sektöre para akıttı.
Kent dinamiklerinin ağzından da bol bol “turizm baştacımızdır” tarzı ifadeler duyduk!
Ama çeşitli gayretlere rağmen kayda değer bir ilerleme görünmüyor henüz.
Oysa ki Bursa’nın bir turizm başkenti olması için elinde her türlü olanak var. Un, şeker, yağ gani gani… Artık helva yapmak zorundayız.
Ve bu süreçte herkese görev düşmekte.
Ancak temel meseleyi aşmamız öncelikli sorunumuz.
Yani koordinasyon ve ortak çaba!
İşte bu anlamda tarihsel deneyimlere baktığımızda işimizin kolay olmadığı net biçimde görülmekte.
Bu çerçevede ilginç bir sınavın da karşımızda olduğunun altını çizmekte fayda var.
Yeni dönemin ilk toplantısını yapan BTSO meclisinde gündeme gelen Sıcaksu bölgesinin kaderi! Yani bir zamanların meşhur Tabakhaneler bölgesi.
Turizmciler adına konuşan Hasan Eker’in karşı çıktığı 692 konut ve 93 dükkanı kapsayan TOKİ projesi gündemi epey meşgul edeceğe benziyor.
Çünkü…
Büyükşehir Belediyesi ve kent dinamiklerine seslenen Eker’in beklentisi konunun devletin zirvesine taşınarak bölgenin Sıcaksu Turizm Köyü olarak değerlendirilmesi.
Yani turizme hizmet etmesi.
Kent merkezindeki konut yoğunluğu düşünüldüğünde mantıklı bir öneri gibi geliyor.
Süreç tersine kolayca çevrilir mi? Kolay değil. Ama mümkün.
Peki şart mı? O da değil. Ve önerilen turizm köyünün yapılaşma, çevre ve trafik anlamında getireceği artı ve eksileri somut biçimde görmeden gözü kapalı kabul edilebilecek bir öneri de değil.
Öncelikle ortaya somut veriler konulmalı hedef proje hakkında. Sonra da tüm ilgili kurumlarca değerlendirilmeli!
Unutmayalım ki kentin tek sahibi iş dünyası değil.